İslamcılık Nedir? -2

“İslamcı” ne demektir?

Şüphesiz İslamcı denildiğinde Şafii, Hanbelî, Hanefi; Şii, Mutezile, Ehl-i Sünnet; Süleymancı, Nurcu, Rufai, Kadiri… gibi tasniflerden birisine tekabül eden bir sınıftan bahsedilmemektedir. Zira bunların hepsine de Müslüman denildiği ve İslam ümmetinden oldukları malumdur. Dolayısıyla yeni ve muğlak bir kavram olarak “İslamcı” tabirinin bu sınıflandırmalardan farklı başkaca bir tasnife atıfta bulunduğu açıktır. İslamcı olan ile İslamcı olmayan arasında bir “din farkı” yoksa o zaman başkaca bir farklılaşmanın varlığından söz edilmektedir. Bu farkın düşünce düzeyinde de, tarihsel bağlam düzeyinde de coğrafya düzeyinde de ortaya konulması, tartışmayı daha berrak bir ortama taşıyacaktır.

İslamcılık tartışması yapanların, her Müslüman’ı İslamcı görmedikleri açıktır. Öyle olsa İslamcı kavramına gerek kalmaz; Müslüman denilir, geçilirdi. İslamcı tabirinin kullanılması gerekmişse, başkaca bir tasnif durumundan bahsediliyor demektir.

İslamcı tabiri yerine, bazılarının önerdiği gibi, “Müslümancı” tabirinin kullanılması pek kabul görülesi değildir. Zira hem semantik (anlam bilim) açısından, hem yazım kuralları açısından bakıldığında; -cı,-cu eklerinin ifade ettiği bir “idea/felsefe” ya da bir “sanat” öneremeyen Müslüman kelimesine –cı ekini getirmek uygun düşmez. Hem, tarihsel olarak ne Müslümancı kelimesinin izafe edilebileceği bir duruma rastlanılır ne de ortaya konulan İslamcılık tartışmalarından veya tariflerinden böyle bir durum ortaya çıkabilir.

Dini literatürde “İslamcı olan -İslamcı olmayan” gibi bir tasnife rastlanılmaz. Gerçi, tarihte Ebu'l-Hasan el-Eş'arî'nin Makâlâtü'l-İslâmiyyîn ve İhtilafu'l-Musallîn adlı eserinde “İslamiyyin” kelimesinin "İslamcılık"’ı anlattığı gibi bir iddia varsa da;  İmam Eş'arî'nin kullandığı "el-İslâmîyyîn" tabirini, o dönemlerin sosyolojik ve bilimsel kimyasına uygun olmayan şekilde  "İslamcılık" diye tercüme etmenin pek de uygun olmayacağı açıktır. Burada daha çok bir nisbetten bahsedilebilir ki “Müslümanlar” ya da "İslam dinine mensup olanlar" manası çıkar. Tıpkı “Musallin” kelimesinin “Namazcılar” şeklinde değil “Namaz kılanlar/namaz ehli” şeklinde tercüme edilmesi gerektiği gibi. Zaten Müslümanlar da birbirlerini böyle (İslamcı/İslamcı değil) çağırmazlar. Onlar için kendilerinden olan bir sınıfa dâhil olanların hepsi de (Şii, Sünni, Hanefi, Kadiri, Nurcu, Süleymancı, vs. gibi) Müslüman olarak tesmiye edilirler. İslam’da ve Müslümanlar arasında bir sıfat olarak “Müslüman” vardır, “münafık” vardır, “kâfir” vardır, “müşrik” vardır, “fâsık” vardır.

Bu isimlendirmeler, bizzat Kur’an tarafından ortaya konulmuştur. Öyleyse İslamcı olan – İslamcı olmayan şeklinde ortaya konulan yeni bir tasnifin Kur’ani kaynaklı olmadığı; sonradan ortaya çıktığı söylenmelidir. O zaman, eğer birisi Müslümanlar arasında “İslamcı-İslamcı değil” gibi bir tasnife girişerek bir süreci başlatmışsa; bu kişi ya gayr-i Müslim olmalıdır ya da müsteşrik kafa ile Müslümanlara yaklaşan bir oryantalist Müslüman figürdür. Yani, İslamcılık denilen düşünce/hareket içerisinde olduğu söylenen kişiler kendilerini bu kavrama nisbet etmiş, İslamcılık denilen kavramı kendi üzerlerine almış, kendilerini böyle tarif etmiş değillerdir. İslamcılık üzerine yapılan araştırmaların ortaya koyduğu şey de “baskın/hâkim duruma gelmiş modern Batı’ya karşı durumu değiştirmeye yönelik bir Müslüman “aydınlanma/ihya” düşüncesinin tartışılacağı bir sürecin ortaya çıktığı; sonradan bu düşünce ve hareket birliği/benzerliği içerisinde olan kişiler ve guruplar için “İslamcı” tabirinin kullanılmaya başlandığı” şeklindedir. “İslamcı” denildiğinde, modern dünyada, Müslümanlığın tecdidi ve Müslümanlar tarafından doğru şekilde yaşanmaya başlanması, modern bilim ve felsefenin doğrudan veya dolaylı şekilde İslam’a ve Müslümanlara sorduğu soruların cevaplandırılması için çalışan kişi ve kurumları tavsif ettiği belirtilmelidir.

