Kahreden sevgi

Hayretler içinde kalacaksınız, inanmakta biraz zorlanacaksınız, belki de pek hoşunuza gitmeyecek ama ben yine de söyleyeceğim. Çünkü, bir nimet olduğu halde, yanlış kullanıldığında insanı felâkete götüren SEVGİ, birçok insanı kahretmektedir.
Bu çok ciddi tehlike, herkes tarafından mutlaka bilinmelidir…
•Şeytan, sadece kötülükleri değil, sevgiyi de kullanarak insanları doğru yoldan çıkarır.
•Hatta şeytanın SEVGİ ile yoldan çıkardığı insan sayısı, kötülük, sapıklık ve vesveseyle yoldan çıkardığı insanlardan çok daha fazladır…

Birkaç örnek: Şeytan, Hıristiyan’ların çoğunu, Hz. İsa’ya olan aşırı SEVGİLERİ nedeniyle, o yüce Peygambere ulûhiyet verdirerek veya hâşâ “Allah’ın c.c. oğlu” dedirtip birçoğunu küfre düşürmektedir…
Yine Şeytan, Alevi kardeşlerimizin bir kısmını da, Hz. Ali’ye olan aşırı sevgilerini kullanarak, birtakım sapık inançlara sevk etmektedir. Böylece kolaylıkla yüce dinimizin dışına çekmektedir. Yani, “İlk halife Hz. Ali olmalıydı” veya “Peygamberlik hakkı Hz. Ali’nindi” v.s. diye vesvese vererek, hâşâ yüce Rabbimizin takdirini bile sorgulama sapıklığına düşürmektedir. Oysa Hz. Ali; Hz. Muhammed (sav.) tarafından övüldüğü için ve O yüce peygambere çok sadık olduğu için, gerektiği kadar sevilmelidir…

Hattâ yine şeytan, tarikatlarda bile bu sevgi tuzağını kullanmakta, şeyhini aşırı sevdirerek, Allah c.c. sevgisini ve Habibullah’ı ikinci-üçüncü plana düşürtmektedir.
Bu durum ise o Mü’min için bir çöküştür ve bitişin başlangıcıdır...
Tevbe sûresi 24. âyetteki şu ikâzı ilâhi, her şeyi çok net anlatıyor:
“De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar, size Allah’tan, Resulünden ve O’nun yolunda cihaddan (O'nun yolunda çaba göstermekten) daha sevgili ise Allah’ın (azap) emri gelene kadar bekleyin…”

•Her birimizin başında olan bu tür ‘malûm ve meşru gibi gözüken sevgiler’, çok sinsi bir şekilde ve kanser gibi için-için, maneviyatımızı ve ihlâsımızı kemirmektedir...
Bu sevgiler, âyeti kerimede kısmen zikredilen eş, evlât, para, gayri menkuller, mal-mülk olursa, hele-hele tutulan takımlar ve partiler, müzik, arkadaş, patron, araba, makam, mevki v.s. belki, bunlara benzer meşrû diğer sevgiler, herhalde daha da tehlikelidir…
•Meşrû sevgiler için durum böyle olursa, acaba muzır, maneviyatı hafife alan kimseleri sevmek, lüzumsuz veya gayrimeşru sevgiler için durum nasıl olur?...
Özetle; bu saydıklarımızı veya hatırlayamadıklarımızdan herhangi birisini, Allah c.c. ve Rasûlüllah sav. sevgisinin önünde tutmaya başlarsak eğer, ‘bizde de çöküş başladı’ demektir…
•Çünkü; sevilmeye en lâyık olan, tüm Kâinatı yaratan ve yeryüzünü bizim için tefriş eden, döşeyen, binlerce nimeti bizim için her an yaratıp ikram eden, her ân, her bir zerre ve hücrelerimizle çok yakından ilgilenen o yüce Kudret olan Allah’tır c.c…
•Ve, 5-10 günlük bir seyahatte değil, dünya hayatımızda ve ebedi olan âhiret hayatımızda bizlere rehberlik ve kılavuzluk yapan, kendisini sevenlerin ve itaat edenlerin günahlarına bile kefil olan Hz. Muhammed’dir.(S.A.V.)

İman sahibi bir kişi, bütün kalbiyle sevmesi, yakınlaşması, bağlanması gereken varlığın öncelikle Allah c.c. olduğunu mutlaka bilmelidir. Kendisine iman edildiği ve itaat edildiği takdirde, o kimseyi hem dünyada, hem de ahirette ‘çok büyük ve sonsuz nimetlerle, kendinden bir sevgi, rıza ve hoşnutlukla’ müjdelemektedir.
Bütün bunları da yalnızca kendisinden bir rahmet ve lütuf olarak karşılıksız bir şekilde verecektir. Gerçek anlamda, herkesten çok sevilmeye, bağlanmaya, şükran ve tazîmde bulunulmaya en layık olan öncelikle ve de yalnızca Allah'tır c.c….
Nitekim Allah c.c. müminleri ayrıca; İnşirah Suresi, 8. Âyetleriyle "Yalnızca Rabbine rağbet et." Buyurarak, çok net biçimde uyarmaktadır.

Bir başka âyette de; “Öyle insanlar vardır ki, Allah'tan başkasını Allah’a denk tutar, tıpkı Allah’ı severcesine onları severler.(!!!) Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir. Böyle yaparak (başkalarını daha fazla severek) kendilerine zulmedenler, azabı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuvvet ve kudretin yalnız Allah’a ait olup, Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu, keşke şimdiden bilselerdi! (..’de, keşke tedbir alsalardı…)” [2. Sûre, 165. Âyet.]

En çok ihmal ettiğimiz ve hafife aldığımız bu konuda, mutlaka tedbir almak zorundayız. Bu işin asla şakası yok!...
Aslında çok ta zor değil. Gördüğünüz gibi ikaz-ı ilâhiler dünyevi sevgileri yasaklamıyor. Bu sevgileriniz, “Allah c.c. ve Resûlünün sevgisine denk gelmesin” diyor.
Bunun için en selâmetli yol ve prensip, Allah c.c. ve Muhammed sevgisini arttırmaktır. Bu sevgileri arttırmanın en kesin ve selâmetli yolu ise Allahı c.c. tüm esmâ ve sıfatlarıyla çok iyi tanımaktır. Bunun en kestirme ve selametli yolu ise Risale-i Nur ekolüdür…
Hz. Muhammedi (s.a.v.) de, hem peygamberlik görevi yönüyle ve hem de bizlere olan aşırı şefkat ve merhameti yönüyle çok iyi tanımaktır…
•Öyle yâ: İnsan tanımadığı ve bilemediği güzellikleri nasıl sevebilir ki?...
Kendisine zarar verecek olan bir sigarayı verene bile minnettar olan bir insan; kendisine iki göz, kulak, akıl, zihin, hafıza (vs.) veren, her birimizi binlerce hastalıktan her saniye koruyarak sağlıklı kılan, sayılamayacak kadar çok rızklar ve nimetler bahşeden Yüce bir Kudreti, ne kadar çok sevmesi gerektiğini, elbette bilecektir.
Bizler için çok önemli bir tehlike olabilecek olan diğer sevgileri, azaltmaya da gerek olmayabilir. Sevdiğimiz her güzelliği ve nimetleri, yüce Rabbimizin bizlere bir lûtfu ve ikramı olduğunu idrak ederek, bu nimetleri ve güzellikleri O’nun c.c. adına sevmek yeterlidir. Bunu becerebilmek de, yukarıda arz ettiğimiz gibi Yüce Yaratıcıyı bütün Esmâ ve sıfatlarıyla çok iyi tanımaya bağlıdır. Şu teknoloji asrında, bunun için çok etkin ve önemli vasıtalar mevcuttur. Yeter ki doğru aramasını bilelim ve kararlı olalım.
Şu mübarek üç aylar, bu konuda yapılacak çalışmalar için en mümbit ve en verimli bir mevsimdir.

Yunus Emre’nin dediği gibi: Yaratılmış olan her şeyi, YARATANDAN ÖTÜRÜ SEVMEK DE, en doğru bir sevgi biçimidir ve bir nevi ibadettir. Vesselâm…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.