İnsanın anlam arayışı

Hayat anlamsız olmaz. Hayatın hulasası olan insan da anlamsız olmaz. Kendine ve hayata anlam veren insandır. Yaşamak ve yaşamını “beşer”den farklı bir şekilde devam ettirmek için mutlaka bir anlama muhtaçtır insan. Anlamsızlık da son tahlilde bir anlamdır, bir anlam arayışının sonucudur. Anlam, insanı “beşer” derekesinden “insan” derecesine çıkarır. “Beşer” ile “insan” arasındaki fark kendilik bilincidir.

Ölüm anlamıdır hayatın. Ölüm sonrası yaşam daha doğrusu. Ölüme ve ölüm sonrası yaşama bir anlam vermeden anlam kaz(a)nmaz hayat. Fakat hayatta önemli olan "anlam arayışı" değil, "anlam arayışı" insan için fıtridir çünkü. Asıl önemli olan bu arayış sonucu ulaşılan/varılan "anlamlar"dan hangisinin sâhih ve sâdık olduğudur. Her hakikat arayıcısı bu noktada izafiliğin o sert ve sevimsiz yüzüyle dürüstçe yüzleşmek zorunda.

Ölüm sonrası yaşamın neliği, niteliği veya herhangi bir yaşamın olup olmadığı sorusu ve sorunu hayata anlam verdiğine göre hangi dinin ve ideolojinin ölüm sonrası yaşam tasviri ve itikadı daha sâhih ve daha sâdık? Bunu mâkul bir metotla tespit etmek gerekir ama imtihan dünyasında yaşam sürmeye yazgılı biz fânilerin elinde böyle bir metot henüz yok.

Ölümden sonra herhangi bir yaşam yoktur” şeklindeki ateist anlayış, son kertede hayata ölümü ve sonrasını okuma (anlamlandırma) sonucu verilen/yüklenilen bir anlamdır. Bu anlayışın insan doğasını ne kadar tatmin ettiği ayrı bir tartışma konusudur ama anlamlar içinde bir anlamdır eninde sonunda. Günümüzde bir milyarı aşkın insanın “anlam” anlayışı böyle. Ulaşılan/varılan bu anlamın kendi anlamımız açısından “saçma” olduğunu söylemek bizim en doğal hakkımız ama bizim “saçma” olarak görmemiz onu evvelemirde “saçma” yapar mı, bilemeyiz.

Tek tanrılı dinlerin (monoteist) ve çoktanrılı (politeist) dinlerin ölüm sonrası yaşama dair inanış ve tasvirleri birbirinden çok farklı, dolayısıyla, yani buna bağlı olarak hayata yükledikleri/verdikleri anlamlar da birbirinden çok farklı. Dikkat edilirse anlam arayışı ve anlamlandırma çabası bütün dinlerde ve inançlarda var. Bu açıdan anlamsız bir din ve inanç yoktur yeryüzünde.

Modernlik ve onun müfrit bir açılımı olan ateizm ölümü gözden düşürür, itibarsızlaştırır, insanı ve yaşamı spiritüel/manevi anlamlardan soyutlar/temizler; yerine daha maddi ve daha fiziki bir anlam ikâme etmeye çalışır. Hayat anlamsız durmaz/olmaz çünkü. İslam nokta-i nazarından bakınca -yukarıda bir nebze bahsi geçtiği üzere- önemli olan bir anlam arayışının olması değil, bu arayış sonucu ulaşılan/varılan anlamın İslam dininin vazettiği/belirlediği anlam (tevhid) olmasıdır.

Ulaşılan/varılan sonuçlar bundan başka bir şey ise eğer, onlar da çendan anlamdır ama batıl anlamdır. (Mesela “şirk” ulaşılan/varılan bir anlamdır fakat batıldır.) Anlam arama ihtiyacı ne kadar şiddetli olursa olsun sâhih ve sâdık anlamı bul(a)madığı müddetçe İslam dışındaki diğer bütün din mensupları (ateistler de dâhil) “beşer” derekesindedir, “insan” derecesinde değil. Bunun tersi apaçık bir âpolojidir.

Kıymetli düşünür İhsan Fazlıoğlu "Kendini Bulmak" isimli güzel eserinde insanca yapılan "anlam arayışı"nın zaruretini/gerekliliğini çok mahir ve felsefi bir üslup ile temellendirmeyi başarırken; bu arayış sonucu ulaşılan/varılan anlamlardan hangisinin daha sâhih ve daha sâdık olduğu konusunda İslam’a teslim olmak dışında başka bir yol bulamaz. Ki bu işin bundan başka bir yolu da yok zaten.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum