Kıbrıs seyahatim ve Risale-i Nur paneli

2011 Yılının ilk günlerinde, aile efradım ile birlikte Kıbrıs’taydım.
Her zaman “bir taş ile iki kuş” öğüdünü uygulamaya çalışıyorum ya, bu kez belki de üç kuş vurmuş oldum. Yıllardan beri merak ettiğim Kıbrıs’ı görmek ve gezmek için fırsat kolluyorken, 09.01.2011 tarihinde orada “uluslar arası bir Risale-i Nur paneli” yapılacağını öğrendim. Ayrıca, çorak bölgelere manevî bereketler saçtığı tecrübelerle sabit olan, bir “NUR dershane binasının, temel atma merasimi” de, yemek üzerine baklava gibi geldi…

Öncelikle, panel öncesi üç günlük Kıbrıs seyahatimden bahsetmek istiyorum.
Bir kere hayalimdeki Kıbrıs yıkıldı, onun yerine, hiç düşünemediğim bir Kıbrıs ile karşılaştım. En azından bizim Heybeliada’mız veya Japonya gibi, az bir alana çok meskenlerle karşılaşmayı bekliyordum. Ercan havaalanından otelimize giderken, Konya ovası gibi ucu bucağı gözükmeyen bir ova ile karşılaşınca çok şaşırdık. Toros dağları gibi çıplak sıra dağların eteklerinde, az sayıda bina bulunan küçük-küçük köyler var. Köylerin birçoğu camisiz, yani kiliseliydi. Hayal ettiğim büyük ve lüx binaların çoğu bombalanmış olan tampon bölgede, terk edilmiş bir vaziyette, virane bir atmosfer içinde mahzûn duruyorlar. Lefkoşa, G.Magusa, Girne v.b. gibi şehirler, tarihî ve sağlam taş binalarıyla dikkat çekiyor. Kıbrıs kalesinde ise tarihi hatıralar gizli, aydınlanmayı bekliyor.
Dere ve nehir namına hiçbir akarsuyu yokmuş Kıbrıs’ın. Yağmur yönünden de çok fakir olduğu söyleniyor. Trafik akışı ise bizim trafiğin tersimize, yani araç direksiyonları sağda ve trafik soldan akıyor. Kiliseden dönme “Lala Mustafa paşa camii, Selimiye camii v.b.gibi” çok güzel camileri var. Bu iki camide de namaz sonrası, Türkiye’den 30’a yakın tanıdık dost ile karşılaştığımda çok sevindim. Şöyle ki; o büyük camilerde de müezzinlik yaptığım için, sesimden tanıyıp yanıma koşanlar çok oldu. Uzun bir ayrılığın hasretini de gidermiş olduk. Kılavuzumuz tarafından, K.K.T.C.’nin nüfusunun üç katı otomobil bulunduğunu, bu nedenle de toplu taşıma aracı pek bulunmadığını söylemesi de bizi çok şaşırttı. Buna rağmen çok sakin bir trafiği var. Kıbrıs halkı; çok efendi, misafirlere karşı çok saygılı, trafikte de daima fedakârlık yapan nâzik ve kibar insanlardı.
Bu kadar olumlu ve güzelliklerin dışında, elbette kumarhaneleri, meyhaneleri ve benzeri menfi yerlerinin de çok olduğu söylendi, fakat bizim ilgi alanımıza pek girmiyor…
***
Seyahat intibahlarımı kısaca özetledikten sonra, susamış gönüllere âb-ı hayât, karanlık beldelere NUR saçan Risale-i Nur’un, 3. Kıbrıs panelinden de bahsedeyim:
“İnsanlık Onurunu yücelten değerler: İLİM ve AHLÂK” konulu Uluslar arası Bediüzzaman paneli, şeklinde adlandırılmış, fakat panel sayısının üzerinde, 1000 civarında bir katılım ve üst düzeyde bir ilgi nedeniyle, âdetâ uluslar arası sempozyuma dönüştü.
Girne’nin Acapulco Beach Club and Resort Hotelde, beklenmedik bir katılımla gerçekleşen panelin açılışı, İlâhî bir Mesaj olan “Kur’an-ı Kerim” kırâ’atıyla başladı.
Panelin moderatörü, Sn. Ömer Çelebi, önce İ.İ.K.V. Kıbrıs temsilcisi Hüseyin Sağer’i, sonra da Kıbrıs Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Zorlu Töre’yi, müteakiben ise sırasıyla panelist bilim adamlarını kürsüye davet etti. Sunumlardan önce, İ.İ.K.V.’nın uluslar arası faaliyetlerini ve Risale-i Nur ekolünü konu alan bir sinevizyon gösterisi izletildi.
Panelistler: İstanbul İlim ve Kültür Vakfı İcra Kurulu başkanı Prof. Dr. Faris Kaya,
ABD’nin George Town Üniv. Öğrt. Ü. ve Vatikan Dinler arası Diyalog e. Sekreteri Prof. Dr. Thomas Michel, Araştırmacı Yazar Şükran Vahide hanım ve
Türkiye’den İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Dilek’ti.

