İslam medeniyetinin üstünlüğü

İslam medeniyeti en son vahye istinat ettiği için üstündür.  Onun doğrultusunda adım atanlar bile onun seviyesine ulaşamamışlardır. Sözgelimi dinler veya mezhepler arası ilişkilerin hassasiyetinden dolayı laiklik kuralı ve kuramı ortaya atılmıştır. Çoğulculuğu teminat altına alsın ve birlikte yaşamayı kolaylaştırsın diye. Buna rağmen yine de laik ülkelerde Müslümanlara veya sair dinlere karşı  bir hazımsızlık görünmektedir.  ABD'de sık sık Müslüman zannedilerek Sihlerin öldürülmesi gibi. Zira bu kuralların vicdanlara işlemesi gerekir. Vicdanlara da ancak caydırıcı bir unsur ile işleyebilir. Bu caydırıcılık terhip ve tergib (özendirme ve çekindirme, sakındırma ) olarak ancak dinde ve dini kurallarda vardır. 

Sözgelimi laiklik gibi kavram veya kuralların sistem içinde düzgün bir yere yerleştirilmesi lazımdır. Zulüm eşyanın yerli yerine yerleştirilmemesidir.  Adalet ise tersine her şeyin hiyerarşik düzen içinde yerli yerine yerleştirilmesidir.  Sosyal düzenlerde hiyerarşi ilahi kaynaklı olmalı yoksa isabetli olmaz. Bundan dolayı Batı’nın pozitivist boyutta ortaya atmış olduğu çoğulculuk sistemi olan laiklik kendisinden istenen faydayı verememiştir. Hıristiyanlık taassuptan dolayı böyle bir ilkeye yol açsa bile bu ilke kendisinden istenileni verememiştir. Lakin ilahi kaynaklı olan İslam, hükmettiği havzalarda daima kendi zararına da olsa çoğunluğu sağlamış, koruyup ve kollamıştır.  Çünkü bu kulların keyfine terk edilen bir şey değildir.

Abdulkadir el Cezairi’nin 1860’da iç savaşta Lübnanlı Marunileri ve Hıristiyanları kollamasının arkasında, sadece İslam hukukuna riayet vardır. Dolayısıyla İslam’ın üstünlüğünü, ilahi olmasından ileri gelmektedir.  Kullarını da en iyi bilen Cenab-ı Hak’tır.

*
Son sıralarda İslami hareket veya İslami devlet tartışılıyor. İslami devlete  İslam adına karşı çıkanlar var bir de kurulu düzen veya mevcut düzenler adına karşı çıkanlar var. İslami kesimlerden gelen bazı itirazlarda İslam’da devlete yer olmadığını savunuyorlar.  Bu itirazlar yanlışlıkla anarşistlerin veya kimi Haricilerin görüşlerine tercüman olmaktadır. Zira hukuk olunca onu uygulayacak bir merci ve mekanizmaya ihtiyaç vardır. 

Hulafa-i Raşidin hukuku nasıl uyguladı?  Hişerarşik yapı kurmadan mı? Bu işletmeci mekanizmanın adı da devlettir. Toplum bunu uygularsa zaten devlete dönüşür. Lakin yapı gevşek olacak ve istibdada kaçmayacak.  Yani insanların hak ve hürriyetlerini boğmayacak. Sadece Haricilerin bir kısmı İslam’da devlete veya yöneticilere lüzum olmadığını söylemişlerdir.  Onların dışında muteber bir zümreden ne böyle bir söz sadır olmuş ne de nakledilmemiştir.  Suriyeli düşünür Züheyr Salim İslam devletine ve Arap Baharı adına İslam hukukuna karşı çıkanlara en büyük medeniyetin İslam medeniyeti olduğunu hatırlatmaktadır.

Bugün Batı dünyası sosyal haklar ve hizmetler alanında genişlemiştir. Hayretimize mucip hizmetler ve icraatlar ifa etmekte ve yaralıları veya hastaları ambulans helikopterle hastanelere taşımaktadır.  Bu hizmeti vatandaşlarına ülke dışında bile temin etmektedir. Lakin İslam medeniyeti bunu birçok cihetle daha evvel yapmıştır.  Hazreti Ömer Yahudi veya Hıristiyan gayri Müslim yaşlıları ve bakıma muhtaç insanları beytü’l maldan maaşa bağlamıştır. Bebeklere süt harcırahı verdirmiştir.

*
Velid Bin  Abdulmelik her a’ma ve kör insana bir gezdirici ve gözetici ve yönlendirici tayin etmiştir. Keza kötürüm ve engelli olanlara da hizmetçi tahsis etmiştir.  Demek ki İslam medeniyeti bunu çok önceleri yapmış ve devleti hizmet devleti haline getirmiştir.  İdeal olmayan Emeviler gibi bir İslam devleti tahtında bunlar olursa Hulafa-i Raşidin dönemini hesap edin!

Suriye asıllı Züheyr Salim’in dediği gibi İslam medeniyetinden, İslam devletinden ve Kur’an ahkamından korkmaya mahal yok.  Zira o hakim ve rahim ve rauf olan zatın katından inmişte gelmiştir.  Allah kullarına asla zulmedici değildir. Onun gönderdiği sistem de aksine şefkat ve merhamet timsali ve yüklüdür.   Hazreti peygamber bütün insanlığa ve canlılara rahmet vesilesi olarak gönderilmiştir.  Birilerinin kara çalması ve lekelemesiyle bu berrak kaynak kirletilebilir ve gecesi gündüz olan aydınlık karartılabilir mi? Güneşe gözlerini kapatan ancak  gündüzü kendisine gece yapmış olur.

Bir Ürdünlü yazar bazı pozitivist kesimlerin İslam’la ilgili her şeyden şikayet etmeleri karşısında kendisini alamamış ve şöyle sormuştur: ”Allah’tan ne kötülük gördüler ki sistemini bu kadar yeriyor ve karalıyorlar?“ Eskiden sufiler isyan eden kimselere lisan-ı hal ve kalleriyle şöyle seslenirlerdi: ”İsyan edeceksen Allah’ın mülkünden çık…” Şimdi böyle diyen yok. Beni İsrail gibi diyorlar: Ey Musa sen ve Rabbin gidin bizim yerimize savaşın! Allah ve sistemi bizim mülkümüzden çıksın. Kimisi Allah yok diyor kimisi de İslam hukuku yok diyor.

Her seviyede ret ve inkar var. Lakin bütün bunlar güneşin varlığını küllendiremiyor. Güneş üflemekle sönmez ve balçıkla sıvanmaz!  İnsanlar ağız tatları bozulduğundan dolayı iyiyi kötüyü ve ölçüleri kaçırmış durumdalar.  Allah cümleye afiyetler ihsan eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum