Kur’an Kıssalarındaki Bir Külli Mana: Putlar ve İnsan Fıtratı İlişkisi

Kur’an’dan Hakikat Noktaları ve Hikmet Nükteleri-5

Nuh suresinde beş put ismi geçiyor: Vedd, Süvâ’, Yeğus, Yeuk ve NesrVedd, şiddetli sevgi demek… Bu da, insan yaratılışının iki zaruri neticesinden biri olan “fakr” ın yoğun yaşanılan halidir. Süvâ, karanlık demek…[1] Bu da, yaratılışın iki zaruri neticesinden biri olan “acz”i yoğun yaşattıran manzaradır. Aydınlık, emniyet verdiği gibi, karanlık da insana korku verir. Yeğus, ihtiyaçlarından dolayı dara düşene devamlı yardım eden, onları kurtaran demektir. Yeuk, âcizlikten dolayı darlığa düşenlere bu aczi hissettiren şeyleri devamlı men eden, engelleyen demektir. Vedd ve Yeğus, fakra; Süva ve Yeuk acze bakıyorlar. Fakr, geçmişe; acz, geleceğe bakıyor. İnsan, fıtratındaki acz ve fakr ile ister istemez korku-hüzün, emniyet-muhabbet hislerini yaşamaya namzeddir. İnsana bu korku ve hüzün kapılarını açan cihaz ise, akıldır. Akıl, bu noktada bir kanadı geçmişi diğer kanadı geleceği altına alan, yükselmesi nisbetinde ezel-ebed çapına ulaşabilen bir özellik arz eder. Ki, bu haliyle bir kuş görüntüsünü hayale gösterir. İşte kavm-i Nuh (AS)’un beşinci putu burada kendini gösterir: NesrNesr kelimesi, lügatta, kartal anlamındadır. Bu gösterir ki eski insanların, hatta her devrin insanlarının fıtrî sevkiyatla yolda kaldıklarında karşılaşacakları beş dışsal put vardır: Fakr’dan doğan, Vedd ve Yeğus; acz’den doğan, Süva ve Yeuk; bu ikisini kişiye birden hissettirten Nesr…

Vedd, cinsel ve şehevî arzuya dayanan maddi aşktır. Neslin devamı için… Yeğus, ıztırar diliyle bir duayı gösterir ki, hayatın devamı içindir. Süva, insanda manevi ve maddi korkuyu doğuran karanlıkları ifade eder. Şahsî hayatın devamı için… Yeuk ise, bu korku dolu hallerden kişiyi koruyan ve korkutucu şeyleri men edip kişiyi kurtaran gücü ifade eder. Ki bu da şahsî hayatın devamı içindir. Nesr ise, geçmiş-geleceği kuşatan, zaman-üstü bir yapıyı nazara sunar. En büyük ve aşılmaz put, Nesr’dir. Yani “Ene”… Üstad Bediüzzaman, kendi akıl ve fikriyle hakikat ve marifet yolunda yükselmeye çalışanları “kartal”a benzetir.[2] Rahmet rüzgârıyla, Kur’an'ın üstadlığı ile hakikat ve marifette ulaşılmaz ufuklara yükseltilen kendisi gibileri ise bir “sinek” olarak görür ve gösterir.[3] Enfüs boyutta mesele böyle olduğu gibi âfâkî boyutta da “devletler ve siyasi rejimler” bu beş manayı kişi açısından sağlar görüntüsü ile bir “tağut” rolü oynar, İlâhî iktidar ile arasına girerler. Eğer bu idare İlâhî saltanatla barışık bir “halifelik rejimi” ise tevhid-i âfâkîye vesiledir. Aksi takdirde bir firavun ve nemrud rejimi hükmündedir. Bu çerçevede günümüz devletlerinden ve “büyük şeytan” ismine layık icraatlar sergileyen ABD’nin bayrak sembolünün “kel kartal” olması bir tesadüf olmadığı gibi kendi devrinde adaletin temsilcisi olan Büyük Selçuklu Devleti’nin sembolünün “çift başlı kartal” olması da tesadüf değildir. Tek kafalı kartal, dünyevi algıyla yapılan bir tâğûtî idareyi sembolize ederken çift başlı kartal bir Zülkarneyn dünya ve Ahiret algısını, madde ve mana bütünlüğünü beraber taşıyan İlâhî iktidarla barışık bir yönetimi sembolize eder, diyebiliriz.

