İslâm Birliği, Ahmet Davutoğlu ve Bediüzzaman

İslâm Birliği, Ahmet Davutoğlu ve Bediüzzaman

Ali Erkan Kavaklı: Risale Haber'de okuyun

Risale Haber-Haber Merkezi
 
Yazar Ali Erkan Kavaklı, Ahmet Davutoğlu'nun Bediüzzaman ile ilgili tebliğini yorumladı. Akit gazetesindeki yazısında Davutoğlu'nun, hem Bediüzzaman’ın takip ettiği fikri yol haritasını anlattığını, hem de İslam dünyasının kaderiyle ilgili önemli fikirler ortaya koyduğuna dikkat çekti.
 
Yazısı şöyle:
 
Başbakan Prof. Ahmet Davutoğlu, bir ilim adamı olarak Bediüzzaman’ın hayatını ve fikirlerini tahlil eden tebliğinde hem Bediüzzaman’ın takip ettiği fikri yol haritasını anlatıyor hem de İslam dünyasının kaderiyle ilgili önemli fikirler ortaya koyuyor. (Metnin bütünü Risale Haber sitesinden okunabilir.)
 
Bediüzzaman’ın hayatında üç önemli dönem var:
 
1. Osmanlılar dönemi (1900-1918). Siyaset yoluyla İslamiyete hizmet etmek için çalıştığı yıllar.
 
2. Cumhuriyetin ilk yılları ve tek parti dönemi (1922-1950). Siyaseti terk edip insanımızın imanını kuvvetlendirecek eserler yazdığı ve çalışmalar yaptığı yıllar.
 
3. 1950’de yapılan beyaz devrim ve demokratikleşme döneminde iman hizmetlerinin yanı sıra siyaseti İslam’a hizmet etme tavsiyesinde bulunduğu ve İslam Birliği fikrini savunduğu yıllar.
 
Bediüzzaman’ın İslam’a hizmet için takip ettiği yol haritası ile ilgili Prof. Davutoğlu’nun tespitleri şöyle:
 
“Felsefe temelli ideolojilerin siyasî sistem üzerindeki etkilerinin arttığı bir dönemde (ikinci dönem) Bediüzzaman’ın bireyin imanını kurtarmak konusuna verdiği önem, temel çözümü müessesevî yenilenmelerden çok bireyin imanının müdafaası yoluyla her Müslümanı ideolojik temelli Batı yayılmacılığına karşı bir direniş odağı haline getirmekte gördüğünü ortaya koymaktadır. 
 
Bu tespit ve tavır da İslâm âleminin o dönemki genel durumu ile uyum içindedir. Coğrafî ve siyasî direniş noktalarını kaybeden bir medeniyet bu dönemde birey ve cemaat ölçülerinde direnişe geçmiştir ki Bediüzzaman’ın Eski Said ve Yeni Said dönemleri İslâm âleminde yaşanan bu genel halin bir model şahsiyetin hayatındaki yansımaları olarak değerlendirilebilir.
 
Ona göre İslâm dünyasının temel meselesi bireyin imanını takviyedir ve hayat ile ilgili meselelerin çözümü ancak bu temel meseleye irca ile söz konusu olabilir:
 
“Bu zamanda, öyle fevkalade hâkim cereyanlar var ki her şeyi kendi hesabına aldığı için faraza hakiki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zat (Mehdi) dahi bu za­manda gelseydi; harekâtını o cereyanlara kaptırmamak için, siyaset âlemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum. 
 
Hem üç mesele var: Biri hayat biri şeriat biri iman. Hakikat noktasında ve en mühimmi ve en âzamı iman meselesidir. Fakat şimdiki umumun nazarında ve hâl-i âlem ilcaatında en mühim mesele, hayat ve şeriat göründüğünden; o zat şimdi olsa da üç meselenin birden umum rûy-i zeminde vaziyetlerini değiştirmek, nev’i beşerdeki câri olan âdetullaha muvafık gelmediğinden, her halde en âzam meseleyi esas yapıp öteki meseleleri esas yapmayacak; ta ki iman hizmeti, safvetini umumun nazarında bozmasın ve avâmın çabuk iğfal olunan akıllarında, o hizmet başka maksatlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.” (Tarihçe-i Hayat, s. 256)
 
Bediüzzaman’ın Yeni Said döneminde (1922-1950 dönemi) siyasî alandan uzaklaşması bu mânevî birlikteliğe verdiği önemi azaltmamıştır. Hükûmetlerarası ilişkilerle ilgili bu teşvik edici tavrın ötesinde Bediüzzaman’ın bu dönemde diğer ülke liderleri ve cemaatleri ile de doğrudan temasa geçerek İslâm dünyasındaki birliği pekiştirme gayretleri içine girdiği göze çarpmaktadır. Pakistan Maarif vekili ile Nur Risalelerinin Pakistan’da dağıtımı konusunu görüşmesi ve diğer Müslüman ülkelerde özellikle ikinci dönemde ortaya çıkan cemaat hareketleri ile temasa geçmesi bu yeni tavrın önemli göstergeleridir. Özellikle bir İhvan-ı Müs­limîn azasının tebriğine mukabil cevabında Risale-i Nur hareketi ile bu cemaatlar arasında kurduğu irtibat, Bediüzzaman’ın yeni dünya konjonktürünü İslam dünya­sındaki birlikgayretlerinin toplumsal düzeyde yaygınlaştırılması için değerlendirmek konusunda kararlı olduğunu ortaya koymaktadır:
 
“Halep’te İhvan-ı Müslimîn azasının bana yazdığı tebriğe mukabil onu ve İh­van-ı Müslîmini rûh-u canımızla tebrik edip ‘Binler Bârekâllah!’ deriz ki ittihad-ı İslam’ın Anadolu’da Nurcular-ki eski İttihad-ı Muhammedînin halefleri hük­münde ve Arabistan’da İhvan-ı Müslimîn ile beraber hakikî kardeş olan Hizbu’l-Kur’ânî ve İttihad-ı İslâm cemiyeti kudsiyesi dairesinde çok saflardan iki müteva­kıf ve müterafık saf teşkil etmeleriyle ve Risale-i Nur ile ciddi alakadar ve bir kıs­mını Arabîye tercüme edip neşretmek niyetleri, bizleri pek ziyade memnun ve minnettar eyledi.” (Emirdağ Lahikası, s. 296)
 
Bir başka açıdan bakılırsa ikinci dönemdeki sömürge kalıplarını kıran İslâm dünyası gibi Üçüncü Said de Yeni Said dönemindeki istibdat kalıplarını kırarak Yeni Said’in inşa ettiği iman temeli üzerine sosyal ve siyasî boyutlar eklemeye çalışmaktadır. Böylece Üçüncü Said ilerlemiş yaşına rağmen Eski ve Yeni Said’in tecrübe birikimlerini meczetmiş ve bunu sosyal ilişkilerine de aksettirmiştir.
 
“Şu asilzade evlat (Pakistan, Mısır, Orta Asya Müslümanları), şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıta başına geçecek, muhterem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemalâtta temevvüc ettirmekle, kader-i ezelînin nazarında feleğin inadına nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir.” (Tarihçe-i Hayat, s. 73)
 
Bütün siyasî, ekonomik ve kültürel bunalımlarına rağmen İslâm dünyası yeni bir medeniyet açılımının eşiğindedir. Bu yeni ve çetin dönemde, İslam Dünyasının bir asır içinde yaşadığı safhaları bir model şahsiyet olarak hisseden ve yaşayan Bediüz­zaman’ın mesajlarına, düşmanlarının dahi saygı duyduğu izzetli tavrına ve “Evet ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm’ın sadası olacaktır.” (Sünûhat, s. 47) diyen gür sesine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.”
 
Bireyin imanını kuvvetlendirmeye, sosyal hayatta dinî yaşamaya, İslam Birliği fikrine ve sömürgeci Batı ile mücadeleye önem veren bir başbakan kucaklanmayı ve desteklenmeyi hak ediyor. Allah’a şükür bu günleri gördük. 
 
İmanlı, vicdanlı ve şuurlu bir aydın olarak, Prof. Davutoğlu’nu desteklemeyi görev kabul ediyorum. Allah yar ve yardımcısı olsun, hayırlı hizmetlerde muvaffak eylesin.
 
davutoglu_risalehaber.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.