Kâinattaki dengeler ve Allah

Kâinattaki dengeler ve Allah

Çalışmada Üstad Bediüzzaman’ın Allah’ın Adl ismini izah ettiği bir risalesi temel olarak ele alınmış, konular bu risalenin şerhi tarzında işlenmiştir.

Risale Haber yazarlarından İdris Tüzün’ün “Kâinattaki Dengeler ve Allah” isimli kitabı yayınlandı. Kitabın önsözünde kitap hakkında şöyle denilmektedir:

Kur’ân’ın bazı ayetlerinde, Allah’ın her varlığı ve meydana gelen her olayı belli ölçülere göre yaratıp, takdir ettiği belirtilir. Kâinattan bahseden fen bilimleri de atomlardan yıldızlara kadar her şeyin ve her olayın belli ölçülere göre olduğunu ortaya koyarak, Kur’ân’ın ifadelerini doğrular. Bu kitapta Kur’ân’ın ve fen bilimlerinin ortaklaşa bahsettiği kâinattaki ölçüler ve dengeler ele alınarak, Allah’ın varlığı ispat edilmeye çalışılmıştır.

Bu çalışma, tefsir ilminde bilimin ortaya koyduğu verilerle Kur’ân’ı tefsir etmeye çalışan “Bilimsel Tefsir” veya belli bir konu üzerinde duran “Konulu Tefsir” kapsamında bir çalışmadır. Çalışmada Üstad Bediüzzaman’ın Allah’ın Adl ismini izah ettiği bir risalesi temel olarak ele alınmış, konular bu risalenin şerhi tarzında işlenmiştir. Risalenin şerhi esnasında konu yalnızca kelimelerin izahı tarzında değil, daha geniş olarak ele alınmış, okuyucuların doyurucu bir bilgi elde etmesi hedeflenmiş, bu yolla Üstad’ın amacına katkıda bulunulmak istenmiştir.

Konular ele alınırken, aşırı teknik tabirlere girilmemiş, her kesimden insanın istifadesi düşünülmüştür.

Kitapta konulara girmeden önce risale bir bütün olarak verilmiş, yalnız anlamayı kolaylaştırmak için ara başlıklar ve maddeler eklenmiştir.

Tahlil esnasında Risale üç kısma ayrılmış, birinci kısımda; ismi a’zam, adalet, mîzân, tevzin, muvazene, esma-ı hüsna’dan Adl isminin tanımları yapılmış, Üstadın iç içe geçmiş, saray, şehir, memleket, âlem tasviri izah edilmiş, kâinattaki düzen ve dengenin Allah’ın varlığına delil olması ele alınmıştır.

İkinci kısım, beş bölüme ayrılmış, sırayla; kâinatın yaratılması esnasında ve Güneş sistemindeki denge, küre-i arzdaki denge, canlılar âlemindeki denge, canlı bedenindeki denge, hücredeki denge üzerinde durulmuştur.

Üçüncü kısımda ise, son yüzyılda beşerin zulümleri, israfları, Dünyadaki dengeleri bozması ve Dünyayı kirletmesi, Allah’ın üç isminin ve İslâmiyetin insanlık âlemine iktisad, adalet ve temizliği emrettiği üzerinde durulmuş, son olarak adaletin haşri gerektirdiğinden bahsedilmiştir.

Konular ele alınırken bazı hatalarımız olmuş olabilir. Bu hataların konuları daha iyi bilen okuyucularca bize bildirilmesinden memnuniyet duyacağız.

Burada kitaptan numune olarak kısa bir yeri iktibas ediyoruz:

Yağmurdaki Ölçü ve Denge

Tuzlu Su, Tatlı Su

“O (Allah) ki, birinin suyu tatlı ve kolay içimli, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da, karışmalarına engel olan bir sınır koymuştur.” Furkan, 53.

Hayatımız için en mühim unsur sudur. Susuz bir hayat düşünülemez. Fakat “Bu su bize nasıl ulaşmaktadır? Hangi merhalelerden geçmektedir? Bize faydalı su miktarı ne kadardır?” soruları çoğunlukla üzerinde durmadığımız konulardır. Hâlbuki bu konularda ibret alacağımız pek çok şey vardır.

idris_tuzun_kitap.jpgDünyanın yüzde 70’inden fazlası sularla kaplıdır. Fakat bu suların yüzde 97’sini okyanus ve denizlerdeki tuzlu sular oluşturduğundan içme suyu olarak doğrudan kullanılmaz. Geriye kalan yüzde 3’lük miktar su, tatlı sudur. Fakat bu miktarın da yüzde 75 kadarı kutuplarda buz olarak, yüzde 22 kadarı da yer altı suları olarak bulunmaktadır. Dünyada içilebilir su miktarı yüzde 1 kadardır. Bununla beraber kullanılabilir su miktarı ise toplam suyun yüzde 0,05’i kadardır.[1]

Bilindiği gibi yeryüzünde okyanuslardan, denizlerden, göllerden, akarsulardan ve topraktan sular buharlaşır. Havaya karışan su buharları yoğunlaşarak bulutları oluştururlar. Bu bulutlarda rüzgârlar sayesinde değişik bölgelere taşınır ve yağmur olarak tekrar yeryüzüne indirilirler.

Buharlaşmanın büyük kısmı okyanuslarda ve denizlerde olduğu için, bu su devr-i daimi, aslında tuzlu suyun tatlı suya dönüşümü olarak da görülebilir. Bu hakikate işareten Kur’ân’da şöyle buyrulur: “İçtiğiniz suya baktınız mı? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!”[2]

Tuzlu suyun, tatlı suya dönüştürülmesi harikulade bir olaydır ve bu harikulade olayın arkasında ilim, irade ve kudret sahibi Allah’ın şefkat ve merhameti açıkça görülmektedir. Bu yüzden yağmura “Rahmet” denilmiştir.

Yağmur ve Denge

“Sıkışan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik.” Nebe, 14

Peki, buharlaşarak havaya karışan ve havada yoğunlaşarak tekrar bize yağmur olarak gönderilen suyun miktarı ne kadardır? Bu konuda Kur’ân’ın verdiği haberlerle, bilimin ortaya koyduğu bulgular birbiriyle örtüşmektedir.

Bazı âyetlerde yağan yağmurun belli bir miktara (ölçüye) göre yağdığı ifade edilir:

“Gökten belli bir miktara (ölçüye) göre suyu (yağmuru) indiren O'dur. Biz onunla, ölü memlekete hayat veririz. İşte siz de böylece (mezarlarınızdan) çıkarılacaksınız.”[3]

“Gökten belli bir mikdar su (yağmur) indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.”[4]

Âyetteki yağmurun belli bir miktara, ölçüye göre inmesi iki şekilde anlaşılabilir. Birinci manaya göre, Allah tarafından her yıl ne kadar yağmur yağacaksa, bu miktar takdir edilir, o nisbette yağmur yağar. İkinci manaya göre ise, her sene yağan yağmurlar aynı miktardadır. Yüzyıllar geçtiği halde yerden buharlaşan, sonra tekrar yeryüzüne inen yağmur miktarı sabittir. Ne azalma ne de çoğalma, artma olmaz.

Bazı müfessirler ikinci manayı tercih etmişlerdir. Bu konuda müfessir İbnü’l-Cevzî (ö. 597/1201) “Hiçbir şey yok ki, onun hazineleri bizim katımızda olmasın. Biz ondan ancak belli bir miktar indiririz.”[5] âyetini tefsir ederken şöyle der:

“Bu kelâm her şey hakkında umumidir. Bazı müfessirler burada özellikle kastedilenin yağmur olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre âyetin manası şöyledir: “Yağmurlardan her hangi bir şey yok ki o bizim katımızdaki hazinelerde yani hükmümüz ve tedbirimizde olmasın. Biz her sene ondan belli bir miktar indiririz. O miktarda azalma veya çoğalma olmaz. Hiçbir sene diğer senelerden daha fazla yağmur yağıyor değildir. Fakat Allah onu dilediği gibi tasarruf eder, bazı kimselere yağmur verir, kimine de vermez.”[6]

Müfessirlerin bu izahlarına uygun bazı hadisler de rivayet edilmiştir. Onlardan biri şöyledir “Bir yıl diğer yıllardan daha fazla yağmur yağıyor değildir. (Her yıl aynı miktarda yağmur yağar.) Fakat Allah o yağmurları memleketlerde dilediği gibi tasarrufta bulunur. (Bazı memleketlere az yağar, bazılarına çok yağar.) Gökyüzünden inen her katre veya yeryüzünde çıkan her bir rüzgâr ancak bir ölçü ve mîzâna göredir.”[7]

Bilim adamları su döngüsü dedikleri suyun devr-i daimi esnasında ne kadar suyun buharlaştığı, ne kadar suyun atmosferde olduğu ve ne kadarının yeryüzüne indiği hakkında bazı araştırmalar yapmışlar ve neticede Peygamberimizin (asm) verdiği habere uygun bir tesbitte bulunmuşlardır:

Bilim adamlarının söylediğine göre; Atmosferdeki su buharı genelde 13x1012 ton kadardır. Bu değişmeyen sabit bir miktardır. Yağmurlar yağdığında bu oran azalır, fakat buharlaşmayla eksilen miktar telafi edilir. Böylelikle oran muhafaza edilir. Bilim adamları ortalama olarak yeryüzünden her saniyede 16 milyon ton suyun buharlaştığını hesaplamışlardır.

Acaba yeryüzüne inen su miktarı ne kadardır? Yapılan araştırmalar her saniye yeryüzüne inen su miktarının da 16 milyon ton –yani buharlaşan miktar kadar- olduğunu göstermektedir. Bu miktar bir yılda ise 505 milyon kere milyon ton değerine ulaşmaktadır. Güneşten Dünyaya gelen 13,4 x 1020 kilokalorilik ısı enerjisinin yüzde 22’si bu buharlaşma için harcanmaktadır.[8]

Bilim adamlarının söyledikleriyle, Kur’ân’ın ve peygamberimizin verdiği haber birbiriyle örtüşmektedir.

Buraya kadar yaptığımız izahlar hem dünyada tecelli eden Allah’ın Adl ismini, hem de 1400 sene önce Kur’ân ve sünnetin verdikleri haberle, bugünkü bilimsel araştırmalar arasındaki uygunluğu göstermektedir.

 

[1] Zekai Şen, Kur’an-ı Kerim ve Su Bilimi, Su Vakfı Yayınları, İstanbul, 2006, s, 13.

[2] Vakıa, 68-70.

[3] Zuhruf, 11.

[4] Müminun, 18.

[5] Hicr, 21.

[6] İbnü’l-Cevzî, Zadü’l Mesir, c, 4, s, 392.

[7] İmam Suyutî, Ed-Dürrül-Mensur, c, 5, s, 71.

[8] Taşkın Tuna, Etrafımızdaki Hava, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1984, s, 30-31.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
5 Yorum