Selahattin GEZER

Selahattin GEZER

Kırmızı kapılar…

Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman–23

Herkesin çalacağı ve huzur bulacağı bir kapının varlığı, Allah’a şükretmesi gereken büyük bir nimet. Çalınacak kapının olmaması, derman bulunmayan yaralarla kalabalıklar içinde yapayalnız kalmak, çare olmayacak, huzur vermeyecek meşguliyetlerle, sorunlular yığınına bir sorunlu olarak eklenmek, hem bizim hem de sevdiklerimizin yükünü arttırıyor... Kur’an’dan ilham alan, asrın idrakine uygun ve tüm şüpheleri ortadan kaldıran Risale-i Nur, çalınması gerek kırmızı bir kapı… Bu kırmızı kapılar, damarlarda dolaşan kırmızı kanın bile ahenkli olmasını sağlıyor... İnsanı kal olmaktan kurtarıp, kırmızı kırmızı olgunlaştırıyor… İşte Bediüzzaman’ın şu misali bile işe yaramaz tüm yüklerden kurtulmaya yetiyor.

Tevekkül eden ve etmeyenin misalleri, şu hikâyeye benzer: Vaktiyle iki adam, hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye birer bilet alıp girdiler. Birisi, girer girmez yükünü gemiye bırakıp, üstünde oturup nezaret eder. Diğeri, hem ahmak, hem mağrur olduğundan, yükünü yere bırakmıyor. Ona denildi:

"Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et."O dedi:

"Yok, ben bırakmayacağım. Belki zayi olur. Ben kuvvetliyim; malımı belimde ve başımda muhafaza edeceğim." diyor.

Tevekkül zayıf. Ne belimiz kuvvetli, ne başımız. Allah’ın gemisinde yükümüzü üzerimizden bir bırakabilsek… Tövbe edilse, özür dilense yük kalmayacak!

İşte, Bediüzzaman 23. Sözde Tevekkül eden ve etmeyenin hallerini, malumunuz olan bu harika misal ile anlatırken, her seferinde, okunuşu şuur damağında, ayrı ayrı bir tat bırakıyor... Bu muhteşem dersin harika misali ile düşüncelere dalmamak mümkün değil. Ruhumuza bir kıvılcım aydınlığı bile bırakmış olması şükre vesiledir. Hissettiklerimi bu seri yazımda konu etmek, paylaşmak istedim.

Sevgili Psikoloğum; "Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et." Misaliniz bana dünyanın bir gemi ve günahların ise çok ağır birer yük olduğunu da hatırlattı… Sadece günah mı? Korkularımız, öfkelerimiz ve yeis öyle ağır bir yük ki… Dünya gemisinin Kaptanına güvensizlik olmasın diye tüm yüklerimizi bırakmalıyız… Pişmanlığın - tövbenin yükü bıraktırmasına teslim olmadan gemi içinde çökercesine ağır yükle dolaşmak, ne dünyanın meşru dairede tadını çıkarttırıyor, nede ahirete verimli tarla olmasını sağlıyor. Sırtımızda ve içimizde taşınan o koca yük, iki tarafı da huzur verici hale getirmeye engel oluyor. Dünya gemisinde günahların yükünden kurtulmak, O kaptana güvenmek lazım!

Sevgili Psikoloğum; dünya gemisinde günahların ağır yük olması gibi, incittiklerimizde sırtımıza ve yüreğimize çok ağır yük.İncinen, kırılan insanın vicdanlara bıraktığı yük, gönül almadıkça artan bir yük oluyor… Bize verdiğiniz dersten alınan çok neticelerden biride bu sanırım: Tövbe et, yükünden kurtul; dünya gemisinde rahatla yaşa. Kırdıklarından, af – özür dile, yüreğin, duyguların ağır yüklerden kurtulsun. Kırılanların yarasını ancak özür merhemi sarar, diğer türlü yıllarca kanayıp duracak ve sırtımızda, belimizde yük olacak.

Sevgili Psikoloğum; Risale-i Nur’lar sadece iman kurtarmakla kalmıyor, batılıların avuç dolusu para ödedikleri psikologların vazifesini de yapıyor. Sıkıntısız insan yok ki. Özellikle günümüzde yaşanan hadiseler; sadece 15 Temmuz İhanet kalkışmasına şahit olmak bile en dirençli olanımızda küçükte olsa bir sarsıntı yaşattı. İşte bu ve benzeri dünya fırtınalarında tedavi olacağımız kırmızı kapılar var… Risale-i Nur’lar; o kırmızı kaplı kapıları her açtığımızda, yetim ve öksüz olmaktan kurtuluyoruz zira zındıka komitelerinin bize yaşattıkları her hadise, oynanan her oyun, ümidimizi cesaretimizi öksüz ve yetim bırakıyor. Kırmızı kapıdan girince bütün duygularımız kızarıyor, olgunlaşıyor lezzet veren hale geliyor, yük olmaktan kurtuluyor. Bize takılan her duygu ağırlık vermek yerine rahatı yaşatıyor. İçimizi didik didik ederek temizliyor... Tek bir diken kalmış ise bizim ilacı düzgün kullanmadığımızdandır. Dikenlerden kurtulmak istemeyenlerin direnişi çalılık sahibi olmasına yetiyor.

Hakiki iman, başkalarının yaralı dolaşmasına da asla razı olmaz! Kusuru itirafa, affetme yiğitliği gerekir; yükle dolaşma demektir. Özrün, kusurun beyanı, yaralı insanın içini revire götürmesi, reçeteye kavuşması, bir an evvele kabuğa kavuşmasıdır.Baş secdede, dil zikirde olsa, meydanlarda yaraladıklarımız var ise, ne okuduklarımız, ne kariyerimiz, ne anladıklarımız, nede anlattıklarımız meyve vermez.

Sevgili Psikoloğum; sizin sunduğunuz reçetelerden, tövbenin Allah’a temiz bir kulluk yapmış olabilmek için zaruri olduğunu, rahmetine, affına itimat olduğunu, bozulmaması gereken sözleşme olduğunu bildik... Allah, bizi sözleşmesi bozulanlardan etmesin! Bizler Risele-i Nur’ları her okuyuşumuzda kulluk sözleşmesini bozmak yerine; Kur’an’a ve Sünnet-i Seniyye sıkı sıkıya sarılmamızı, ihlâs ve uhuvvette sebat etmemizin gereğini şimdilerde çok daha zaruri olduğunu anladık…

Son söz: Allah bizi kırmızı kapıları açmaktan ve faydalanmaktan mahrum bırakmasın. Amin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum