Lanet

Neden buna en uygun cezayı bulmaya çalışırız ya da neden bu suça her cezayı yetersiz görürüz? Sorunun cevabı her vicdanda ayrı bir yankılanır ama benim vicdanımda yankılanan başka bir şey daha var. Bu mikrop içimizde yaşarken toplumumuzu, vicdanımızı, şerefimizi kemirirken neden sessiz kalırız? Hiç olmamış, duymamışız gibi... Neden yok olması durumunun insani var olmamızla ilişkili olduğunu görmeyiz, göstermeyiz?

Tecavüz ruhun öldürülmesidir. Bedenin gasp edilmesidir. Duyguların ve hayalin ezilmesidir. Ailenin ölümcül yaralanmasıdır. Kardeşin tek elli, tek ayaklı kalmasıdır. Gözün önünde evlada araba çarpmasıdır. Akrabanın uzakta yakınını kaybetmesidir. Annenin yüreğine, gözüne ateş düşmesidir. Babanın göçük altında kalmasıdır, eşin ölümüdür.

Cezayı mağdurun kendisi ve yakını versin, o zaman önlenir, caydırıcı olur belki ama hep bataklıktan beslenir pislikler. Toplumumuzda bu pislikleri oluşturan, besleyen, temizlemeyen bizler de sorumluyuz. Niye mi, cinselliği tahrik eden televizyonu, reklamları, dizileri, filmleri, programları biz besliyoruz ya da onlara karşı ses çıkarmıyoruz da ondan. Her şeyi tabulaştırdığımız için korktuklarımız cahilliğimizden başımıza geliyor. Konuşamıyoruz, açıklayamıyoruz, tartışamıyoruz, aşamıyoruz tabularımızı. Bir eğitimcimiz diyor ki annelerinden yeteri kadar sevgi göremeyen çocuklar her bayana karşı cins olarak bakıyor. Ne kadar da haklı, çünkü bir bayanı anne, teyze, hala, abla, kız kardeş, arkadaş olarak görebilmeli bir genç.

Can Dündar Fatmagül'ün Suçu Ne dizisi üzerine çok güzel bir yazı kaleme aldı. Yine Ayşe Hür eksik tarafları olsa da bu konunun tarihsel ve uluslararası boyutunu ele alan bir yazı yazdı. Böylece bir soru daha ortaya çıkıyor, bu konuyu tartışması gerekenlerin ve ahlakı, namusu, dini önemseyenlerin dindarlar olması gerekmez mi? Olur mu hiç bu konuda konuşmak? Ayıp! Bu olayların olması, engellenmemesi, seyredilmesi ayıp değil de lanetlenmesi mi ayıp?

Adalet bir suçun cezalandırılması değildir sadece, asıl vazifesi suçu engellemesidir. Engelleme toplumla olur. Her bireyin vazifesi kaçınılmaz olarak vardır. Anne ve babanın çocuğun (ya da kendi) karakter eğitimiyle ilgilenmesi, gençlerin okuma, müzik, spor, inanç, sanat ve bilim gibi alanlara duygularını yönlendirmesi, cinselliliği sürekli tahrik eden görsel yayınlara karşı savaş açılması ve hangi dizi ya da film olursa olsun ona ambargo konulması, örf ve tüketim çılgınlığı gibi nedenlerle evliliğin ebeveyn ve gençler tarafından ötelenmesi, kadınların erkeklerin zihninin kendilerininki kadar saf olmadığını veya farklı çalıştığını bilmesi ve ona göre hal ve giyim içine girmesi ile ilgilidir önleyici unsurlar. Bu unsurlar olduğu takdirde bu pisliğin olma oranı belki de yok denecek kadar az derecede olacaktır.

En son vazife böylece devlete düşmekte ama en ağır cezayı vermeli ve hadım etmelidir. Toplum  iki durumu da yaşamamak için  üzerine düşeni yapmalıdır ki kanunlar  çözüm sunsun. Hadım etmek bazıları için ağır bir cezalandırma gibi gelebilir ama suçlunun yaptığının ne kadar yıkıcı olduğunu kendi üzerinde de görmelidir ki caydırıcı ve önleyici olsun.

(AD)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.