İnsan olan bitene bir baksa

Kur’an’dan Risale-i nur perspektifinde günümüze mesajlar (30)

Ne kadar bilgili olursa olsun her zaman insanın bilmedikleri bildiklerinden çoktur. Bu böyle olunca insan bildikleriyle övünmeye kalkışırsa gerçek cehaletini ortaya koymuş olur.  Bunu anlamak o kadar zor değil; yalnızca küçük bir gözlem bile yeterlidir. Çevremiz bu bilinmezlerle doludur. Bize gülen bir çiçeğin nasıl oluştuğu hakkında ne kadar bilgimiz var ki?

Bilinmezler görecelidir. Kaynağı bilinmeyen bir oluşumun meydana gelmesi elbette mümkün değildir. Bizce bilinmezdir ama Yaratıcı tarafından en küçük ayrıntısına varıncaya kadar obilinmektedir; aksine bir şeyin vücuda gelmesi imkân dışıdır. Bilinmeklik bir şeyin oluşmasının şartıdır. Kâinatı bilinmezliğe, tesadüfe bağlayanların ne kadar büyük bir cehaletin içinde olduklarıysa kendiliğinden ortaya çıkar.

Kur’an, insanlarca gaip yani bilinmez olanların anahtarlarını, onları açacak ve aydınlığa kavuşturacak donanımı elinde bulunduran adresi açık açık verir; bu konuda bir çelişkiye düşmemesi konusunda dainsana sanki bir uyarıda bulunur ve şu muhteşem ayeti gözler önüne serer:

وَعِنْدَهُمَفَاتِـحُالْغَيْبِلَايَعْلَمُهَٓااِلَّاهُوَۜوَيَعْلَمُمَافِيالْبَرِّوَالْبَحْرِۜوَمَاتَسْقُطُمِنْوَرَقَةٍاِلَّايَعْلَمُهَاوَلَاحَبَّةٍف۪يظُلُمَاتِالْاَرْضِوَلَارَطْبٍوَلَايَابِسٍاِلَّاف۪يكِتَابٍمُب۪ينٍ

yani “Zira gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır;  onu başkası değil yalnızca O bilir. O, karada ve denizde olan-biten her şeyi bilir; hiçbir yaprak düşmez ki O bunu bilmesin; yerin derinliklerinde bir tek tohum, yaş-kuru hiçbir şey yoktur ki O’nun apaçık yasasına dâhil olmasın.” (Enam:59)[1]

Ayetteki “mefatih” açılacak yer, bir başka okuyuşla “miftah” anahtar anlamındadır. Her şey Allah’ın koyduğu yasaya göre oluşur; O’nun bilgisi dışında hiçbir şey meydana gelmez. Denizde ve yerde ne varsa O’nun emrindedir. Kur’an, Allah’ın bu yaratışını bir yaprağın düşüşüne varıncaya kadar her şeyi bilebileceğini bir örnekle de perçinler. Öyle ya hele bir sonbahar mevsiminde sayısız yapraklar düşer; işte yeryüzünün hangi karanlığında düşerse düşsün düşen sarı yapraktan haberi vardır. Elbette O’nun bilgisiyle bizim bilgimiz farklı. Bu farkı anlamak yaratılışımızın amacını anlamak demektir.

Yaprağın düşmesi misali ile göklerde olanların da bu “sukut”, düşme kanununa bağlı olduklarına işaret etmektedir.[2] Bir sarı yaprağın düşmesini bilen bir güç elbette ondan daha büyük cisimlerin hareketlerini de bilir. Allah’ın gaipten görünen âleme ve görünenden gaip âleme kadar öylesine bir yaratışı vardır ki biraz düşünenin hayrete düşmemesi mümkün değildir.

Bediüzzaman, ayetteki “Kuru-yaş ne varsa hepsi apaçık kitaptadır” diye olan parçaya, “Bütün eşya, bütün ahvaliyle, vücuda gelmeden ve geldikten sonra ve gittikten sonra yazılıdır ve yazılır ve yazılıyor”  diye yüce bir hakikat yükleyerek bu dürbünle yeryüzünün sahifesine bakar. Her mevsimde, özellikle her baharda, değiştirilen sayısız muntazam mahlûkların varlık fihristlerinin, deyim yerindeyse DNA’larının, hayat hikâyelerinin, en ince hareketlerinin çekirdeklerinde, tohumlarında, köklerinde görülmeyen ama bilgiye dayalı nasıl yerleştirip muhafaza edildiğini ve değişik şekillerde gözden kaybolduktan sonra programlarının kemik gibi olan tohumlarda, ölmüş odunlarda nasıl muhafaza edildiğini dikkatlere veriyor. Öyle ki “güya her bir bahar, bir tek çiçek gibi, gayet muntazam ve mevzun olarak, zeminin yüzüne bir Cemil ve Celil’in eliyle takılıp koparılıyor, konup kaldırılıyor.”[3]

Bediüzzaman, bu ayetten hareket ederek, kader kaleminin bir sayfası ve Rabbanî sanat özeti olan görünen âlemin oluşmasını tabiata veren anlayışa büyük bir sapıklık olarak bakar ve “Sera nerede Süreyya nerede!” diye hayretini saklamaz.

Bir düşünceye göre, “Kitab-ı Mübin” Kur’an’dan ibarettir. Bu böyle olunca her şey Kur’an’ın içinde bulunmaktadır. Fakat herkes her şeyi içinde göremez. Çünkü bunların dereceleri değişiktir. Bazen çekirdekleri, bazen özleri, bazen özetleri, bazen esasları, bazen işaretleri bulunmaktadır; bu da ya açıktan açığa, ya işaretleri kapalı ve hatırlatma şekkinde kendilerini gösterir.[4]

İnsanlığın sanat harikalarına Kur’an’ın temas etmemesi düşünülemez. Uçak, elektrik, televizyon gibi çağımıza ayrıcalık kazandıran teknolojiye işaret eden ayetler “Yirminci Sözün İkinci Makamı” nda ilginç bir şekilde yer almaktadır. Ayrıntılı görmek isteyenler Risale-i Nur’un bu parçasına bakmalarını tavsiye etmekle, yalnızca bir örnek olsun türünden şunu özetle burada söyleyebiliriz: Hz. Süleyman (as) Belkıs’ın tahtını gözün açılıp kapanıncaya kadar yanına getirtmiştir. “Gözünüzü açıp kapanıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim” diye kesin söz üzerine gerçekleşenharika olay Neml Suresinin 40. ayetinde konu edilmiştir. Buna göre eşyayı uzak mesafelerden aynen ya da suret olarak huzura getirmek mümkündür.[5]Televizyonda her şeyin görüntülerini görebiliyoruz. Ancak eşyayı uzak yerlerden bizzat getirtmeye ise belki zamanaihtiyaç vardır. Zaten Peygamber mucizeleri sanatların nihai sınırını göstermektedir.

“Kuru-yaş ne varsa hepsi apaçık kitaptadır” ayetin bu parçası, aynı zamanda kader inancının temelini oluşturur. Böylece ilahi ilmin dışında hiçbir şey yoktur. Bu ayet, bazı düşünürlerin ilahi ilmin cüzi şeyleri kapsamadığına ilişkin iddiaları karşısında, kelam bilginlerine Kur’an’dan en kesin bir dayanak olmuştur. Küçük şeyler büyük şeyler kadar önemli ve sanatlıdır. Zemahşerice  “Kitabin Mübin” tamlaması, “hafaza melekleri tarafından tutulan amel defteri” ya da “Levh-i mahfuz” ve “Allah’ın her şeyi kuşatan ilmi” olarak açıklanmıştır. Razı ise bu ikinci görüşü tercih etmiştir.[6]

İnsan bu ayet çerçevesinde imanını yenilemelidir. Çevresine de bu gözle bakmalıdır.

Allah şah damarımızdan bize daha yakındır. Bu anlayış büyük bir zenginlik ve büyük bir rahatlıktır.

 


[1] Kur’an, Enam: 59

[2] Elmalılı Hamdi Yazır, İlgili ayet tefsiri, cilt, 3, Eser Kitabevi, İstanbul

[3] Nursî, Bediüzzaman Said, Sözler, 14. Söz, İkincisi, erisale.com

[4] Nursî, Bediüzzaman Said, Sözler, Yirminci Sözün İkinci Makamı, erisale.com

[5] Nursî, Bediüzzaman Said, Sözler, Yirminci Sözün İkinci Makamı, Mukaddeme, erisale.com

[6] Kur’an Yolu, Türkçe Meal ve Tefsir, cilt 2, (ilgili ayet), Diyanet Yayınları, Ankara

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.