Bu çerçevede Kur’andaki “İn tukridullahe kardan hasenen” (Allah’a güzelce borç verirseniz)[4] âyeti, “Allah’ın iktidarının yeryüzünde gölgesi ve aynası olan İslam idaresine ve devlete güzelce borç verirseniz” şeklinde anlaşılabilir. Bu âyet, İslam iktidarlarının borçlanmada gayr-ı müslim devletlere değil ön planda zengin İslam halkına yönelmesi gerektiğini, bunun faizsiz bir karz-ı hasen şeklinde yapılması gerektiğini vurgular. Böyle bir borçlanmanın siyasi ve ekonomik bağımsızlığı sağlayan hikmeti ise çok önemlidir. Sultan 4. Murad’ın dediği gibi “Bugün borç alan yarın emir alır.”

Farz Namaz ile Helal Kazanç İlişkisi

Cuma suresindeki “Ya eyyühellezine âmenu izâ nûdiye li’s-selâti min yevmi’l-cumuati fes’av ila zikrillâhi ve zeru’l-bey’e zâliküm hayrun lekum in küntüm ta’lemûn” ayeti Cuma namazı vaktinde çalışmayı yasaklıyor. Bu hükümden âlimler, Cuma namazı esnasında çalışarak kazanılan parayı haram saymışlardır. Cuma namazının farziyeti ve haram kazanç ilişkisini bir mukayese mihengi olarak ele aldığımızda, farz hükmü taşıyan vakit namazlarından birisi girdiğinde, kişi diğer ezana kadar o vakti eda etmekle mükelleftir. Eda etmezse, o vakit içinde namaz kılmakla geçecek süre kadar kazancına haram bulaşmış olur.

İslam’ın Nezih ve Şefkatli Savaş Stratejisi

* وَإِن نَّكَثُواْ أَيْمَانَهُم مِّن بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُواْ فِي دِينِكُمْ فَقَاتِلُواْ أَئِمَّةَ الْكُفْرِ

إِنَّهُمْ لاَ أَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنتَهُونَ… (Tevbe suresi 12) Bu ayet, savaş stratejisi noktasında en güzel bir metodu, hem İslamiyetin insanlara zarar vermeden dini yaymayı istemesini, hem inançsızlık uğrunda hayatını ortaya atanların çok az olduğunu ve çoklarının yanlış bilgilendirmeye aldandıklarını, hem Resulullah’ın (ASM) uyguladığı savaş stratejisini bildiren veciz ve mu’ciz bir ayettir. Hudeybiye musalahası sonrası İslama gönülleriyle girenlerin Hudeybiye öncesi girenlere nazaran çokluğu bu âyetin ifade ettiği hakikatin görünür halidir.

Sıdk (Doğruluk) ve Sadakat

Yunus suresi 2 “kadem-i sıdk”; Kamer suresi, “mak’ad-ı sıdk” ın mümin ve müttakiler için Ahirette ve gayb âleminde hazırlandığını ve var olduğunu bildiriyor. Hem Kur’an peygamberlerin en önemli sıfatlarından ikisi olarak “sıddîk” ve “sâdık” sıfatlarını gösteriyor. O halde denilebilir ki, yalanı fıtratının ayrılmaz vasfı kılanın dini olmaz, hıyanet ehli olanın dini var kalamaz.

Gaflet ve Dünyevilik, Takva ve Uhrevilik

Yunus suresi 7 “Dünya hayatı ile razı olan ve onunla mutmain olan biri Allah ile buluşma, görüşme konusunda ümitli ve istekli olmaz” diyor. Bunun sebebi olarak da “Âyetlerimiz konusunda gaflet içindedirler” diyor. O halde ilim ve şuur, külli bir fikir ve his dünyası ile, madde ve maddi zevklerden sıyrılmayan kişinin Ahiret talebinin olmayacağı nettir. Mevcut ve geçmiş bütün insanların bu hakikat tasvirine birebir uyan halleri bu âyetin i’cazını gösterir. Bir önceki âyet ise, “Âlemdeki hilkat mucizelerini ancak muttaki olan ve bu takvada ilerleyenler görebilir ve bilebilirler” diyor. O halde takvada ilerlemeyenin küllileşmesi, ilimde derinleşmesi, Kur’anın ifadesiyle onda hakkı ve hakikati fark ve idrak edecek bir “Furkan” sahibi olması mümkün değildir. “İn tettekullâhe yec’allekum furkanen…” (Enfal suresi, 29)

Kur’anın Muhatap Kitleleri ve Özellikleri

Yunus suresi 57 ayet diyor ki: “يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ (Ey insanlar! Size Rabbinizden öğütler, vaazlar geldi. Hem sadırlarınızın içindeki hastalıklar ve yaralar için sayısız şifalar geldi. Mü’minler için de hidayet ve rahmet geldi.) Kur’an ve vahiyler, sadrın içinde olan kalpler için, hem kalbin içinde olan ruhlar için şifadır. İnsan fıtratı, günahlarla ve bozuk fikirlerle yaralanır. Kur’anın taşıdığı kudsiyet ve nur ile kalb ve ruh tedavi olur. Bu yaraları insanlar iyileştiremediği için ve bu yaralar kafir, mümin, müşrik, münafık bütün insan gruplarında olduğu için âyet ilk planda “Ey insanlar, Kur’anla size şifa geldi” diyor. Fakat âyet Kur’anın hidayet ve rahmetinin müminler için geldiğini ayrıca bildiriyor. Sonraki âyet “De ki: ‘Allah’ın Kur’an’la gönderdiği fadl ve rahmete erişmek, insanların topladığı bütün mal ve mülkten, kendisiyle ferahlayıp aczlerini hissetmez oldukları bütün her şeyden daha hayırlıdır’” şeklinde bir emir ve köklü anlayışı al ve anlat diyor.

İki Cihan Saadetinin Anahtarları: İstiğfar ve Tövbe

Hud suresi 3 diyor ki: “Eğer siz Rabbinizin mağfiretini isterseniz, sonra Ona tövbe ederseniz sizi dünyadan güzelce faydalandırır; dünya metaından güzelce faydalanacağınız kadar verir. Bütün fazilet sahiplerine faziletlerini verir.” İstiğfar ve tövbe, Ahiretin kurtuluşuna vesiledir. (Enfal, 33) Bu ayet de gösteriyor ki, dünya hayatında da güzel bir faydalanmanın vesilesidir. Hem Nisa 147. âyet de diyor ki: “Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin.”

İstiğfar mı Daha Mühim Tövbe Mi?

Hud suresi 3 ve 90. âyetlerin vurguladığı üzere önce “istiğfar” sonra “tövbe” geliyor. İstiğfarla iç dünyasındaki yaralar iyileşmeyen, günahların verdiği bozuk anlayış ve gayr-ı fıtrî şuurlar tedavi olmayan bir kişi gerçek manasıyla tövbe edemez, gittiği yanlış yoldan dönemez. Şuayb (AS) diyor ki: “Bu istiğfar ve tövbeyi yapan kişi için Rabbim, Rahîm ve Vedûd’dur.” Yani Rahîmiyetiyle onun yaralarını iyileştirir; mağfiret eder. Vedûdiyetiyle de Onu güzelliklerine ayna kılar, tövbenin sırrı tahakkuk eder. Tövbe, en zirve kemal olan “Tevhid-i Maksudiyet” e vesiledir. Hud suresi 112 ise tövbe sonrası seviyeyi şöyle ifade ediyor: “Sen, ki günahsızsın; sana ne emrediliyorsa o şekilde müstakim ol; seninle beraber olup geçmişinde günahlı olan tövbekarlar da senin gibi müstakim olsunlar.”