Panele, Kuzey Kıbrıs Tarım ve Doğal kaynaklar Bakanı Sayın Zorlu Töre, katkılarıyla ve anlam yüklü güzel konuşmalarıyla, damgasını vurdu.
Töre, önceki öğretmenleri överken bu günküleri “..bazı öğretmenler, din derslerini protesto etmek için, eğitim bakanlığı önünde abdessiz seccade koyarak namaz kıldıklarını ve sözde din ile dalga geçtiklerini açıkladı.” Sonra da: “Biz onlara acıyoruz ve onların da doğru yolu bulmalarını ümit ediyoruz” diyerek eleştirdi.
Bakan Töre, “..gerçekte ise ne varsa İslâm’da vardır. İslâm’ı anlatmanın en güzel metodunun da, Bediüzzaman Hz.’nin yaptığı şekilde, MÜSBET olması gerektiğini” sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Faris Kaya; tarihte düşünürlerin ilim ve ahlâk konusunda söyledikleri özlü sözlerden örnekler aktararak, Bediüzzaman Hz.’nin ne yapmak istediğini ve Risale-i Nur ekolünü, anlamlı cümlelerle özetleyerek paneli yönetti.
Prof. Dr. Şener Dilek; “Risale-i Nur’da HAYATIN GÂYESİ” konulu tebliğini sundu.
Muhtereme Şükran Vahide ise, “Halifet’ül Arz olarak Risale-i Nurdaki İNSAN TASAVVURUNA dair” ilginç ve anlamlı bir sunum yaptı.
Prof.Dr.Thomas Michel, “Bediüzzaman’a göre, Dinler arası diyalog” konusunu işledi.

Soru & Cevaplar bölümünde, özellikle Prof. Dr. Thomas Michel ile izleyiciler arsında çok ilginç diyaloglar gerçekleşti.
Bediüzzaman Hz.’nin yakın talebelerinden H.Mehmed Nuri Güleç (Fırıncı abi) panel sırasında ve soru-cevap bölümünde çok önemli katkılarda bulundu.
Prof. Thomas Michel’e, ilginç sorulardan birisi, Kıbrıs’lı bir öğretim üyesinden geldi:
-Sınıfta Hristiyan bir öğrenciye, diğer dinler hakkındaki görüşünü sordum; “hepsi Cehennemliktir, doğrusu Hrsitiyanlıktır” dedi. Yahudi öğrenciye aynı soruyu sordum; “doğrusu Yahudiliktir, diğerleri cehennemliktir” dedi. Müslüman öğrenci de İslam hakkında aynı şeyleri söyleyerek, “diğerleri Cehennemliktir” dedi. Bu durumda, herkes Cehennemlik gözüküyor. Acaba, sizin incelediğiniz Risale-i Nur, bu konuda ne diyor?...
Prof Dr. Thomas Michel cevaben: Biliyorsunuz ki, 2. Dünya savaşında Rusya’da, Hitlerin bombaları altında ölen masum gayrimüslim halk ve çocuklar için, Said Nursi çok ağlamıştı. Onlar hakkında ise “onların, savaşa katılmayan masum kesim olarak, Cenab-ı Hakkın onlara, bir çeşit Cennet verebileceğini umduğunu” söylemesi, Risale’i Nur’un diğer dinlerdeki mâsumlara bakışını açıklıyor sanırım.
Ayrıca ben de Risale-i Nur okumuş bir Katolik olarak, Müslümanların da “İslâm prensiplerini gerektiği şekilde uygulamaları halinde”, Cennete gireceklerine inanıyorum...

Emekli bir bayan öğretmenin sorusu da yine Thomas Michel’e idi:
-Efendim bir İspanya gezimizde Hıristiyan rehberimiz bize; “Hz. İsa Allahın oğludur (hâşâ), dünya bize miras kalmıştır” dedi. Bu söze göre Hıristiyanlar başka dinden olanlara hayat hakkı tanımıyor mu?
Prof. Dr. Thomas Michel’in cevabı netti:
-“Ben o görüşe asla katılmıyorum. O kişinin Hıristiyanlıkla alâkası yok. “Allahın oğlu” kavramının izahı, sizin anladığınız anlamda değildir. Çok daha farklı anlamları var...”

Burada Bediüzzaman’ın talebelerinden M.Fırıncı abi söz istedi ve şunları söyledi.
-“Bu devirde, diğer dinler ile aramızdaki ihtilâf (ayrı ve farklı görüşler) noktalarını değil, ittifak noktalarını nazara alarak, mutlak dinsizliğe, ahlaksızlığa ve anarşizme karşı, diğer din mensuplarıyla diyalog olabileceğini ben üstaddan ve 20. lemanın hâşiyesinden öğrenmiştim. Yâni, Dinsizliğe karşı ihtilâf bir kenara bırakılarak, ortak hareket edilebilir. Hâa yanlış anlaşılmasın! Bu güç ile “onları ezelim” değil, onlara hayatın gâyesini ve iman prensiplerini birlikte anlatalım, anlamındadır.” ..dedi…

Yine Thomas michel’e; “Nur talebeleriyle ilgili hatıraları”nın olup olmadığı soruldu:
-“Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde ben, nur talebesi gençlerle aynı dershanelerde kaldım. Orada Nur talebelerini gözlemleyerek anladım ki, “Allah insanların, İŞTE BÖYLE OLMASINI İSTİYOR!...”
(Ve, Michel burada ayakta alkışlandı.)
Kıbrıs Paneli; plâket merasimiyle ve aile fotoğrafı ile sona erdi…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.