Hikmet HOCAOĞLU

Hikmet HOCAOĞLU

Katil midir zaman?

Sekizinci söz'den süzülenler :

''Ve o aslan ise, ölüm ve eceldir.

Ve o kuyu ise, beden-i insan ve zamân-ı hayattır.

Ve o altmış arşın derinlik ise, ömr-ü vasatî ve ömr-ü gâlibî olan altmış seneye işarettir.

Ve o ağaç ise, müddet-i ömür ve madde-i hayattır.

Ve o siyah ve beyaz iki hayvan ise, gece ve gündüzdür.''

Bir gün, sınıfta hocamız daha dersin başında ''Arkadaşlar! İçinizde kanser olan var mı?'' diye sormuştu. Biz şaşkınca bakarken soruyu tekrarladı. Sessizlik…

Hocamız bu kez ''Peki arkadaşlar içinizde kanser olmayan var mı?'' deyince şaşkınlığımız iyice katlanmıştı. Biz bir yandan olanları anlamaya çözümlemeye çalışırken, kolundaki saate bakarak ''yaklaşık geçen bir saatte 14 bin kadar kişi bu kanserden gitti'' dedi.
Tıp okumuyorduk ama 1 saatte 14.000 kişiyi öldürecek bir kanser türü olmadığını da biliyorduk. Nedir bu kanser? Hocamız tekrar saate bakarak ''Her saniye akan zamandır çocuklar'' dedi.

Daha doğarken genetiğimize yazılı ölümcül bir hastalıkla doğuyoruz…

Zaman…

Evet, evet! Hayat sahibi her varlığın kanseri olan zaman…

Ruh sahiplerinin paradan çok, maldan çok, evlattan çok, telefonuna gelen mesajdan çok, izledikleri dizilerden- okudukları kitaplardan çok sayadurdukları zaman...

Tablodaki yarış milyarlarca kez her saniye cereyan ederken, her gerçekleştiğinde şaşırıp rol yaparız... Hiç beklemiyormuşçasına...

Ölümün hayatın tamamlayıcısı olduğunu bilmemize rağmen ışık hızında geçen hayatlar bereketsiz ahir zaman süreleri doyumsuz bir lezzet bırakır geride...

Değil midir ki; dünya tadımlık bir alem, doyumluğu arayan hüsrandadır…

Komşum şöyle, iş arkadaşım böyle, toplum hepsi bozuk, ben ne yapayım gibi mazeretlerimizin hiç biri, sahip olduğumuz bu kanseri yenmede işimize yaramaz...

Bu kanserle gitmeyen var mı ki?

Normalde zaman geçmiş, şimdi ve gelecek diye üçe ayrılır. Bu ayrım temelde yanlıştır, bilimsel değildir çünkü ‘şimdi’ zamanın bir parçası değildir. Sadece geçmiş ve gelecek zamanın parçasıdır. Geçmiş artık olmayandır ve gelecekse henüz olmamış olandır. Her ikisi de yoklardır. Şimdi, var olandır. Şimdi, zamanın ötesindedir. Şimdi, sonsuzluktur.
Peki nasıl olurda AKIL sahibi olduğunu iddia eden bizler; var olmayan geçmiş ve gelecek ile var olan ve verilen en büyük nimet olan şimdi'yi bedava ile takas ederiz?
Peşin para ile tedavülden kalkmış para gibi...

Bir arkadaş edinsek doğar doğmaz, sormadan tutup elimizden bizi ölümün kapısına götürse, üstelik yolculuğun ne zaman biteceğini demese, sürpriz olsa; bu arkadaşı hayatımızdan hiç çıkaramasak, o olmadan hayat olmasa ve aynı zamanda hayatı bitirecek olan yine o olsa, nasıl onunla iyi geçinir ve geçirdiğimiz süreyi lezzetli kılardık? O halde Dünya hayatının kanseri olan ve anbean bitiren zaman, Ahir hayatın sermayesi olabilir mi? Hem bizi, hem hayatı, hem de zamanı Yaratanı tanıyıp bilirsek, bu paradoks anlam bulabilir mi?

Ve yedinci sözden bir ikaz, sanki cevap hükmünde:

"Eğer ölümü öldürüp, zevali dünyadan izale etmek ve aczi ve fakrı beşerden kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa, söyle; dinleyelim. Yoksa sus! Kâinat mescid-i kebirinde, Kur'ân, kâinatı okuyor.’’

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.