Kim İsâ hakkında seninle tartışırsa de ki

Kim İsâ hakkında seninle tartışırsa de ki

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Âl-i İmrân Suresi 59-62. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

59 . Şübhesiz ki Allah katında Îsâ’nın (babasız yaratılışının) misâli, Âdem’in misâli gibidir. (Allah) onu (da babası olmadan) bir topraktan yarattı, sonra ona “Ol!” dedi, (o da) hemen oluverdi. (1)

60 . Bu hak (gerçek haber), Rabbinden (gelen)dir; öyle ise şübhe edenlerden olma!

61 . Artık sana ilim geldikten sonra, kim onun (Îsâ’nın) hakkında seninle tartışırsa, bunun üzerine de ki: “(İddiânızda samîmî iseniz) gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra gönülden duâ edelim de Allah’ın lâ‘netini yalancıların üzerine kılalım!” (2)

62 . Doğrusu bu, (Îsâ hakkında anlatılan) elbette gerçek kıssadır. Ve Allah’dan başka hiçbir ilâh yoktur! Muhakkak ki Azîz (kudreti dâimâ gālib gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ise, ancak Allah’dır.

1- “Evvelâ bu kānûn-ı tenâsül (üreme kānûnu) mebde’ (başlangıç) i‘tibârıyla iki yüz bin envâ‘-ı hayvanâtın mebde’leriyle (hayvan nev‘lerinin başlangıçlarıyla) hark edilmiş (yırtılmış) ve nihâyet (son) verilmiş. Yani en evvelki pederleri, âdetâ Âdemleri hükmündeki o iki yüz bin evvelki pederleri kānûn-ı tenâsülü hark etmişler. Yani peder ve vâlideden gelmemişler. O kānun hâricinde vücûd verilmiş.

Hem her baharda gözümüzle gördüğümüz yüz bin envâın kısm-ı a‘zamının hadsiz efradları (ferdleri) kānûn-ı tenâsül hâricinde yaprakların yüzlerinde ve teaffün etmiş (çürümüş) maddelerde o kānun hâricinde îcâd edilir. Acabâ mebdeinde ve hattâ her senede bu kadar şâzlarıyla (istisnâlarıyla) yırtılmış ve zedelenmiş bir kānunda bin dokuz yüz senede bir ferdin şuzûziyetini (kānûnun dışına çıkmasını) aklına sığıştıramayan ve nusûs-ı Kur’âniyeye (Kur’ân’ın kesin hükümlerine) karşı te’vîle yapışan bir akıl, kaç derece akılsızlık ettiğini kıyâs et.” (Lem‘alar, 9. Lem‘a, 37)

2- “(Peygamber (asm) Kur’ân’ın lisânıyla) onlara meydan okuyor: ‘Tevrât’ınızı getiriniz, okuyunuz ve geliniz; biz çoluk ve çocuğumuzu alıp Cenâb-ı Hakk’ın dergâhına el açıp, yalancılaraleyhinde lâ‘netle duâ edeceğiz’ diye mütemâdiyen onların başına vurduğu hâlde, hiç yahudi bir âlim veya nasrânî bir kıssîs (papaz), onun bir yanlışını gösteremedi. Eğer gösterseydi, pek çok kesrette (çoklukta) bulunan ve pek çok inadlı ve hasedli olan kâfirler ve münâfık yahudiler ve bütün âlem-i küfür, her tarafta i‘lân edeceklerdi.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 66-67)