Kainat neden çok büyük?

Yaşadığımız yerküre kâinata nispeten neden çok küçüktür? Bu kadar büyük bir kainata ne gerek vardı? Bu ve buna benzer sorular insanların zihinlerini hep meşgul etmiştir. Günümüzdede hala bu sorular sorulmakta ve kimi zaman içinden çıkılamayacak bir hal almıştır. Milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki gezegenler ve galaksiler neden var? Bir sanatkârın eserleriyle kendisini tanıttırmak istemesi gibi, Sonsuz Kudret Sahibi Allah (c.c) zatının tanınmasını ve bilinmesini istedi. İsim ve sıfatlarının tecellisi olarak şu kâinatı yarattı. Hadis-i kutside yüce Allah: “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek ve tanınmak istedim mahlûkatı yarattım.” (1) buyurmuşlardır. Öncelikle bu soruları bir temsil ile açıklayalım şöyle ki:

Bir sanatkâr yaptığı bir eserini, her şeyden önce kendisi defalarca seyreder. Sanatının güzelliğiyle iftihar duyar ve yaptığı bu eserini, sanattan anlayanlara da göstererek, onların hayret ve takdirlerini toplamak, kendisini onlara beğendirmek ve sevdirmek ister. Hatta bu istek ve arzusunu gidermek için bazen bir sergi açar, eserlerini sergiler, bakanların kendisine teşekkür etmesini ve onu övmelerini ister. Bu, her sanatkârda olan bir özelliktir.

Bu kâinata ve içinde bulunan tüm mevcudata, sanatkârın sanatını göstermek istemesi sırrı ile bakmamız gerekir. Sonsuz Kudret Sahibi Allah (c.c) kendisinde bulunan güzel sıfatlarını ve bu sıfatların yansımalarını yani; esmâ-i hüsna, güzel isimlerinin cilvelerini, gizli ve sonsuz rahmet hazinelerini, yarattığı eserlerinde hem bizzat kendisi görmek ve seyretmek, hem de başkalarına göstermek ve tanıttırmak istemiştir. Bu sebeple de bu ihtişamlı kâinat sarayını, bu geniş âlemi içindeki seyirci mahlûkatla birlikte sonsuz kudret ve hikmetiyle yaratmıştır.

Kâinat yaratılmasaydı Allah’ın sıfatlarının ve isimlerin o sonsuz kemali ve güzelliği bilinmeyecekti. Bu bilgi sadece Allaha mahsus kalacaktı. Bediüzzaman Hazretleri ifade eder ki; “Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.” Cenab-ı Hak isim ve sıfatlarının manevi güzelliklerini tecelli ettirmekle, kendi cemal ve kemalini yarattığı eserlerinde kendisi bizzat müşahede ettiği gibi, melekleri, insanları ve cinleri de bu şereften, bu lütuftan hissedar etmek istedi. Allah’ın bu âlemi yaratması haşa! bir ihtiyaçtan geldiği düşünülemez. Unutmamak gerekir ki; Bu muazzam büyüklükteki kâinat, Allah’ın arşının yanında çok küçük kalır. Her şey O’na muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir.

Evet, Allah (c.c) kâinatı kendisini tanıtmak için yaratmıştır. Yaşadığımız dünya kâinata nispeten çok küçük olabilir, ama bu küçüklük içinde kâinatın büyüklüğe baktığımız zaman bu büyüklük bizlere bir hayret uyandırmalı ve Allah’ın ne kadar büyük kudret sahibi olduğunu aklımıza getirmelidir. Yaratılışımızın gayesi ve amacı ise hiç şüphesiz ki Allah’ı tanımaktır. Allah (c.c) insanı kendisini iman ile tanıması, şu kâinata hayret ve tefekkür ile bakmayı ve kendisine ibadet etmesi için yaratmıştır.

Bir ayette Rabbimiz buyurur ki; “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşa yaratmadın. Seni tesbih ederiz...” (2)

Evet, Allah şu kâinatı çok ciddi gayeler için yaratmıştır. Kuran bunu şöyle bildirir: "Biz göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları oyun olsun diye yaratmadık." (3) başka bir ayette ise "Göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları boşuna yaratmadık." (4) buyurur.

Allah'ın yarattığı bu kâinatın ne kadar büyük olduğunu düşünmeli ve üzerinde tefekkür etmeliyiz. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bizim için önemli olan, bu muazzam büyüklüğü tefekkür etmek ve  Allah'ın Sonsuz Kudretini düşünmektir. Böylece imanımız kuvvetlenir. Şöyle bir misal verirsek; Şu koskoca kâinatta içinde yaşadığımız dünya gezegeni top sahasında belki gözle görünmeyen bir toz tanesi kadar yer kaplar. Daha açık ifade etmek gerekirse; Kainatı bir top sahası kadar düşünelim ve bu top sahasında dünyamızın bulunduğu güneş sistemi de dahil olmak üzere, gözle görülmeyen çok küçük bir yer kaplar. İşte bu muazzam büyüklük karşısında kendi küçüklüğümüzü düşünmeliyiz. Kul acz ve fakrını bilmeli, yani insan acizliğini ve küçüklüğünü bilmeli ve Sonsuz Kudret Sahibi Allah'ın yarattığı şu âlemin büyüklüğünü düşünürken hayret etmeli, hayret secdesine kapanmalı ve O’na (c.c) kullukta bulunmalıdır.

Allah (c.c) tek dünya ve içindekilerini yaratsaydı ve başka hiçbir şey yaratmamış olsaydı belki insanoğlu diyecekti ki haşa! “Allah tek bu kadar mı yaratmış, başka şeylere gücü yetmiyor mu” diyecekti. O halde şu âleme bakıp Allah’ın nasıl Sonsuz Kudret Sahibi olduğunu görmeliyiz ve düşünüp üzerinde derin derin tefekkür etmeliyiz. Hem tefekkür etmek imanı kuvvetlendirir ve insanı sarsılmaz bir imana kavuşturur.

Konuyu daha iyi anlamak adına şöyle bir misal ile açıklık getirebiliriz; Çok maharetli sanatkâr bir zat, şehrin göbeğine sanat eserlerini sergilemek için bir sergi açıyor ve sonra tüm halka duyuru yapılıyor. Duyuruyu alanlar ve merak edenler gidip sergiye bakıyorlar ve bu güzel sanat eserleri karşısında hayrete düşüyorlar. Sonrasında bu serginin sanatkârını merak ediyorlar, “nasıl yapmış, nasıl sergilemiş, ne güzel dizayn etmiş” diyorlar. Hatta bu güzel sanat eserlerini sergileyip gösterdiği için sanatkarı görmeseler bile ismini öğrenirler, özelliklerini öğrenirler, teşekkür ederler ve onu överler. Sonuçta ortada bir sanat eseri ve temaşa için açılmış bir sergi varsa bunu yapan bir sanatkârında olması kaçınılmazdır. Aynen bu misal gibi her şeyi sanatlı yaratan Cenab-ı Hakk, Kâinat Sergisini açmış ve kullarını temaşa ve tefekküre davet ediyor. Kâinat Sergisine mana-i harfi ile yani Allah'ın adı ile bakanlar hem hayret eder hemde hayretin verdiği netice ile imanları kuvvet bulur.

Evet bu muhteşem kainat kitabının elbette okuyucularına ihtiyacı vardır. Kainat kitabını mana-i harfiyle okuyan akıl sahipleri, imana ve tevhide koşar hak ve hakikati görür.

Rabbim yarattığı kâinata hayret ile bakmamızı ve sanatı karşısında hayretimizin artmasını nasip eylesin. Yarabbi, yarattığın kusursuz sanatın karşısında hayretlerimiz artır. (âmin)

1-(Acluni, II, 132)

2-(Ali İmran Suresi 191)

3-(Enbiya suresi, 16)

4-(Sad suresi, 27)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.