Abdulkadir SELVİ

Abdulkadir SELVİ

İtirafçı general mi?

Komutan odasının içinde dönüyor ve bir yandan da, "Biz gavur ordusu muyuz?" diye söyleniyordu. Burnundan soluyor, "Hücuma Allah Allah diye kalkan bir ordu, nasıl camilerini bombalar" diye soruyordu.

Türkiye'nin Balyoz Darbe Planı haberiyle sarsıldığı bir gündü. Kendi camilerini bombalayan, kendi savaş uçağını düşüren, kendi halkını kışkırtan, kendi tesislerini vuran dört dörtlük bir darbe planıyla karşı karşıyaydık.

Tarihi bir günde ben Genelkurmay Karargahı'ndaydım.

O gün de yazmıştım. "Böyle bir şey yapılmadı" denilemiyordu. "Yapılamaz, kabul edilemez" denilmekte yetiniliyordu.

Balyoz Darbe Planı üzerinden Türkiye müthiş bir hesaplaşma yaşıyor. Balyoz tutuklusu generallerin arkasına, Genelkurmay Başkanı Koşaner'in istifa tehditlerine sığınanlar, yargılama süreci başlayınca ortaya dökülecek olan yazışmalardan korkuyorlar.

Zehirlenme ihtimaline karşılık yemeğini, sefertasında getiren Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Ayışığı, Sarıkız gibi darbe girişimlerine karşı durduğu dönemde, Balyoz Darbe Planı'nın uygulanmasını engellemek için müthiş bir mücadele de veriliyor.

Sabah Gazetesi'nden Mutlu Çölgeçen, Çetin Doğan'ın general ve amiralleri izletmek için oluşturduğu istihbarat birimini ortaya çıkardı.

12 Mart'ın simgesi olan Ziverköy işkenceleri sırasında Faik Türün Paşa'nın genç yaveriydi Çetin Doğan. Darbe stajını ise 28 Şubat sürecinde kurduğu, "Batı Çalışma Grubu" ile yaptı. Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e ayıplı mesajı gönderen kişiydi.

Darbe girişimlerine karşı durduğu için Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e, "Hilmi'nin de 4 yıldızı var, benim de. Toplarım o yıldızları..." diye mesaj gönderebilecek kadar pervasız bir isimdi.

Tatbikatta Balyoz Darbe Planı'nın görüşülmesini engellemek için yaptığı tüm girişimler başarısız olunca Aytaç Yalman gerçekleri Özkök Paşa'yla paylaşıyor. Levent Ersöz'ün, "Orgeneral Yalman'a ağır kaçacak ama 2003-2004 yılında komutanların hepsini vaktiyle satan bir adamdır" dediği olay bu. Ancak onun devamı var. Balyoz sürecinde edindiğim bir bilgiye göre, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, 1. Ordu'daki hareketliliği takip etmesi için bir birimi harekete geçiriyor.

Kolay değil, bir darbe planının uygulamaya geçirilmesi engelleniyor.

Aralarında emekli kuvvet komutanları ile 31 generalin bulunduğu TSK mensubunun tutuklanması için eldeki delillerin güçlü olması gerekiyor.

Balyoz sürecinin TSK içinde bir geçmişi var. Bir mücadele süreci yaşanmış. Eğer birileri çıkar yaşananları itiraf ederse, bugün kıyameti koparanlar ne yapacak merak ediyorum.

Tatbikat yapılmadan 1 yıl önce yani 6 Ağustos 2002 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo"nun 1.Ordu Komutanlığı'ndaki tatbikatta görüşülmemesini isteyen yazıyı yazıyor. Ve iç tehdidin yer almadığı sadece Yunanistan'la savaşı içeren bir harp oyunu olan, "Egemen Harekat Planı"nın esas alınmasını istiyor.

1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, dış tehdidin iç tehditle desteklenmesi konusunda ısrar edince, bu kez 2 Kasım tarihinde "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun" görüşülmeyeceğini bir kez daha emrediyor.

Peki ne oluyor?

Çetin Doğan, savaş alanında, "geri bölge emniyeti"nin de alınması gerektiğini belirterek, iç tehditle dış tehdidin iç içe geçtiği senaryoyu gündeme alıyor ve bunu 12 Aralık 2002 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bildiriyor.

Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı ise İlker Başbuğ...

İlk Balyoz tutuklamaları üzerine Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un bir araya geldiği toplantıda, kurmay başkanı olduğu dönemde Başbuğ'un, Çetin Doğan'ın oturumu yönetirken, resmi ve yasal çerçevenin dışına çıktığına dair imzalı raporunun gündeme geldiği Hürriyet Gazetesi'nde Metehan Demir tarafından yazıldı.

Genelkurmay bunu yalanladı, Hürriyet haberinin arkasında durdu, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmet Sever'den ise yalanlamayan bir doğrulama geldi.

Seminere gözlemci olarak katılan Kurmay Albay Hasan Durak'ın 19 Mart 2003 tarihinde sunduğu raporda ise, "Seminerde sıkıyönetim ilan edilmesi, milli mutabakat hükümeti, MİT Müsteşarlığı'na bir askerin atanması gibi" ayrıntıların konuşulduğu yazıldı.

1.Ordu'da görevli daktilograf Sevilay Bulut ve Melek Üçtepe'nin açıklamaları ise tarihi nitelikte. Yazışmaların resmi yazışma usulüne uygun olduğunu belirtiyor, CD'lerin üzerindeki el yazılarının kendilerine ait olduğunu söylüyorlardı.

Tüm bunlardan sonra asıl bombayı sona sakladım. Balyoz sanıkları arasında yer alan bir generalin itirafta bulunabileceği belirtiliyor. Sadece Balyoz Darbe Planı değil, kritik dönemlerde karargahta görev yapmış bir generalden söz ediyorum. Bununla ilgili resmi prosedürün henüz başlatılmadığını biliyorum. Belki o general vazgeçecek belki mahkeme gerekli görmeyecek. Ancak sansasyona meraklı bir gazeteci olmadığım bilinir. Böylesine önemli bir bilginin ne anlama geldiğini bilecek kadar da mesleki tecrübem var. Ayrıca tanıkları korumak yargının en önemli görevidir. Bizim için ise aynı zamanda insani ve mesleki bir sorumluluktur. Hayati tehlikesi olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurarak isim telaffuz etmem mümkün değil ama böyle bir eğilimin söz konusu olduğunu belirtebilirim. Yaşanacak şoku ve ortaya saçılacak gerçekleri tahayyül edemiyorum.

Yeni Şafak
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.