İslamcılığın ortaya çıktığı dönem olan Osmanlının son yüzyılındaki hemen bütün karakterler, aktivistler, aydınlar, edib ve âlimler, muharrir, asker ve sivil bürokratlar ile siyasetçiler kaçınılmaz olarak İslamcı olarak nitelenebilir. Bunlar arasında az sayıda da olsa ateist olanlar ile farklı dinlerden olanlar da bulunmakla birlikte, ekseriyetinin Osmanlının kurtulması ile ilgili bir yaklaşımda olmaları yönüyle İslamcılık lehinde tahşidatta bulundukları söylenebilir. Zira İslamcılık, çeşitli şekillerde Osmanlının modernleşmesi gayretlerinin sistematize edilmesi arayışlarıyla ortaya çıkan bir konjonktür olarak ortaya çıkmaktaydı.

Nasıl ki modern iktisadi düşünce anlamında “sermaye ve say(emek)’in çarpışmalarının ideolojik formlara dönüşmesi Kapitalizmi ve Komünizmi ortaya çıkardı; Modern düşünce karşısında genelde Osmanlı Halkları ve özelde İslam ümmeti arasında çeşitli yaklaşımların (Osmanlıcılık, Ümmetçilik, Milliyetçilik, Batıcılık gibi) ortaya çıkması ile bu yaklaşımlardan herhangi birini benimsemiş olan kişilere İslamcı denilebilir. Tepkisellik, taklit karşıtlığı ve içtihat taraftarı olmak bu tarifin ayrılmaz parçalarıdır. Aynı zamanda mevcut siyasi ve iktisadi dünya düzeninin de göz önüne alınması “İslamcı” Müslümanların vazgeçilmez özelliğidir.

“Modern dünyada Müslümanlar ne yapacaklar, ne yapmalı?” sorusuna cevap arayan her Müslüman İslamcılığın sınırları pek keskin olmayan dünyasına ve İslamlaşma tartışmalarına katılmıştır denilebilir. Bu problematiği ne kadar ciddiye alıyorsanız; hangi şekilde cevaplıyorsanız o düzeyde ve o tarzda İslamcısınız demektir. İslamlaşmak/Müslümanlaşmak davasının modern dünyadaki teoriğini tartışan her retorik ve her kişilik İslamcı vasfına sahiptir. Üstün ve baskın paradigmanın Modernizm olduğu dünyada, bu paradigmayı oluşturan bütün unsurlar kendisinden olmayan her düşünceye ve her inanca olduğu gibi aynı zamanda İslam’a ve Müslümanlara dolaylı veya doğrudan birçok sorular yöneltmektedir. Bu soruları muhatap alan bir kısım Müslümanlar, farklı argümanlar kullanarak ve çeşitli düzeylerde bu sorulara cevap yetiştirmek için çabalamışlar ve çabalamaktadırlar. Bu çabaların ve cevapların hepsi de “İslamcılık” fenomeninin bir parçasını oluşturmakta ve bu “bir kısım Müslümanlar” da İslamcı olarak tesmiye edilmektedir.

Osmanlı Dönemi İslamcıları “direnme ve ayakta kalma”ya odaklı, Osmanlı sonrası dönemdeki İslamcılar “diriliş ve entegrasyon” odaklı yaklaşımlara sahiptir. Zaman, mekân, kullanılan araçlar ve yaklaşımlar farklılık arz etse de modern çağda Müslümanca yaşayabilme, düşünebilme, baskın sömürgeci devletlerin kültürlerine siyasi, ekonomik, imani ve askeri yöntemlerle karşı çıkabilmenin adı İslamcılıktır ve faillerine de İslamcı denilmektedir. İki tabirin de bundan önceki asırlardan en ayırıcı kritik vasıfları “modern dünyada ve modern dünyaya karşı” gerçekleşiyor olmalarıdır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum