İnşad

İnşad

Recep Şükrü Güngör'ün yazısı..


Yaptığı işi bilmeli insan. O işle ilgili kavramları da bilmeli.

Bir hamal, hamallıkla ilgili her soruya cevap verebilir. Bir çoban sürüsünden haberdardır. Bir yemenici de deri çeşitlerini, kalitelerini bilir ve ona göre diker yemenisini.

Edebiyat adamı da alanının kavramlarını bilmekle yükümlüdür. Hikayeci, öykü kelimesini bilmelidir. Destan, masal, heka gibi kelimelerin onun yanında kullanıldığını bilmelidir. Dedem Korkut’u on kere okumuş olmalıdır. Bu o işe ciddiyetinin gereğidir.
Şair kısmı alanında iddialı çalışır. Şiirle kim uğraşıyorsa onun da iddialı çalışmasını ister. Bir iddiası yoksa adamın ne şiiri var olur ne de hikayesi. Romanı, tiyatrosu, sineması zaten olmaz. İlla de bir iddiası olacak. Yani bir meselesi.

Salt sanat için sanat yapma anlayışıyla alışverişimiz yok bizim. Üstadın dediği gibi bizi Allah’a götürmüyorsa o sanat olamamıştır. Yalnız Allah’ı aramakmış gerisi çelik çomakmış diyor ya.

Mithat Cemal, Akif’le ilgili bir hatırasını anlatırken bir kelimeyi uzun uzun Akif’e izah ettiğini, o kelimeyi Akif’in bilmediğini sandığını söyler. İkinci gün başka bir meclise vardığında Akif’in o kelimeyi enine boyuna üstelik kendinin izahının on katı fazlasıyla anlattığını görünce utancından yerin dibine girer. Yani ki Akif şiir adamıydı. Şiirle ilgili o kelimeyi bilmemesi düşünülemezdi.

Bir edebiyat öğretmeni dostumdan gelen şu serzenişe ne demeli: “Hafta sonu bir öğrencimiz ülkemizde çok meşhur bir şiir yorumcusu ile röportaj yapacaktı.

Dün akşam gittiği memleketinden telefon etti: Hocam röportajı yaptık ama inşadla ilgili soruyu yanıtlamadı. Bilmiyorum, dedi. Birkaç edebiyat öğretmenine de sorduk bilemediler. Hocam inşad ne demekti?”