Letaif-i selase (akıl-kalp-ruh)

İnsan, külli bir ubudiyeti deruhteye müstaid, ulvi bir vazifeyi ifaya müheyya, Halık’ını yâd edip yâda getirmeye muntazır bir fıtrat ile halk edildiğinden; diğer mahlûkata takılmayan pek çok havas ve hissiyat ile takdir, tekrim ve taltif edilmiştir. Bunun pek çok sır ve hikmetleri olduğu muhakkaktır.

Hayata suhulet, insaniyete saadet getirsin diye yapılan aletlere takılan düğmeler, onlardan hâsıl olacak menfaatleri temine medar olması gibi; sahibini arama, Halık’ını sorma, malikini bulma, rabbini bilme, sani’ini sevme ve kendini sevdirme gibi külli vazifeler, letaif-i beşeriyeye ve havass-ı insaniyeye emanet edilmiştir.

Beşerî hissiyatlar ve insanî latifeler; ubudiyet-i külliyenin hâsılat meşherleri, fazilet ve kemalatın tavattun merkezleri, varidat-ı maneviyenin giriş menfezleri, âlem-i şehadet ile âlem-i gaybın buluşma dehlizleri hükmündedirler. İnsanı, mukadder olan arş-ı kemalata vasıl edecek akıl ve kalp, iki ayak; ruh, manevi miraca burak; sır ve fuad, bunlara göz ve kulak mesabesinde yaratılmışlardır.

Hadsiz mertebeleri aşabilecek bir fıtratta yaratılan bu insan, manevi seyahatinde havas ve latifelerinin teavün, tesanüd, teanuk ve tecavübüne ne kadar ihtiyacı olduğu tarife muhtaç değildir. Akıl ve kalbin ittihad ve imtizacı, ruh ve sair letaifin teavün ve tesanüdü ile hareket etmek insanı evc-i a’lâya yükseltir.

İnsanın camiyetine ve külliyetine menba ve medar havas ve hissiyatını tanımak, birbirleriyle ittifak rabıtalarını bilmek, ittihad noktalarını idrak lazımdır ki, sayısız düğmeler hükmündeki bu latifeleri var ediliş gayelerine münasip olarak istimal mümkün olsun. Bu itibarla, akıl; kalbin bürhanı, kalp; aklın kumandanı; ruh, akıl ve kalbin sultanı hükmündedir.

Sultan-ı letaif olan ruh; mahiyeti itibariyle hayatın bizatihi kaynağı, sabit ve müstakil zatı, sıfatların dayanağı, külliyet kazanmaya müstaid bir hakikati, âlem-i emirden gelmiş ve vücud-u haricî giydirilmiş zişuur bir kanunudur.

Ruh; kendisine emanet edilen emirleri akıl ve kalp, şuur ve vicdan, zihin ve hayal gibi hasseler vasıtasıyla yerine getirir. Hayal ile istikbali seyreder, akıl ile hali derk eder, şuur ile maziyi değerler, zihin ile suretleri resmeder, vicdan ile batılı eler, hakka meyleder, kalbiyle tasdik eder; güzeli sever, çirkini meneder.

Ruh; düşünürken dimağı, tadarken damağı, konuşurken dudağı, duyarken kulağı, yürürken ayağı kullanır. Herşeyin menbaı ruh olduğuna göre, ruhtan gelen emirleri yerine getirmek ise irade denilen havassın vazifesidir.

Ruh ile beden elbisesi arasında hafi ve safi bir münasebet vardır. Ancak ruh; bedenin ne içinde, ne dışında, ne sağında, ne solundadır... Ruh ile beden arasındaki irtibat bir bakıma lafız ile mana arasındaki münasebete benzer.

Lafız mananın bedeni, mana lafzın ruhu sayılır. Mana (ruh), hayatını devam ettirmek için lafza (bedene) muhtaç değildir. Mana dimağda sakin olarak durur, sessiz olarak yaşar. Görünmek ve bilinmek istediği zaman lafız libasını giyer. Lafız, muhatabın kulağına varınca ömrünü tamamlar. Mana ise, ondan sonra da hayatını sürdürür. Mana, lafızdan önce vardı; lafız ile birlikte duyuldu, lafızdan sonra da varlığı devam eder.

Bedenin yetersiz beslenmesi, gıdasız kalıp hastalanması ve ölmesi gibi, ruhun da gıdasız kalması, hastalanması, hatta bir nevi yaşayarak ölmesi mümkündür. Bedenin gıdası malumdur... Ruhun gıdası, kendini yaratan bir yaratıcıya iman asasıyla yaslanması, hikmetine güvenip tasadan halas bulmasıdır.

Güven, O'na intisabın en esaslı şartı; inanmanın ispat zemini, imanın olmazsa olmaz mütemmimidir. “Günümüz müminlerinin en ciddi meselesi inandıkları Allah’a hakkıyla güvenmemeleridir.” Güvenmeyene güvenilmez; güvenmeyen sevemez; sevmeyen veremez!  Veren bir el, güvenen bir gönle işaret eder. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum