Isparta kahramanlarından Bediüzzaman’ın Lokman hekim ruhlu talebesi

“Şahsıma ve Risale-i Nur’a ait mühim bir sual:

Çoklar tarafından deniliyor ki, "Sen ehl-i dünyanın dünyasına karışmadığın halde, nedendir ki, her fırsatta onlar senin âhiretine karışıyorlar? Halbuki hiçbir hükümetin kanunu, târikü’d-dünya ve münzevîlere karışmıyor."

Elcevap: Yeni Said’in bu suale karşı cevabı sükûttur. Yeni Said, "Benim cevabımı kader-i İlâhî versin" der. Bununla beraber, mecburiyetle, emâneten istiâre ettiği Eski Said’in kafası diyor ki:

Bu suale cevap verecek, Isparta vilâyetinin hükümetidir ve şu vilâyetin milletidir. Çünkü bu hükümet ve şu millet, benden çok ziyade bu sualin altındaki mânâ ile alâkadardırlar. Madem binler efradı bulunan bir hükümet ve yüz binler efradı bulunan bir millet benim bedelime düşünmeye ve müdafaa etmeye mecburdur; ben neden lüzumsuz olarak müddeîlerle konuşup müdafaa edeyim?(Lem’alar s.173)

Evet Üstadım Isparta hükumeti işte şimdi cevap veriyor.

Van Valisi(Van Hükumeti) de Medresetüzzehra sempozyumunda yüz yıl önceli çağrınıza duyduk demişti.

Mustafa Sungur ağabeyin vefatı vesilesiyle Türkiye Cumhuriyetinin Hükumetinin Başbakanı da, Bakanları da, Cumhurbaşkanı da duyduklarını kavli ve fiili ifade ettiler. Nereden nereye. Elhamdülillah haza min fazlı Rabbi.

Isparta kahramanlarının Isparta hükumeti(Isparta valiliği) nin de ortağı olduğu bir sempozyumda, anılacaklar arasında yer alacak olan en son hasların haslarından merhum Ali İhsan Tola ağabeyimizin hayatı da kitaplaştı.

Sempozyum öncesi adı geçen kitap hakkında kısa bir bilgiyi paylaşmakta çok fayda var. Çokların bilmediğini zannettiğimiz ve özellikle bilinmesinde çok maslahatları ihtiva ediyor.

Bilindiği üzere Araştırmacı yazar İhsan Atasoy Nurun kahramanları serisine bir başladı pir başladı. Biz okumaya yetişemiyoruz O yazmaya nasıl yetişiyor hayret. Mutlaka bir inayet ve tasarruf olduğu muhakkak. Önsözlerde temas ediyor…

Kitaptan birkaç not aktararak bahsetmeye çalışacağım. Tanıtmaya bu yazı yetmez.

Ali İhsan Tola ağabeyimiz, annesi Emine hanım ve yanlarında iki teyzesini de alarak Çam dağında ziyaret edeceklerdir. Yıl 1954 yazı. On beş gün önceden başlar Emine hanımın sevinci ve telaşı. Hediye götürmek ister. Ali İhsan Ağabey, “Üstad hediye kabul etmez” dediyse de “Sen bilmezsin hediyesiz gidilmez” der. Tatlı bir şeyler yapmak ister. Fakat şekerin karaborsa olduğu yıllardır. Şeker bulamaz. Tandırda katmer yapar bohçalar. Senirkent çam dağı uzak da olsa yürüme mesafesindedir. Belirli bir yere garip köyüne kadar merkeple dağa tırmanma yürüyerek gerçekleşir. Astım hastalığı olan annemiz de zorlanmadan çıkarlar.

Üstad bir gün önce talebelerine(Sungur,  Bayram Ceylan ..) ağabeyler Barla’ya dönüş hazırlığı yapmalarını söyler. Sabah namazından sonra hazırlanırlar. Üstad Katran ağacının altında oturur uzaklara bakarken hazırlandıklarını söylerler.

ali-ihsan-tola_avatar_orj.jpgFakat üstad hareketsiz oturuyor. “Akrabalarım gelecek” der. Ağabeyler “bu dağın başına akrabaları nasıl gelecek?” diye bir anlam vermezler. Sungur ağabeyi cesaretini toplayarak “Üstadım kim gelecek?” diye sorar. “Akrabalarım gelecek” der.

Öğleye doğru aşağıdan üç kadın bir erkek huzura vasıl olurlar. Üstad ayakta karşılar. Hanımlar üstadın elini öpmek ister, üstad eli yerine dirseğinden cübbesini öptürür. Bohçayı uzatırken Ali İhsan abi “üstadım kusura bakmayın annem kaidenizi bilmiyor da..” deyince “valideye laf yok o benim de validemdir” deyip bohçayı alır talebelerine verdirir.

“İhsanı bana ver yanımda kalsın”

Ali İhsan ağabey Üstadın daimi olarak hizmetinde kalmak ister. Annesini ikna etmek için üstada götürmüştür. Valide Emine hanımın üstada saygısı çoktur fakat ihsan benim “İhsan başımın harcı” der bir türlü ikna olmaz.

O zaman “İhsan sende kalacak fakat benim hizmetimde olacak” der. Bu konuda anlaşırlar.

Üstad Bayram’a getir şu bohçayı der. Elini yanındaki ağacın kavuğuna uzatarak bir avuç şekeri bohçaya koyar. “Validye  hazine-i gaybtan şeker gönderildi” diyerek hediyenin mukabili hediyeleşilir.

Yağmur yavaş başlamıştır. Dönüş yoluna çıkarlar. Sonra yağmur şiddetlenir. Tasarruf ve inayet-i ilahi hiç ıslanmadan evlerine avdet ederler.

Evet Ali İhsan Tola’nın ailesi Medine’den gelen seyyiddirler.. Üstadla bağları otuzuncu kuşakta buluştuğu bu hususta yaptıkları şecere araştırmasında teyidine ulaşırlar.

Ali İhsan Tola Orman Yüksek Mühendisidir. Risale-i Nur’ları ve Bediüzzaman’ı tanıyınca hizmet için memuriyeti bırakır. Üstelik mecburi hizmetinden dolayı tazminat da öder.

Zamanın hizmet gerekleri ne ise, yazmak, teksir etmek, matbaada bastırmak, ders yapmak vb. her ne ise onları yapar.

Mesleği branşı gereği bitkilerin hangi hastalığa iyi geldiği, Tıbb-I Nebevi konusunda Üstad Bediüzzman tarafından özellikle görevlendirilmiş yönlendirilmiş ve yetkilendirilmiştir.

Belirli bir dönem nur hizmetlerinin önüne perde olmamamsı için bu yetki üstad tarafından elinden alınmış. Daha sonra tekrar önü açılmıştır.

Karabaş otu özellikle Üstadın tavsiyesi ile bir çok hastalıklara iyi geldiğini keşfetmiş ve hastalara tavsiye etmiştir.

Risale-i nur öncesi zengin bir kütüphaneye sahip olmanın ve merakla okumalarıyla güçlü bir alt yapıya sahiptir.

Her yıl Kur’an’ı baştan sona elle yazar. Risaleleri yazar. Yazmaya çok önem verir. Bir kere yazmak on kere okumaya bedeldir der. Elle yazılan duaların tesirinin daha fazla olduğunu söyler.

Torunu Ömer Tola eczacıdır. Hem Alternatif Tıp veya asıl adı Tıbb-I Nebevi açısından tavsiye edilen ilaçların kullanımından nice “artık yapılacak bir şey yok “ denilen çok hastalar şifa bulmuştur.

Ali İhsan abinin evi bazı günler beş yüz kişiyi geçen ziyaretçilerle dolar taşar.

Her gelene mutlaka yemek ikramı yapılır.

Kendisi yer gibi yapar yemez. Kırk günlük oruçları sıradan uygulamalarıdır. Birkaç defa yetmiş gün hiçbir şey yemeden oruç tutmuştur.

Lokman hekimin sırrına vakıftır. Her bitki hangi hastalığa iyi geldiğinin sesini işitir.

Gelenlere mesleğine göre konuşur. Her gelen kendi sahasında daha derin vukufiyetine hayran olurlar.

Askeri cenahtan, isithbarattan, siyasi çevrelerden da çok ziyaret olur. Bu ziyaretlerin birinde üst rütbeli bir gruba 28 Şubat sürecinin yaşandığı günlerde, “Bir şey yapamayacaksınız, omzunuzdaki rütbeler teneke dercesine inecek” der.

Ergenekon hadisesi çıktıktan sonra,  “Benim vazifem bitti. Vazifesi bitenleri durdurmazlar” diyerek vefatını haber verir. Önceleri hep bahsetmiştir. Bu derin zındıka komitesinin deşifre olması ile iyi şeylerin olacağını.

Geniş dairedeki gündem ile genel hatlarıyla âlâkadardır. İstikbale dair müjdelerin kodlarını verir. 2012 nin sıkınıtılı geçeceğini  2014 ün büyük inkişaflara vesile olacağını haber verir.

Türkiye’nin yer altı kaynakları zenginliklerinin sahip olduğu bölgeleri işaret eder. Isparta ve Van bölgelerine özellikle doğalgaz ve petrol olduğunu söyler.

Taşlarla tedavi metotları geliştirir uygular. İnsan bedeninde Kur’anın sure sayısı kadar (114) element vardır. Hangi element eksikse hastalık konusudur. O eksik olan taş hastalığın ilacıdır.

Mıknatısla manyetik yöntemle tedavi uygular.

Aile bütünlüğüne, sılayı rahime vazifesine, çocukların ve torunların eğitimine çok önem vermiştir. Zaten meydandadır.

O kadar kalabalık ziyaretçi trafiği içinde Kur’an ve risale yazmaya devam eder. Yılda bir kere Kur’anı baştan sona yazar. Vefatına iki gün kala manevi kızı Leyla hanıma der; “Lokman suresi yarı kaldı tamamla” O’ da tamamlar. Ne tevafuktur ki, Lokman hekimin sırlarına mazhar olması ve son yazdığı sure Lokman suresi olması.

Mustafa Sungur ağabeyi ile münasebeti ayrıca özeldir. Bazen hizmet içi farklı yaklaşımlar meydana getirdiği sıkıntılı anlarda Sungur ağabeye destek olur. Bunu Sungur ağabey ifade eder; “herkesin arkasını döndüğü zamanda Ali İhsan kardeşim yanımda oldu” demiştir.

Ali İhsan ağabey hasların hasları hasletine sahip oturduğu yerden çok önemli vazifeleri farz-ı kifaye nevinde ifa etmiş. Organik tarımın, tıbb-ı nebevinin, bitkilerden doğal ilaçların kullanılmasını temin etmiş büyük değişim hareketinin lideri olmuştur.

Risale-i Nur hizmetinde iam hizmeti ile içtimai konularda ortaya koyduğu vizyon zamanın karar vericilerine de ışık tutmuştur. Mânevi makamını anlamak ve anlatmak bizi aşar. Şu kadar kanaatimi beyan edebilirim, velayet, kutbiyet, hızr makamı, ilm-i ledüne vukufiyeti, cep telefonu yerine kalp telefonu çok etkin kullanan ahir zaman mehdisinin çok yakın tasarrufunda has talebelerindendir.

Cenab-ı hak rahmetiyle muamele eylesin bizleri de O’nlara ebedi âlemde arkadaş eylesin. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum