Hürmeti kırmak

12 Şubat tarihinde (2015) İran, ‘Muhammed Resulullah/Peygamber Muhammed’ adlı filmi Fecr Film Festivalinin bitiminde gösterime sokacak. Tahran’da yapılacak açılış galasından sonra Farsça, Arapça ve İngilizce seslendirilen film, uluslararası çapta vizyona ve gösterime girecek. Film beş yıldan beri titizlikle ve gizlilikle hazırlanıyordu. Yapımını Mecid Mecidi’nin üstlendiği ve Mehdi Hayderiyan tarafından çekilen film gösterime girmeden evvel çok tartışma getirdi. Bunun nedeni Hazreti  Peygamberin veya peygamberlerin tasviri ve temsili meselesinin caiz olup olmadığıdır. Burada tasvir ve temsille birlikte peygamberlerin hukuku çiğnenmiş oluyor. Bu anlamda Mustafa Akkad’ın çekmiş olduğu Risale filmi Hazreti Peygamberi tasvir etmediği halde büyük tepki çekmişti. Muhammed Peygamber (ASM) filmi ise bir yeniliği ve onun ötesinde cüreti barındırıyor, beraberinde getiriyor. Yüzü gösterilmese bile ses ve karaltısı (silüeti) temsil ediliyor. Bu ise genelde Sünni dünyanın karşı olduğu bir husustur. Bu nedenle Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip filmin çekiminin ve gösterime sokulmasının dinen haram olduğunu ilan etti. 

Ezher İslami ve ilmi bir kurum olarak Hazreti Peygamberin ekrana yansıtılmasının birçok mefsedete yol açacağını vurguladı. Kasım 2014 tarihinde Ezher ve  Suudi Arabistan’daki ilgili kurumlar filmin üretiminin durdurulmasını talep etmişti. Film üç bölümden oluşuyor ve film yapımcıları filmin İslam hakkında kötü algıları kırmaya matuf olduğunu ve estetik diliyle Hazreti Peygamberin anlatmayı amaçladıklarını ileri sürüyorlar. Bir başka iddiaları da filmin Müslümanlar arasında birlik çabalarına olumlu katkı sunacağıdır. Filmin misyonunun Müslümanların birliği yönünde bir katkı sunmak olduğunu ileri sürüyorlar.

Bununla birlikte rahatlıkla filmin maksadının aksine hizmet ettiği veya amacın dışına çıktığı söylenebilir. Birlik değil tefrika üretmeye aday. Ezher kesinlikle ‘tecsit’ somutlaştırma veya temsil olarak gördüğü hususa karşı çıkıyor. İran’ın mahzurlarını bertaraf etmek için yüzü gizlemesinin de pek bir anlamı yok. Zira dramada veya sanat çalışmalarında ses ve görüntünün olması kabul edilemez, merduttur. Peygamberleri fiziken temsil mümkün olmadığı gibi manevi olarak temsil etmek de kabil ve mümkün değildir. Bu nedenle Ezher’e göre, mesele bir bayağılaştırma, arzileştirme meselesidir. Zaten Türkiye’de bu filme, fikre destek verenler de bunu umuyor ve amaçlıyorlar. Temsili savunanlar da takdisi kırmak için bu tarz filmlerin üretilmesini ve gösterime sokulmasını savunuyorlar. 

Bugün kimi ilahiyatçılar arasında peygamberleri veya getirdikleri kitapları bayağılaştırma furyası gözleniyor. Bu yüzden neredeyse bizim gibilerin adı da ‘ilahiyatçı savar’a çıkacak. Son sıralarda İhsan Eliaçık gibi ilahiyat kökenli bazı yazarlar takdisin kırılması için bu yolu denemek gerektiğini savunuyorlar. Bu ise Bediüzzaman’ın tabiriyle arzileştirme, hürmeti kırmaktır. Peygamberlerini ve kitaplarını mualla mevkiden indirmektir. İhsan Eliaçık’ın Hazreti Peygamber konusunda savunduğu bu yaklaşımı Mustafa Öztürk gibi ilahiyatçılar da Kur’an’a uyarlıyorlar. Kıssaların illa de gerçek olması gerekmediğini savunuyor, temsil düzeyinde veya ibret dersi olarak tasarlanmış fiction (gerçek değil, kurgu) tarzı olabileceğini ileri sürüyorlar. Bu durumda peygamber kıssalarına nasıl inanacağız? Ya da kutsal kitaplar bir nevi Kelile ve Dimne tarzında olduğu gibi fabl kitabı haline gelebilirler. Peygamberler ihraz ettikleri mualla mevkiden indirildiklerinde ve getirdikleri kitaplar masal olduğunda, onlara inanmanın ne kıymeti ve hükmü kalabilir? Bu durumda zaten kitaplara veya peygamberlere niye ihtiyaç duyulsun? Pekala filozoflar onların yerini tutabilir, değil mi?

*

Suudi Arabistan’da faaliyet yürüten Küresel Hazreti Muhammed’i Tanıtma Heyeti bu filmi üreten İran’ın bu saygısızlıktan dolayı Müslümanlar ve Allah önünde sorumlu olduğunu açıkladı. Zira, bu filmi finanse eden kurum Şii Rehber Ali Hamaney’e bağlı Mustazaflar Kurumu. Rejimle sıkı fıkı. İran bu filmle birlikte Müslümanların gönüllerini kazanmak bir yana duygularını ve Hazreti Peygamberin aşkınlığını rencide etmiştir. Hazreti Peygamberi temsil etmek Allah ve resulünü tekzip anlamına gelmektedir. Hazreti Peygamber Allah ile münacat halinde iken nasıl tasvir edilebilir? Buna kim cüret edebilir? Kim şeytanın bile cüret ve cesaret edemediğine cesaret edebilir? Bilindiği gibi Şeytan Hazreti Peygamberi temsil edememektedir. Şeytanın kaçındığı bir şeyi bir insan nasıl tasarlayabilir? Bu alanda şeytanla yarışabilir ve onu geçebilir? Bu durumda Selman Rüşdi’ye yönelik olarak verilen fetva Mecid Mecidi ve ona destek verenlere uyarlanamaz mı? Şeyh Bedreddin gibilerin yaptığı, kaderine fetva vermek değil midir? Bunu yapmak hakkında ve aleyhinde kadere fetva verdirmektir! Akında ve aleyhinde kadere fetva verdirmektir.  Bunu yapanlar birlik iddiasında nifak ve şikak saçıyorlar.  

Bu veya benzeri işgüzarlıklar kaş yapayım derken göz çıkarmaktan ibarettir. Birliğe değil bölücülüğe götürmekte, hizmet etmektedir.

Ezher, ‘İranlı Muhammed’i reddetti.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum