Kur’ân’a muhatap olan istekleri muhtelif pek çok tabakalardır

Kur’ân’a muhatap olan istekleri muhtelif pek çok tabakalardır

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

YEDİNCİ ME’HAZ: Terbiyeyi ifade eden رَبِّ kelimesidir. Bu kelimenin burada ihtiyar edilmesi; onların rızık ile terbiyeleri, rububiyetin şe’ninden olduğu gibi, hidayetle de tagaddîleri rububiyetin şe’ninden olduğuna işarettir.

1 (وَاُولٰۤئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ) Bu cümledeki nüktelerin me’hazları:

1. و ile atıf.
2. 2 اُولٰۤئِكَ’nin tekrarı.
3. Zamirü’l-fasl olan هُمْ
4. اَلْ edatı.
5. Felâh yollarının adem-i zikriyle 3 مُفْلِحُونَ’nin âmm ve mutlak bırakılması gibi beş me’hazdan ibarettir.

Birincisi: و ile yapılan atıf, her iki cümle arasında bulunan münasebete binaen yapılmıştır. Zira birinci اُولٰۤئِكَ saadet-i âcile 4 عَاجِلَهُ olan hidayet semeresine işarettir. İkinci اُولٰۤئِكَ hidayetin semere-i âcilesine 5 اٰجِلَهُ işarettir.

Evet, herbir 6 اُولٰۤئِكَ mâkabline bir fezleke, bir icmaldir. Fakat erkân-ı İslâmiye me’haz tutulmakla, birinci اُولٰۤئِكَ’nin birinci 7 وَالَّذِينَ’ye raptı; ikincisinin de ümmî mü’minlere tahsisi ve keza erkân-ı imaniye ile yakîn me’haz tutulmakla ikinci اُولٰۤئِكَ’nin ikinci وَالَّذِينَ’ye raptı ve ikisinin de ehl-i kitap mü’minlere ircaı daha evlâdır.

İkincisi: اُولٰۤئِكَ’nin tekrarı, her iki saadetin gerek hidayete, gerek onların medih ve senâlarına müstakil ve ayrı ayrı gayeler ve sebepler olduklarına işarettir. Fakat ikinci اُولٰۤئِكَ’nin hükmüyle beraber, birinci اُولٰۤئِكَ’ye işareti daha evlâdır.

Üçüncüsü: Zamîrü’l-fasl olan 8 هُمْ ehl-i kitaptan olup Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma iman etmeyenlere bir târiz olmak üzere bu cümle ile yapılan hasrı te’kit etmekle beraber, güzel bir nükteyi tazammun etmiştir. Şöyle ki: Müpteda ile haber arasında bulunan هُمْ zamiri, müptedayı, çok haberlere müpteda yapar. Ve bu gibi haberlerin tayinini de hayale havale eder. Yani haberlerin mahdut ve muayyen olmadığını hayale arz etmekle, hayali, münasip haberleri taharrî etmeye teşvik eder.

Nasıl ki Zeyd’i ele almakla “Zeyd âlimdir, Zeyd fâzıldır, Zeyd güzeldir” gibi Zeyd’in sıfatlarından çok hükümleri dizebilirsin. Kezalik اُولٰۤئِكَ’den sonra gelen هُمْ zamiri hayali harekete getirmekle “Onlar ateşten kurtulurlar,” “Onlar Cennete girerler,” “Onlar rüyete mazhar olurlar” ve daha bu gibi sıfatlarına münasip çok hükümleri ve cümleleri hayale yaptırır.

Dördüncüsü: 9 اَلمُفْلِحُونَ kelimesindeki اَلْ hakikati tasvire işarettir. Sanki lisan-ı haliyle diyor ki: “Eğer müflihlerin hakikatini görmek istersen, اُولٰۤئِكَ’nin âyinesine bak, sana temessül edecektir.” Yahut onların tayin ve temyizlerine işarettir. Sanki diyor: “Ehl-i felâh olanları tanımak istersen, اُولٰۤئِكَ’ye bak, içindedirler.” Veya hükmün zâhir ve bedihî olduğuna işarettir.

Beşincisi: Felâh ve necat yollarını tayin etmeyen اَلمُفْلِحُونَ kelimesindeki ıtlak, tâmim içindir. Şöyle ki: Kur’ân’a muhatap olan, matlupları ve istekleri muhtelif pek çok tabakalardır ki, bir kısmı ateşten necat istiyorlar, bir kısmı Cennete girmek istiyorlar, bir kısmı rüyete mazhar olmak istiyorlar. Ve bunlar gibi o tabakaların pek çok dilekleri vardır. Kur’ân-ı Kerim, اَلمُفْلِحُونَ kelimesini âmm ve mutlak bırakmıştır ki, herkes istediğini takip etsin.

1 : “Dünya ve âhirette saâdet ve kurtuluşa erenler de onlardır.” Bakara Sûresi, 2:5. 
2 : İşte onlar . 
3 : Kurtuluşa erenler.
4 : Aceleyle, derhal gerçekleşen. 
5 : Ertelenerek sonradan gerçekleşen. 
6 : İşte onlar 
7 : Ve onlar öyle kimseler ki… 
8 : Onlar
9 : Kurtuluşa erenler.

Bediüzzaman Said Nursi
İşaratü'l-İ'caz