Hikmet HOCAOĞLU

Hikmet HOCAOĞLU

Mana-i harfi

Dün gece kolumu bir sivrisinek doyasıya emmiş, halen kıpkırmızı bir volkan tepesi gibi cildim şişik ve kaşınıyor, içeride hummalı bir çalışma var ve ben o çalışma hakkında hiç bir talimat vermedim. Bağışıklık sistemimi öyle Halk etmiş ki Yüce Mevla otomatik olarak milyonlarca hücrem üstüne düşen vazifeyi yerine getiriyor. Aldıkları en güzel ücret ise bir bütün olarak sağlıklı yaşamak...
 
Toprağın da bir bağışıklık sistemi var ama insanın ki gibi değil, genetiği ile oynanmış bir İsrail tohumu giren toprakta sadece seneye kendinden tohum üretmemekle kalmıyor toprağın da muhtevası ve kimyası bozuluyor! Ziraat mühendisi bir kardeşim o toprağın en az 10-15 sene nadasa yatmadan tekrar normal ürün vermeyeceğini belirtmişti yüzündeki üzüntüyle beraber...
 
İşte bir insanın, bir bireyin bağışıklık sistemi ile toplumun ki birbirine çok benziyor! Mana-i harfi ile baktığımızda şahs-ı manevinin birer azası olan toplum, dıştan bir hücum ile bir zarara maruz kaldığında aynı bağışıklık sistemi devreye giriyor ve milyonlarca birey "refleks" halinde üstüne düşen vazifeyi yerine getiriyor! 
Türkiye Cumhuriyeti tarihi baz alındığında aşağı yukarı 80 yıllık bir enkazın ve harabenin 10 yılda tamir ve dekore edilmesini bekleyenler var! İşte tam da burada bu beklentiyi 4 farklı sınıfta kategorize etmek gerekiyor:
 
1- Art niyet taşımadan bu beklentide olanlar bu kadar cendereden ya habersiz veya taleplerinin çok basit olduğunu sanıyor!
 
2- Bu beklentileri en yüksek sesle haykıranlar, bu işler yerine gelsin diye değil, bunlarla hazırda bulunan iktidarı itibarsızlaştırmak ve vurmak için kullanıyorlar...
 
3- Bu beklentileri şahs-ı maneviden ayırıp bir şahsa endeksleyenler, kasıtla toplumu bu işlerden soyutlayıp, sanki böyle bir sorumlulukları yokmuş gibi empoze ediyorlar!
 
4- Bir tek şahıs ile bu beklentileri parantez içine alanlar, hazırda vuku bulanları dile getirmeyerek, haklı isteklerimizin dar zamanda zor şartlarda gerçekleşmediğini(!) sürekli vurgulayarak, şükürden uzaklaştırıp şekvaya yakınlaştırıyorlar! 
 
Oysa "elde ettiklerini sevmeden, sevdiklerini elde edemezsin...!" 
Bu sevginin meali ise şükürdür. Vesile olana teşekkürdür, şevktir, harekettir, ola ki biz hareket edersek ve toplumu oluşturan birer birey olduğumuzu hatırlarsak, idaredekilere yardımcı olur ve Fahr-i Kainat Efendimizin (S.A.V) buyurduğu gibi; "Nasılsanız, öyle yönetilirsiniz" hadisine mazhar oluruz...
 
Bir kişi… Şahısta zirve değil, Şahs-ı manevide bir noktadır! Madem hangi görüşten olursak olalım beklentilerimiz var, taleplerimizin bize bakan yüzüne odaklanarak (!), başımızdaki kadroyu ıslah yolu bir "ortak akıl" oluşturur! Bir adam bu kadar işi yapmadı ve o gidince her şey bitmez! Bir uzun adam bu kadar beklentiyi yerine getiremez, bizlerden, milyonlarca bireyden oluşan toplumun bağışıklık sistemi tam da burada devreye giriyor işte! 
 
Bizler karşımızda dimdik duranlardan ve rengini belli eden mert düşmanlarımızdan korkmayız ve renk, dil, parti, ideal, mezhep, din vs. ayrımı yapmadan tek saf oluruz, ne var ki bu kez bizi ısıran sivri bizdenmiş (!) gibi önce takkesini takıp uyuşturucu enjekte ediyor, sonra başlıyor kanımızı emmeye! Yukarıdaki maddelerin ilki hariç diğerlerinin hepsine sahip!
 
İlk maddeye haiz olanlar bile haksızlık ediyorlar bu enkazın bir ucunu tutmadan ve bir gayrete girmeden istemekle. 
 
Diğer yandan şikayetçi olduğu, hazırda olanlar değil de, olmasını istedikleri olanlar; diğer 3 kategorinin kurbanı değiller mi? 
İçimize sızmış mikroplara karşı tek saf olmamız beklentilerimizle elde etme süresinin orantısına direkt etki etmez mi?
 
Isırıldığımız yerler kaşınıyor, milyonlarca ümmet aynı refleksle hummalı bir şekilde çalışıyor, dedem derdi ki; "Kaşınıyorsa iyidir, iyileşiyor demektir." Çalışanlardan olmayanın bu sebepler âleminde bir şeyler istemeye hakkı var mı?
Şükür nimeti ziyadeleştirir ise, teşekkür namına “nereden nereye” dedirtenlerden, daha fazlasını istemek için ne yapmalıyız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum