Küresel dünya dengeleri ve Türkiye 

Bir devrin anatomisi-2

Meğer ne oldu ise ondan sonra olmuş.
Bediüzzaman hazretlerinin yapmak istediğini bizler anlamaz iken Anadolu’yu sürekli kontrol eden zındıka komiteleri olayın farkındaydılar.
Eğer olaylara müdahale edilmezse milenyumdan sonra Bediüzzaman’ın "nesli atisi" ortaya çıkacak ve onların bütün planlarını akim bırakacaktır.
Zira onların niyeti farklıydı;
Siyonizm dünyayı köleleştirmeye çalışırken İseviler dünyayı Hıristiyanlaştırmanın derdindeydiler.
Papalığın nihayi hedefi şuydu: "Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırdı. İkinci bir yılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü bin yılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıralım."
Dolayısıyla asla boş durmadılar.
 
İkinci dünya savaşından sonra, dünyanın dengesi için uygulanan küresel oyunları, 60'lı yıllardaki dünyayı idare eden Amerika, İngiltere ve Rusya’nın temsil ettiği demir perde ülkelerinin konumları sonucu ortaya çıkan iki kutuplu dünyanın uygulamalarıyla oluşan bu dengede, Türkiye’nin yerini ve Türkiye’de meydana getirilen parlamenter sistem içindeki siyasi çalkantıları ve bu çalkantılar sonucunda nur cemaatinde (o zaman tek cemaatti) meydana gelen dalgalanmayı bir bütün olarak görmesek gerçek bir sonuca ulaşamaz ve gerçek bir tahlil yapamayız.

Küresel dünya için oynanan oyunlar bir domino etkisiyle biz farkında olmadan cemaat etkilenmiştir.
Zira oyunun bir parçası da nur cemaatidir.
Nitekim Cemal Gürsel ihtilal sabahı bizzat Diyarbakır Emniyet müdürlüğüne bir bir telgraf çekip; ”Emekli Yüzbaşı Mehmet Kayalar'ı derhal Dicle kenarındaki evinden alıp nezarethaneye getirin” diye emir gönderirken, aynı Cemal Gürsel bütün nurcuların toplandığı Sivas kampını ziyaret ederken, Bbrlikte bir süre çalıştığı Mehmet Kayalar'a şunları söylemişti: "Mehmet Kayalar biz bu ihtilalı demokratlar için değil, Said Nursi ve senin için yaptık.” (Mehmet Kayalar, Nesil, 2012)

Zaten Türkiye her türlü dünya dengesi için çok önemlidir.
Batı bloğunun doğu bloğunu durdurmasının tek yolu Türkiye’dir.
Aynı şekilde bugün önümüzdeki yüzyıl boyunca oluşacak yenidünya düzeninde Türkiye bir denge noktasıdır.
Nitekim İngiltere'nin “breksit”i sonucu AB'den ayrılması ile başlayan süreç, Amerika'da Trump’ın seçilmesiyle birlikte meydana gelen olaylar, Avrupanın topyekün Türkiye'ye karşı ayaklanması, Türkiye-Rusya işbirliği, küresel baronların kavgayı derinleştirmesi,15 Temmuz'da Türkiye’nin düşmemesi sonucu ortaya çıkan yeni planların devreye sokulmasıdır.

Eğer 15 Temmuz’da Türkiye düşseydi  büyük ihtimalle Trump da kazanamayacaktı ve Avrupa bu kadar saldırganlaşmayacaktı.
Biz inanmasak da bu böyledir.
Amerika’nın dışında hiçbir dünya ülkesinde Türkiye’deki kadar seçimler bu kadar mercek altına alınmaz.
Çünkü insanlık tarihi boyunca dünyaya hükmetmenin yolu Ortadoğu’dan geçmiştir.
Ortadoğu’ya hükmetmek için Türkiye’ye hükmetmek gerekecektir.
Dolayısıyla Türkiye’nin batının avucunda olması gerekir.

50'lerden sonra bizzat batı, kontrollü bir şekilde Türkiye’yi ihya etmeye çalıştı. Türkiye güçlü olacak ama tamamen onların kontrolünde olacaktı.
Fakat Bediüzzaman hazretleri onların bütün oyunlarını bozmuştu. Menderes'i batı kendi elleriyle büyütürken kişiliğini (devlet adamlığı kişiliği) Bediüzzaman’ın şekillendirdiğini son anda fark ettiler.
Bediüzzaman Menderes'e “İslam kahramanı” diyerek İslami bir duruş kazandırıp, özüne dönderirken o zaman milletvekili olan talebesi Tahsin Tola ile çok önemli noktalarda yol gösterip devletin iç ve dış politikasını şekillendiriyordu. (Ağabeylerin hatıraları)
Diğer taraftan açıktan oyunu kullanarak halkın teveccühünü ona yönlendirmişti.

50'li yılların sonlarında bütün bunların farkına varan batı (NATO) bütün birimleriyle zorlamalarına rağmen, attıkları bütün iftiralara rağmen Menderes’e bir şey yapamıyorlardı.
Ta ki Bediüzzaman vefat edene kadar.
Aslında Bediüzzaman hazretleri vefat etmeden birkaç gün önce Ankara’ya gidip Menderes'le görüşmek istemiş, gerekli tedbirleri almasını ve tehlikeyi anlatmaya çalışmış, fakat Menderes muhalefetin korkusundan dolayı görüşmeyi kabulk etmemişti.

Nihayet Bediüzzaman vefat edince hamisiz kalan Menderes iki ay gibi kısa bir süre sonra devrildi.
Dolayısıyla batı; Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nur’u iyi tanımıştı.
Bir daha işi riske etmeyecek Türkiye’yi nurculara teslim etmeyecekti.
Bu iddiayı anlamak için fazla araştırmaya gerek yok sadece 60'tan sonra Türkiye’nin girdiği atmosfere bakıp cemaatteki bölünmeyi takip edip Fetö’nun yükselişini izlemek yeterli olacaktır.
 
Nitekim 27 Mayıs'tan hemen sonra Irak'a geçecek olan İngiltere kraliçesi Elizabeth gecenin karanlığında rotasını Türkiye’ye çevirip emre amade yerli ihtilal komutanları ve casuslarıyla yaptığı görüşmeler sonucu ülkenin girdiği atmosfer, Bediüzzaman’ın projesine tamamen aykırı bir seyir izlemiştir. (6 Mart 1961)

Bediüzzaman'ın vefatını fırsat bilip Anadolu’yu yeni başta sürerek nifak tohumları serptiler.
Artık ülke her alanda bölünmeye başlandı.
Artık hiç bir gurup yalnız bırakılmayacaktı.
Siyaseten demokratlar parçalanırken bütün irili ufaklı sağ sol gruplarına adam yerleştirip kavgayı körüklediler.
Anarşizm zirve yaparken kominizim tehlikesi pompalanıp iradeler geriliyordu.
Kimse kimseyi hazmetmiyordu.
Üniversiteler kavga yerleri, sokaklar savaş alanıydı.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.