Nur KABADAYI DEMİR

Nur KABADAYI DEMİR

Kaleme ve yazıya yemin olsun

“Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.” (Kalem S.1)

Kalemin özü topraktır, insanın özü toprak olduğu gibi. Toprakla can bulur hayat. Yazıda kalemle can bulur. Kalem, gönüle akanları yazar ve gönülden gönüle akanları yazar.

Yaz kalemim! Yazı yaz, kışı yaz, söyleneni yaz; duyduğunu yaz, gördüğünü yaz.

Yaz kalemim! İçindeki alevleri yaz, girdapları yaz; duruşları yaz, dokunuşları yaz.

Kimi zaman yavaş yavaş, kimi zaman çabucak yaz. Kaderini ilme ilme ören yazılarını yaz. Her ilme arasına motif motif düşüncelerini yaz.

Bir seni yaz, bir de senden ileri olanı yaz.

Kâinatı yaz. Dön kendine, kâinatın misali musağğarı olan kendini yaz. Tekrar tekrar kendini yaz. Çünkü sen kendini yazarken, Cenab-ı Hakk’ın esmalarının cilvelerini yazdığını bilerek yaz.

 

Gör ve oku ki:

“…Şu küçük insan bedeni içinde bütün kâinatın fihristesini, bütün hazain-i rahmetin anahtarlarını, bütün esmalarının ayinelerini dercetmek; nihayet derecede bir hüsn-ü san’at içinde bir hikmeti gösterir.” (10.söz)

Ben’i değil; ben’in ötesindeki, beni var edeni yaz. Benliği değil; benliği geçip bir Fâtır-ı Kerim’i ve Fâtır-ı Hakîm’in yaptıklarını yaz. Enene kapılarak, yoktan var edilenleri kendinden bilme.

 

Kulak ver söylenene ve dikkatle dinle:

“Fâtır-ı Hakîm ve Kadir-i Âlim, kemal-i intizamla her şeyi güzel yaratmış, güzel teçhiz etmiş, güzel gayelere tevcih etmiş, güzel vazifelerle tavzif etmiş, güzel tesbihat yaptırıyor, güzel ibadet ettiriyor.

Ey İnsan! İnsan isen, şu güzel işlere, tabiata, tesadüfe, abesiyete, dalaleti karıştırma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma.” (24.söz)

 

Sen yaz ki okuyan gönüllerdeki ırmaklar, şelâleler coşsun.

Sen yaz ki denizler köpük köpük olsun.

Sen yaz ki göller, nehirler taşsın.

Sen yaz ey gönül! Yaz ki gönüllerdeki iman artsın.

Ey biçare gönül! Yaz ki gönüllerdeki sevgi artsın.

Ey yazı yazan Kalem ve ey yazı yazmaya vesile olan El! Sakın vesileye perde olma, yönünü şaşırma, hakikatin önüne geçmeye çalışma. Çünkü:

“Her bir isim, her bir fiil, her bir eser öyle bir bürhan-ı vahdaniyettir ki; kâinatın sahifelerinde ve asırların satırlarında yazılan ve mevcudat denilen bütün kelimatı, kâtibinin nakş-ı kalemi olduğuna delalet eden birer mühr-ü vahdaniyet, birer hâtem-i ehadiyettir.” (26.Mektup)

 

Ey yazı yazmaya kendini adamış gönül! Her ne olursa olsun, pes etme. Kalemini sevene de, sevmeyene de açık tut. Bil ki gönüller arasındaki bağı kuran yalnız, Rabbindir. Sen sadece bir vesilesin.

Ey yazıyla kendini bulan gönül! Sana ihsan edilenler karşısında şükret. Ve yazıları beğenenlere değil; yazıları sana ilham edene (Allah’a c.c.) müptelâ ol.

Müptelâ ol ve anla ki:

“Mucizevî harikalarla doğan ilahi tecellilerin vasfında kalemler kırılır, fikirler gürülder. İlhamlar yanar kül olur…” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi)

Yazarken dikkat et; ruhuna takva elbisesini giydir, nefsine gurur kaftanı değil. Kalemin çok sivri olmasın, kimseyi tahrik etme ve kimseyi hakir görme. Kalemin her zaman adaleti yazsın. Allah’tan gayrı kimseden korkma. Sırtını Rabbine daya ve Onun nimetlerini anlattıkça anlat.

Kalemin silah olup insanları vurmasın, gül olup gönülleri süslesin.

Kalemin kötülük değil; birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını çağırsın. Ve bu duyguyla çağlar aşılsın.

Kalemin hidayet yolunun sabrını ve sabrın ardındaki mükâfatları yazsın. Yazdıkça Rabbinden sabır ihsan edilsin.  Kalemin önemi bilerek yaz ki hakikat amacına ulaşsın. Çünkü:

“…Böyle zamanda hakaik-i imaniyeye ve esrar-ı şeriat ve Sünnet-i Seniyyeye hizmet eden mübarek halis kalemlerden akan siyah nur ve âb-ı hayat hükmünde olan mürekkeplerin bir dirhemi, şühedanın yüz dirhem kanı hükmünde yevm-i mahşerde size faide verebilir. Öyleyse, onu kazanmaya çalışınız.” (21.Lem’a)

 

Kalemin insanları akıl ve imanın ışığıyla aydınlatsın ve hakkı hak, bâtılı bâtıl; yakını yakın, uzağı uzak olarak göstersin.

Yaz kalemim! Durmaksızın, dinlenmeksizin, susmaksızın yaz. Üç günlük dünyada, üç gününü boş geçirmemek için yaz.

Sen yaz kalemim! Şahit olduklarını, kâinattaki nakışları ve bu nakışların Nakkaşını yaz. Uçan kuşun kanadındaki özgürlüğü, yağan yağmur içindeki serinliği, havadaki zerreyi, topraktaki huzuru; güneşteki ışığı, aydaki sevgiyi, yıldızdaki ihtişamı; doğumdaki rahimiyeti, ölümdeki fâniliği yaz.

 

Sonra:

“Gel, bir parça gezelim. Şu medenî ahali içinde ne var, ne yok görelim. İşte bak! Her yerde, her köşede, müteaddid fotoğraflar kurulmuş, suret alıyorlar. Bak, her yerde müteaddid kâtibler oturmuşlar, bir şeyler yazıyorlar. Her şeyi kaydediyorlar. En ehemmiyetsiz bir hizmeti, en âdi bir vukuatı zabtediyorlar.” (10.Söz)

Yaz kalemim! Mesafelerin gönüllerin arasına set çekemediğini, birbirlerini çekemeyenlerin bir gün çekip gideceğini, bâki âlemin cennet olduğunu, gerçek sevgililerin cennette tahtlar üzerinde karşılıklı oturacaklarını yaz.

 

Yaz kalemim! Gözyaşlarım sana mürekkep, dualarım sana cümle, gönlüm sana defter olsun. Yazdıklarım hidayete vesile ve sevdiklerime mektup olsun.

Yazıları ilham edene, her ilhamın ve hakikatin yönünü kendisine çevirene, kelimelerin arasına hidayeti ihsan edene, hidayetle doğruyu bulduran Rabbe; yazılan yazılar ve harfleri adedince hamd-ü senalar olsun.

amin.amin.amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum