Hatice GÖRGÜN

Hatice GÖRGÜN

Kıbledir dostun yüzü

‘’Doğu da, batı da Allah’ındır. Hangi tarafa yönelirseniz orası Allah’a ibadet yönüdür. Şüphesiz ki Allah’ın mağfireti geniştir, O her şeyi bilendir.’’ (Bakara/115) 

Her nereye baksak, yüzümüzü hangi yana çevirsek tek gördüğümüz görüntü O’nun varlığı olmalıdır. Cihana onun zikriyle bakan ruhlar, hangi bedende olurlarsa olsunlar secde etmiş bulunurlar.
Secdeler layıkıyla nasıl yapılır? Secde makamına nasıl erişilir? Bunu en iyi bilenler nefislerinden kurtulup her an namaz halinde olanlardır.

Bizim en küçük bir ibadetimizde bile ruhumuzda kıpırdamalar olur, heyecan duyarız. Tekâmülü ruhumuzda hatta bedenimizde hissederiz. Demek ki ibadetler ruhu besler, onun ana besin maddesidir. Nasıl ki besinsiz kalan bedenimiz zayıf, halsiz ve muhtaç düşerse, ruhun besin maddesi olan ibadetlerimizi aksattığımız zaman da hem ruhumuz hastalanır (birçok psikolojik rahatsızlıkların temeli) hem de bedenen eksik ve aciz kalırız.

Bu eksikliklerle birlikte zamanla kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başlar. Her geçen gün bir uzvumuzu kaybederiz. Ruh da tıpkı paslı bir demir gibi ağırlaşır. Zamanla uyarı lambaları hayatımızın bir parçası olur. Artık sesleri bile duymayız. Tâ ki yakıtı bitmiş bir araç gibi ıssız ve karanlık bir yolda kalana kadar.
Heybemiz boş, azığımız yoktur. Bu yolun sonu yoktur. Ölümü isteyip kurtulmak istemek bile zordur artık. Sadece bir tek şey bekler kurtarıcı: Secde.

Hamdolsun O’na, şükürler olsun, tövbe kapısı ardına kadar açıktır. Secdeye kapan ve dua et. Dua. Bu üç harften oluşan kelimenin ardında neler gizlidir? Rabbimiz bize her an secde ve dua kapısını açmıştır.
‘’Ağzını tut da cihanı seyret.
Bırak uykuyu gönülde her gizliyi seyret.
Aşkın yürekte açtığı ağzı seyret.
Deryalar içerek ruhun safasını seyret’’ der Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri.

Uykuyu bırak uyku gafillerindir. Şimdi secde zamanı. İbadet zamanı. Rabbimiz bize yerin her tarfını mescid kıldı. Bununla birlikte tövbe eden gönüller her nerede olurlarsa olsunlar, belki de günah çukurunun içerisine batmış olsunlar, nefsinden kurtulup, rabbini zikre dalan her gönüle, her mekânı mescid kıldı. Onun büyük camisinde, cem vaktinde, yüzler birbirimize dönük şekilde secde ederiz.
Her yüz Kâbe’dir. Bakmasını bilen her göze her yüz Kâbe gelir. Kâbe bize mümin gönlüdür.

‘’Can secdeye vardı dost mihrabında yüz yere uruban eder münacat
Derildi beşimiz bir vakte geldi beş bölük oluban kim kıla taat ‘’ (Yunus Emre).

Secdeye varan başlar her daim yüce Yaratıcıya şükrederler. Hacca gidip secde edenler, taş duvar olan Kâbe’ye değil, yaratılmışların en yücesine onun emri ile secde ederler. Kâbe’yi ortadan kaldırdığınız vakit bütün vechler birbirinin yüzünde Kâbe’yi görürler. Esas olan ve mutlak olan ibadet onun yarattığı ve halifesi olana secde edip manada gördüren, işittiren, konuşturan Yaradana secde etmektir. Vay o İblise ki Adem’e secde etmedi. Bütün lanetler ona oldu. O iblis ki yanılgıya düştü. Rabbine secde etmedi. O insan ki yanılgıya düştü dostun yüzünü kıble-gâh görmedi…

‘’O zaman meleklere: ‘Adem için secde edin’ dedik, derhal secde ettiler. Ancak iblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten o kâfirlerden idi.’’ (Bakara/34)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
8 Yorum