Kur’an İçi Bir İstatistik

Hud suresi 67 ve 95. âyetler gösteriyor ki, Hz. Salih’in (AS) ve Hz. Şuayb’in (AS) kavimlerinin kalbî ve ruhî hastalıkları aynıdır. Cezayı hak ettikleri zulümleri ve cürümleri de aynıdır. Bu noktadan verilen ceza ortak olarak “sayha” dır. Bu noktadan Allah “Uyanın! Hakkı ve hakikati görün ki, Medyen halkı, Semud halkı gibi uzak kılındı” diyor.

Namaz ve Manevi Temizlik

Hud suresi 114 diyor ki: “Gündüzün iki tarafında yani güneş doğarken ve batarken namazı ikame et. Gecenin siyah saçlarında da namaz kıl. Hak bir vakadır ki, hasenat seyyiatı götürür. Bu, hakkı zikredenler için, hakla irtibattar olanlar için parlak bir hadisedir.” Bu ayetin ifadesine göre, sabah ve akşam namazları, teheccüd ve yatsı namazları insanın iç dünyasında işlediği kötülüklerle oluşan karanlıkları giderir; manevi yaraları ve hastalıkları götürür. Bu sabit, değişmez, devamlı tahakkuk eden, tecrübeye açık bir meseledir.

Risalet, Tebliğ ve Kıyamet Bağlantısı

Hud suresi 117 der ki: وَمَا كَانَ رَبُّكَ لِيُهْلِكَ الْقُرَى بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا مُصْلِحُونَ

(Senin Rabbin, risalet vazifesi olan ıslahı, yani emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münkeri yapan bir halkı helak etmez. Ederse bu bir zulüm olur.) Demek ki, risalet dünya hayatının bekasını sağlayan bir vazifedir. “Sen onların içinde olduğun sürece Allah onlara azap edici değildir” (Enfal suresi, 33) âyeti de bu manayı ifade eder. Yani Resulullah’ın temsilcisi olduğu risalet davası fiiliyatta ve bunun sevgisi kalplerde oldukça Allah Müslümanlara azap etmez, bir azap olan kıyameti de getirmez. Ne zaman ki, hilafet-i İlahiye olan risalet vazifesi terk edilir, o vakit kıyamet kopar. Demek tebliğ ve risalet, gazab ve hiddet-i İlahiyeyi engelleyen, rıza ve memnuniyet-i İlâhiyeyi celbeden, insanlara rahmeti ve tebliğcilere meveddet-i İlahiyeyi cezbeden kudsi bir hakikattir. Bu hakikat, hak olarak zuhur ettiğinde Allah’ın Rahîm ve Vedûd isimleri, o ümmete teveccüh eder. Ki, Şuayb (AS) bu hakikati bu surede ifade ediyor.

[1] Süvâ‘ isminin se‘a köküyle ilişkili olduğu ifade edilir; “seatü’l-ibil” sözü “develer başıboş meraya gitti” anlamındadır (Lisânü’l-ʿArab, “seveʿa” md.) Süvâ kelimesi, sev’ (kötülük, karanlık) köküne de yakın bir masdar olması hasebiyle insanın acz ve korku yönüne dair bir putlaşmayı sembolize etmektedir. Se’a kökünün ifade ettiği “başıboş hareket edip bir yere gitmek” manası da düzensizlik, dolayısıyla belirsizlik havasını vermesiyle insanın duyguları açısından korku verici bir manzarayı ifade eder. Gerek sev’ kökü gerekse se’a kökü insanın acz yönünü tetikleyen ve insanı bir dayanak noktası aramaya iten bir duygusal modun anası olarak görünüyorlar. Bu çerçevede Süva’, korku putudur, tespitimiz doğru ve neti bir tespittir. Vedd’in, aşk ve fakr manası taşıması; Yeğus ve Yeuk’un koruyucu ve ihtiyaç giderici manalarının dayandığı acz-i beşerî ve fakr-ı insanî Süva’ hakkında da aczî bir boyutu akla net olarak göstermektedir.

[2] Sözler, 30. Söz, 1. Maksad.

[3] Lem’alar, 9. Lem’a, Vahdet-i Vücud Bahsi.

[4] Teğabün suresi, 17.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum