Selahattin GEZER

Selahattin GEZER

İmanda yeniden dirilişin mühendisidir Bediüzzaman…

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (sav) Kur’an indirildikten ve en büyük, en geniş yorumu, ilk içtihadı kendisi yaptıktan sonra; âlem nura gark olmuş, cehalet ve küfür bulutları dağılmıştı ve özellikle mazlumların yüzü gülmüştü... Yeryüzü artık bu kadar huzur ve saadeti üstelik o zamanlar kadar Allah’a en güzel kulluk dönemini göremeyecekti.

Hz. Peygamberimizden (asm) sonraki yıllarda, İslam’ın dehaları; müçtehitler ve mücedditlerin Kur’an ve sünnet yolundan sapmaması o iman dolu, parıltı dolu huzur ve saadeti aslına yakın devam ettirdi... Ama küfür içten içe bilendi, plan kurdu, tuzak hazırladı ve bunları gerçekleştirmede ise daima istikrarsız Müslümanları kullandı… İmanda samimi olmayan hem kendi başını yakıyor, hem de başkalarının başını…

Yaklaşık iki asır önce, küffarın hileler ile Müslümanları kandırması ve parça parça etmesi sonucu, zulüm ve karanlık dönem yeniden başladı... Ve o karanlık yıllar, iman dolu sineleri endişelere sevk etti, İslam’ın geleceği için yapılan samimi duaların neticesi; Rahmet-i İlâhiye harekete geçti ve yeniden İslam 20. asırda yeni bir dirilişe ve yükselişe geçti... İşte Bediüzzaman, imanda Asr-ı Saâdeti hatırlatacak, kalkınma hamlesini yaparak, yeniden yükselişin mimarı oldu ve inkârın belini kırarak, yüzsüz gözsüz bıraktı…

Hiç şüphesiz, bu günün Türkiye’sinin manevi yönden geldiği bu noktaya Bediüzzaman’ın çok büyük payı var. Yeni diriliş hamlesinin manevi temel taşlarını örmüş olduğu asla inkâr edilemez! İnkâr edenlerin mutlaka İslam’la gizli bir hesaplaşması vardır… Yoksa Bediüzzaman gibi iman mühendisi birine neden düşman olsunlar ki? Hangi şuurlu Müslüman, kendi davasını deliller ile ispatlayan dava arkadaşına böyle düşman olur?

Dindar Müslüman babaların çocukları, İslam düşmanlarının planlarına elaman olarak, hapislerde, hücrelerde, acımasız sürgünlerde haksız yere Bedüzzaman’a zulüm edip, haince zehirleyip, hayatını ortadan kaldırmaya çalıştılar… İslam’a alçakça ihanetlerin zirve yaptığı dönemde, Bediüzzaman, kendine düşman olanlar dâhil olmak üzere, geleceği kurtuluşa götürecek imanın aslına yeniden dönmenin temellerini atıp, taşlarını döşeyip, bununla da kalmayıp, komple binayı imar etmiştir... Ne yazık ki küfrün ayazında güvenilir iman dairesi inşa eden o zata dâhildeki alçaklar, hariçteki alçaklardan daha büyük alçaklık yapmıştı ve uzantıları hala düşmanlık etmektedir!

Bediüzzaman, yarasaların hâkim olduğu o karanlık devirde, imanda yeniden diriliş mücadelesi projesini cesurca gerçekleştirmeye çalışırken, başkaları kolay kolay yanaşıp, amele ya da usta olmaya; işin ucundan birazcık tutmaya yanaşmıyordu... Çok az kişinin mertçe baş koyduğu o davada, en ceberrut yönetime ve İslam’ı tahrif etme hareketini yapanlara karşı Bediüzzaman milyarlarca başı olsa, hiç çekinmeden ortaya koyacak cesarette idi… Bediüzzaman’ın cesurca ektiği iman tohumları şimdi bütün olumsuzluklara rağmen, dünyanın her yerinde semere verdi ve vermeğe devam edecek…

Maalesef Türkiye’nin aydınları tarafından bu husus; Bediüzzaman’ın hücrelerde manevi imar çalışmasına kendini adaması yeterince anlaşılamadı... Bozuk fikir sahiplerini anlamaya ve tanımaya çalışan bir takım aydın ve ilahiyatçılarımız, ısrarla Bediüzzaman ve hakikat dolu eserlerinden uzak durdular… Hücrelerde iman ve Kur’an mücadelesi verenlere karşı, bu yumuşak döşek ve koltuklarında ahkâm kesen, küçümseyen sözde ilahiyatçı ve karanlık aydınlar, en azından düşman oldukları kişinin eserlerine tarafsız bir şekilde bakabilselerdi, bu manasız düşmanlığa son verirlerdi...

Bediüzzaman’ın dizlerini büken, lezzetlerini acılaştıran tek bir sıkıntısı vardı; o da milletinin imanını tehlikede görmesiydi. İşte bütün zulme başkaldırıları bu yüzdendi; mücadelesini de bunun için verdi… Böyle bir endişeyi hiç hissetmemiş olanların, dil uzatması ise bu davanın büyüklüğünü ve kıymetini ortaya koymaktadır… Şimdiki aydınlar ve özellikle din adamları-ilahiyatçılar istisnalar hariç, Bediüzzaman gibi sıkıntı çekerek, İslam müdafaasına soyunamadıkları için Bediüzzaman’ın gayretini ve samimiyetini asla anlayamazlar… Rahat dönemlerin din adamı olmak, bazılarını Bediüzzaman gibi iman kahramanlarını merak edip araştırmadan ve tanımadan düşmanlığa itmiştir… Her davanın rahat insanları durdukları yerde eşinir ve kendilerine düşman olacak birilerini bulurlar… İnsan dost olmak ve düşman olmak için de önce tanıması gerekir. Bizimkiler tanımadan düşman; aynen dağa küsmek gibi…

Evet, tekrarlayacak olursak; Peygamber (asm) varislerinden Bediüzzaman, imanda manevi kalkınma hamlesi gerçekleştirerek küfrün her çeşidini sakat bırakmıştır. Böylelikle inançtaki terakki, maddi terakkiyi de peşine getirmiştir. İşte inançtaki terakkinin bereketi; günümüz Türkiye’sidir. Kader-i ilâhî, uzun süre bizi örseleyerek, pişirerek, tekrar Alem-i İslam’a liderlik için hazırladı ve o yola sevk etti. Milletimiz aslına dönmeye başlayınca, cesaret ve başarılar çeyiz sandıklarımızdan tekrar meydana çıktı…

Sonuç: Her işkenceyi ve zulmü bizim için çeken Bediüzzaman’a en büyük teşekkürümüz; ihlâs ve uhuvvetimiz olacaktır… Eğer bunu beceremezsek, sadece vatan hainleri hariç Müslüman kardeşlerimizin kusurlarını görmeden sevemez isek, okuduğumuz reçetelere ters düşmüş olacağız!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum