Kedi, içgüdü ile değil 'ilham-ı fıtri' ile hastaneye gitti ameliyat oldu

Kedi, içgüdü ile değil 'ilham-ı fıtri' ile hastaneye gitti ameliyat oldu

Bursa'da hayvan hastanesine giren kedi solunum sıkıntısı fark edilince, röntgene alındı. Ameliyat edilen kedi, sağlığına kavuştu. Kedinin ameliyathaneye gitmesi ne anlama geliyor? İşte Bediüzzaman'ın yorumu...

Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi'ne 9 Ağustos'ta giren sokak kedisini fark eden veteriner hekim Elif Ünlü, kucağına aldığı kedinin solunum zorluğu çektiğini fark etti. Bunun üzerine röntgene alınan kedide, diyafram rüptürü (yırtılması) olduğu anlaşıldı.

AMELİYAT EDİLDİ

Cerrahi kliğinde ameliyata alınan kedi, tedavisinin ardından sağlığına kavuştu.

Öğrencilerin 'Ali Cabbar' olarak isim koyduğu kedi ile nöbette karşılaşan, kucağına aldığında solunum sıkıntısı çektiğini anlayan Elif Ünlü, elle yaptığı muayenede de karın organlarının yerinde olmadığını tespit ettiğini söyledi.

kedi1.jpg

SANKİ, 'BENİ TEDAVİ EDİN' DEDİ VE BURAYA GELDİ

Kedinin 10 Ağustos'ta ameliyata alındığını belirten Ünlü, "Şu an dikişleri alındı. Genel sağlık durumu çok iyi. İsmini de öğrencilerimiz 'Ali Cabbar' koydu. 9-10 aylık erkek kedi. Kendisine yuva arıyoruz. Açıkçası kendi kendine hastaneye geldi. Nasıl girdiğini bilmiyoruz ama sabah bizi takip etti. Diğer kliniklere gitmedi, cerrahi kliniğine geldi. Sanki, 'Beni tedavi edin' dedi ve buraya geldi. Açıkçası ona alıştık, o da bize. Yaklaşık 2 ay içerisinde kısırlaştırmayı düşünüyoruz. Ondan sonra sıcak bir yuvaya gitmesini istiyoruz. Buranın maskotu haline geldi. Ayrılması zor olacak" diye konuştu.

'HASTANEMİZİN YOLUNU KEDİSİ BULUP, GELMİŞ'

Başhekim Doç. Dr. Sevim Kasap ameliyat olan kediye ilişkin, "Hastanemizin yolunu kendisi bulup, gelmiş. Sanki hastalığını biliyormuş gibi cerrahi kliniğinde gezintiye çıkmış. Bunun sonrasında tabii ki gece nöbetindeki veteriner hekim arkadaşların dikkatini çekmiş. Muayenesi sonrasında tanısı konulup, opere edilmiş. Şu anda da durumu gayet iyi" dedi. dha

BEDİÜZZAMAN: KEDİ GİBİ BAZI HAYVAN O SEVK-İ KADERÎ İLE GİDER GÖZÜNE İLÂÇ OLAN BİR OTU BULUR!

Hayvanların buna benzer bazı davranışlarının "içgüdü" olarak yorumlanmasına karşı Bediüzzaman Said Nursi, bunun tesadüf olmadığını "ilham-ı fıtrî" olarak "kader-i İlâhî"nin sevk ettiğine dikkat çekiyor.

Kedileri örnek veren Bediüzzaman'ın Risale-i Nur'dan Yirmi Sekizinci Mektup'ta yer alan ifadeleri şöyle:

Rüya-yı sadıka, hiss-i kablelvukuun fazla inkişafıdır. Hiss-i kablelvuku ise, herkeste cüz’î, küllî vardır. Hattâ hayvanlarda dahi vardır. Hattâ, bir zaman ben bu hiss-i kablelvukuu, zâhirî ve bâtınî meşhur duygulara ilâve olarak, insanda ve hayvanda “sâika” ve “şâika” namıyla, aynı sâmia ve bâsıra gibi iki hiss-i âhari ilmen bulmuştum.

Ehl-i dalâlet ve ehl-i felsefe, o gayr-ı meşhur hislere, hata ederek, ahmakçasına, “sevk-i tabiî” diyorlar. Hâşâ, sevk-i tabiî değil, belki bir nevi ilham-ı fıtrî olarak, insan ve hayvanı kader-i İlâhî sevk ediyor.

Meselâ, kedi gibi bazı hayvan, gözü kör olduğu vakit, o sevk-i kaderî ile gider, gözüne ilâç olan bir otu bulur, gözüne sürer, iyi olur.

Hem rû-yi zeminin sıhhiye memurları hükmünde ve bedevî hayvânâtın cenazelerini kaldırmakla muvazzaf kartal gibi âkilüllâhm kuşlara, bir günlük mesafeden bir hayvan cenazesinin vücudu, o sevk-i kaderî ile ve o hiss-i kablelvuku ilhamıyla ve o sâika-i İlâhî ile bildirilir ve bulurlar.

Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu, yaşı bir gün iken, havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek, o sevk-i kaderî ile ve o sâika ilhamıyla döner, yuvasına girer.

Hattâ, herkesin başında çok defa tekerrür ediyor ki, birisinden bahsediyorken, âni kapı açılarak, tahminin fevkinde, aynı adam gelir. Hattâ Kürtçe durub-u emsaldendir:

نَاﭪِ گُرْبِينَه پَالاَنْدَارْ لِى وَرِينَه Yani, “Kurdun bahsini ettiğin zaman topuzu hazırla, vur; çünkü kurt geliyor.” Demek bir hiss-i kablelvuku ile, lâtife-i Rabbâniye, icmâlen o adamın gelmesini hisseder. Fakat aklın şuuru ihata etmediği için, kasten değil, ihtiyarsız olarak bahsetmeye sevk eder.

Ehl-i feraset, bazan keramet gibi geldiğini beyan eder. Hattâ bir zaman bende şu nevi hassasiyet fazla idi. Bu hâli bir düstur içine almak istedim, fakat yakıştıramadım ve yapamadım.

Fakat ehl-i salâhatte ve bahusus ehl-i velâyette bu hiss-i kablelvuku fazla inkişaf eder, kerametkârâne âsârını gösterir. İşte, umum avâm için dahi bir nevi velâyete mazhariyet var ki, rüya-yı sadıkada, evliya gibi, gaybî ve istikbalî olan şeyleri görüyorlar.

Evet, uyku nasıl ki avâm için rüya-yı sadıka cihetinde bir mertebe-i velâyet hükmündedir. Öyle de, umum için, gayet güzel ve muhteşem bir sinema-i Rabbâniyenin seyrangâhıdır.

Fakat güzel ahlâklı güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhaları görür. Fena ahlâklı, fena düşündüğünden, fena levhaları görür.

Hem herkes için, âlem-i şehadet içinde âlem-i gayba bakan bir penceredir. Hem mukayyet ve fânî insanlar için, saha-i ıtlak bir meydan ve bir nevi bekàya mazhar ve mazi ve müstakbel, hal hükmünde bir temâşâgâhtır. Hem tekâlif-i hayatiye altında ezilen ve meşakkat çeken zîruhların istirahatgâhıdır. İşte bu gibi sırlar içindir ki, Kur’ân-ı Hakîm, وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا (“Uykunuzu bir istirahat kıldık.” Nebe’ Sûresi, 78:9.) nev’indeki âyetlerle, hakikat-i nevmiyeyi ehemmiyetle ders veriyor.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum