Isparta Kahramanları

Isparta Kahramanları; Davanın ilk inananları,
Hatice’leri, Ali’leri, Ebubekir ve Osman’ları.
 
Hüsrev’leri, Tahiri’leri, Sıdık Süleyman’ları,
Hulusi, Binbaşı Asım, Hâfız Ali ve Ceylân’ları.
 
Zübeyir, Sungur, Bayram, Tola Ali İhsanları,
Üstad ile beraber olmaktı, tüm zamanları.
 
Sav Köyü, İslâm Köyü, Kuleönü ve Aziz Barla’ları,
Elde kalem, Risale-i Nur’ları mum ışığında yazanları.
 
Barla’dan doğdu güneş, cihanı aydınlattı,
Süleyman’ı, Şamlı Tevfik’i, aralarına kattı.
 
Varız dediler Üstadım, bu Davada biz de varız,
Dünya sana yüz çevirse, çoluk-çocuk sana yârız.
 
Koydular başlarını, en müstebid zamanda,
Yetişilmez Onlara, saf ve temiz İmânda.
 
Isparta Kahramanı; olmak hiç kolay değil,
O günlerde varım demek, kolay bir olay değil.
 
Jandarmanın dipçiği; kalkmış iken başlara,
Hepsi de destek verdi, bu Nurlu Yoldaşlara.
 
Afakı kaplamışken kara-kara bulutlar,
Kesilmişti âtîden, o beklenen umutlar.
 
Atıldı meydanlara; Kahraman Said Nursî,
Dağlar, taşlar, bir anda, Ona, olmuştu kürsî.
 
Haykırdı Hakîkati, çekinip havf etmeden,
Yoktu rahat kendine; Risaleler bitmeden.

Tazyikler sarmış iken; Nur’lar sunan Üstadı;
Sıddıklar ve Sadıklar, sarıverdi afakı.
 
Îmândan, muhkem kale, oldular çevresinde,
Isparta Kahramanı; Ünvânı cümlesinde.
 
 Risale-i Nur; Onların, şuuru ve vicdanı,
Hem gözü, hem kulağı, hem kalbi, hem dimağı.
 
Meşrepleri muhabbet, meslekleri; müsbet hareket;
Yolları istikamet, her zaman İhlâs ile  hareket.
 
Enaniyetten tecerrüt, azamî sadakat ve şefkat,
Azamî şevk, azamî fedakârlık ve azamî gayret.
 
Onların cihadları manevî, kılıçları, Nur’un bürhanları;
Zırhları takvaları; Hıfz-ı İlâhî isi, muhkem kal’aları.
 
Kalpleri temiz, hisleri duru, gönülleri billûr,
Hiç kimseye; kin, iğbirâr, isyandan eser yoktur.
 
Onlar vefakâr ve fedakâr, meşakkate rağmen;
Yardımına koşarlar, hiç kimseden çekinmeden.
 
Üstad ve Risale-i Nur; hayat felsefesi olmuştu,
Tüm Dünyaları ve rüyaları, bu gayeyle dolmuştu.
 
Üstad’dan söz ederken; saadete dalarlardı,
Onlar; Kemâl-i şevkle uçuşan sevdalılardı.

O’nu öylesine taziz ve tebcil ederlerdi ki;
Dinleyen şunu düşünür ve şunu anlardı:
“Bu Zatta, öyle bir cazibe ve kuvvet-i Kudsiye var ki; Bunları böyle fezâ-yı feyizine cezbeylemiş.”
 
Her birisi, gece demeden, gündüz demeden;
Teksir makinesi gibi; eserleri sayfa-sayfa;

Bölüm-bölüm, cilt-cilt yazarak çoğaltırdı,
İmkânsızlıklara rağmen, Hakîkatları ulaştırırdı.

Her an anmalı; anlamalı bu Kahramanları;
Bu ulvî Hakîkate, sarf edelim zamanları.
 
“Isparta Hükümeti, sahip çıkmalı Nurlara,”
Ve: Vali’miz sahip çıktı, gark olduk sürûrlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum