Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

Kadir Mısıroğlu’nun Bediüzzaman’a dair İddiaları-1

Kadir Mısıroğlu, neslimin efsâne isimlerindendir. Kamal Atatürk ve Cumhuriyet târihine dair tenkidleri sebebiyle, gönül dünyamızın fâtihlerinden bir isim. Gözü pek, sözünü esirgemeyen, cesur ve gayretli bir şahsiyet. Öne çıkmış hemen her insan gibi, en zayıf tarafı, kendisinde hissettiği emniyet-i nefs!.. Bu zayıf taraf, bir taraftan mücadeleci ruhunu kamçılarken, öbür taraftan kendisinden daha büyükleri anlayıp takdir etmesinde sıkıntıya düşürüyor...

Şahsım itibariyle, Kamal Atatürk’ün mahiyetinin anlaşılıp daha rahat konuşulması noktasından cesaretiyle açtığı çığır sebebiyle, hürmet ve muhabbetimi muhafaza etmekte sebat ediyorum, edeceğim de. Hataları yok mu? Hangimizde yok ki?.. Beşeriz! Hata ve kusurlar, beşeriyet muktezasıdır. Bu umumî çerçevede Mısıroğlu’nun da hataları olabilir.

Peki var mı? Kusur tahrirat kâtibi değilim, çetelesini de tutmadım. Ne var ki, sohbetlerini ihtiva eden videolardan taşan bâzı kusurlarını, Risâle-i Nur ve Bediüzzaman’a taalluku sebebiyle görüyorum. Teferrutla zihinlerinizi boğmamak için tasnif ve hulâsaya mecburum. Üstad’a dair üç menfî ve hilaf-ı hakikat iddiada bulunuyor:

Sayalım:
1- Sultan Abdulhamid’e düşmanlık, İttihad ve Terakki’ye dostluk...
2- Abdulhamid’in torunundan düşmanlığı sebebiyle helâllik alması!
3- Sultan Reşad’ın kendisine verdiği 40.000 altın ile hayatı boyunca geçinmesi...

Bu iddialara kısa da olsa cevab vermeden önce, Kadir Mısıroğlu’nun asıl eksikliğini ifade etmek isterim: Risâle-i Nur Külliyatı’nı okumamış olması. Bediüzzaman ve göz kamaştırıcı külliyatına dair bütün bildikleri; rast gele göz gezdirilmiş parçalardan sathice öğrendikleri ile kulaktan dolma, çoğu asılsız, harcı alem bilgilerden ibaret. İlgili hangi videosunu seyrettiysem, bu kanaatimi büsbütün pekiştirdi: Evet, Kadir Mısıroğlu Nurları okumamış, Bediüzzaman’ı da tanımıyor.

Mısıroğlu, Bediaüzzaman’ın Sultan Abdulhamid’e dair mevhum düşmanlığını izah ve isbat sadedinde Üstad’ın ilk eserlerine atıflarda bulunuyor gibi yapıyor ama eser veya makale ismi zikretmekten öteye geçmeye yanaşmıyor. Zirâ, ilerlemeye çalışsa, iddiasına hizmet edecek bir şeylerin olmadığının farkedileceğini biliyor.

İşin aslı ne? Bediüzzaman, Eski Said devri makale ve eserlerinin tamamında serdettiği düşüncelerinde son nefesine kadar musırdır. Mânâya zarar vermeyen bâzı kelime tadillerinin dışında aynıyla neşrine de devam etmiştir.

Kadir Mısıroğlu, Bediüzzaman’ın Sultan Abdulhamid’in müstebidâne ve meşveretsiz idâre şekline yaptığı tenkidlerin mukabil kefesinde meşrutiyet, meşveret ve cumhuriyeti  sena etmesini Abdulhamid düşmanlığı olarak vasıflandırıyor. Bir sultana, İslâmiyet nokta-i nazarıyla devrinin en parlak âlimlerinden birinin nasihatte bulunması ayrı, devlet ve milletin helâketini netice verecek bir düşmanlık yapması ayrı şeylerdir. 

Nitekim, önceleri İttihad ve Terakki’nin seslendirdiği düşünceleri, kendi düşüncelerine yakın hissedip, bazı tadillerle ıslahına çalışırken, daha sonra bu partinin söyledikleri ile yapmak istediklerinin birbirinden yüz seksen derece farklı olduğunu hissedip karşılarına geçmiştir. Bediüzzaman’ın eserlerinde bu hükmün yüz delilini, bu gün de ortaya koymak mümkündür. Çok zaman da bu deliller muhtelif makale ve eserlerde Nur talebelerince ifâde edilmiştir.

Bediüzzaman’ın, İttihad ve Terakki’nin gerçek maksad ve hüviyetini belli etmesiyle onlardan ayrılıp aleyhlerine geçmesi ayrı, Sultan Abdulhamid’in idare tarzını tenkid ve tâdile çalışması ayrıdır. 

Mısıroğlu’nun Abdulhamid düşmanlığına dair kapağını açmadan, tek satır okumadan varlığını iddia ettiği delil, Bediüzzaman’ın Selânik meydanında irad ettiği Nutuk’tur. Bu matbu eseri, Sultan Abdulhamid düşmanlığının birinci delili olarak masaya koyup, tek satır düşmanlık ifâdesi okumadan masada bırakmak isbat sayılabilir mi? 

Hiç olmayacak bir şey gibi ifâde ettiği başka bir husus da Nutuk’un ilk baskısının Abdullah Cevdet tarafından yapılmış olması. İhanetleri sonradan ortaya çıkacak hâkim bir grubun mel’anetlerini Bediüzzaman’a yıkmaya çalışmak ve onunla Bediüzzaman’ı Abdulhamid düşmanı ilân etmek, Mısıroğlu’nun işi olmamalıydı.

Kadir Bey hayatta; ömrünün bereketli, sıhhat ve âfiyet içinde uzun olması için de duacıyım. Bediüzzaman’ın ilk eserleri de dahil, Sultan Abdulhamid’e düşmanlığını belgeleyecek tek satır ortaya koysun, özür dileyeceğim. Muhatabından, maksad ve makamından, şartlarından koparılarak yapılacak isbatı imkânsız teviller bahs-ı diğerdir... 

İslâmiyet ve Şeriat adına meşrutiyeti alkışlamayı Abdulhamid düşmanlığı olarak ilân ederseniz, buna büyük bir keşifte bulunmuş gibi “düşmanlık” derseniz, bilmenizi isterim ki, Bediüzzaman’ın durduğu yerdeyim. Bütün siyâsî zekâ ve dindarlığına rağmen, İttihad ve Terakki’yi doğurup bu milletin başına belâ ederek, Osmanlı’nın çöküşüne bir yerde zemin hazırlayan da Sultan Abdulhamid’in monarşik idâre tarzıdır. Eğer muradınız İslâmiyet’in ihyası ve İslâmiyet’le hükmetmekse, babadan oğula miras gibi liyakat ve hak devrinde bulunan Saltanat’ın İslâmiyet’le, akıl ve iz’anla bir alâkasının olmadığını da takdir etmeniz gerekir. 

Hayır Üstad!.. Bediüzzaman, Abdulhamid’e düşman değil, dosttur. Devlet idaresine dair hata ve kusurlarının ıslahına çalışmıştır. Muradı yıkmak değil, inşâdır. Sultan Abdulhamid bu dost sese kulak kabartmış olsa idi, muhtemelen kendisi gibi, Osmanlı’nın da hayat ve ömrü farklı olabilirdi. Ne var ki, kaderin de bir hükmü varmış ve Murad-ı İlâhî başka imiş.

Bir sonraki makale şu asılsız helallik meselesine dair olacak!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
19 Yorum