Kırmızı kitap ve cemaatler

“Kırmızı kitaptan cemaatler çıkıyor” haberi Risale Haber de yayınlandı. Bu haberi okuyunca ne yalan söyleyeyim “cemaatler; kırmızı kitaptan çıkıyor” şeklinde anladım. Anlayış zayıflığıma verin…

Kırmızı kitaplara o kadar fazla angaje olmuşuz ki, kırmızı kitap deyince aklımıza hemen Risale-i Nurlar geliyor.

Malum eskiden çok fazla takibata uğradıklarından emniyet mensupları vatandaşa hep aynı soruyu sorarmış ve hep de aynı cevabı alırlarmış. “Nurcular ne yapar?” “Nurcular kırmızı kitap okur, kırmızı çay içer, bir de namaz kılarlar.”

O nedenle ben sandım ki, cemaatler kırmızı kitaplar sayesinde çıkıyor ve gelişiyor denmek istenmiş. Aslında hiç de uzak değil. Bu manaya da gelebilir. Ama meğer kırmızı kitaptan kasıt bu değilmiş. Neymiş MGSB imiş, yani Milli Güvenlik Siyaset Belgesi imiş. Buna bir takım çevreler “kırmızı kitap” diyor. Bazıları da “gizli anayasa metni” diyor. Her beş yılda bir yeniden yazılıyormuş. Ayrıca her yıl ekleri yenileniyormuş veya yeni ekler ilave ediliyormuş.

Türkiye’nin iç ve dış siyasetini bu kitap belirliyormuş. “Cemaatler niye bu kitaba giriyor?” diye merak ediyorsanız cevabı kolay. “İç tehdit” başlığı altında giriyor. İrtica odakları sıralanırken Nurculuk, Süleymancılık, Işıkçılık gibi cemaatlerin de ismi geçiyormuş. Allah insaf versin ne diyelim. Yüz senedir hala anlayamadılarsa söylenecek bir laf yok demektir.

Şavaşların ve çatışmaların asıl sebebi

Bülent Arınç Üstadın ismini vermeden, Bediüzzaman’dan bir cümle aktarmış. Cümle gerçekten insanlığın önünü açacak düzeyde…

Cümlenin aslı şöyle: “bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın menşei iki kelimedir:
Birisi: “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne?”
İkincisi: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
Bu iki kelimeyi de idame eden, cereyan-ı ribâ ve terk-i zekâttır.” (Mektubat 22. Mektup sh.388)

Faizin ekonomilere ne denli zarar verdiğini geçtiğimiz yıllarda birebir yaşadık ve gördük. Bugün insanlığın en büyük ayıbınınsa açlık çeken milyonlarca insanın yaşadığı bu dünyada fazla yediklerini nasıl eritirim diye milyon dolarları harcayanların görüntüsüdür.

Bu iki cümlenin hakikati insanlık dünyasında uygulamaya girse sanırım her türlü kavga biter ve yeryüzünde açlık çeken tek bir insan kalmaz. Hatta tekbir canlı kalmaz demek daha doğru olur. Bu kadar önemli bir cümleyi aktarıp da sahibini söylememek doğru değil. Ama bir açıdan da çok da şart değil. Zira o cümlenin sahibi zaten böyle bir şeyi istemiyordu. Yani onun için önemli olan bu hakikatin sosyal hayatta prensip haline getirilmesidir. Kendi isminin zikredilip edilmeyişi fazla önemli değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.