İlk yaratılışa dikkat edenin, ikinci yaratılış hakkında tereddüdü kalmaz

İlk yaratılışa dikkat edenin, ikinci yaratılış hakkında tereddüdü kalmaz

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Onuncu burhan: Bu burhan, binlerce burhanları müçtemidir. Bu burhanları, çok âyetler tazammun etmişlerdir. Evet, Kur’ân-ı Kerim, çok âyetlerinden haşre nâzır pencereler açmıştır.

Ezcümle, 1 وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا âyetiyle, saadet-i ebediyeye yol açan bir kıyas-ı temsilîye işaret etmiştir. Kezâlik, 2 وَمَا رَبُّكَ بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ âyet-i kerimesiyle, o saadeti gösteren bir kıyas-ı adlîye işaret etmiştir.

Birinci âyetle işaret edilen kıyas-ı temsilî: Evvelâ insanın vücuduna bak. Nasıl tavırdan tavıra, yani nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan et ve kemiğe, et ve kemikten insan suretine bir kast, bir irade ve bir ihtiyar altında mahsus kanunlarla, muayyen nizamlarla, muntazam hareketlerle intikal ettiğini ve kalıptan kalıba girip çıktığını gör.

Sonra insanın bekàsına dikkat et. İnsan, bu vücut libasını her sene değiştirir. Bu vücut değişmesi, bedendeki hüceyratın yıkılıp yapılmasıyla olur. Bu tamirat da, bütün âzânın erzak mahzeni hükmünde olan Cenâb-ı Hakkın bir kanun-u mahsusla ihzar ettiği o madde-i lâtifeden alınan ecza ile yapılır. Sonra o madde-i lâtifenin ahvaline bak. Nasıl âzânın ihtiyaçlarına göre muayyen bir kanunla taksim edilir ve bedenin her tarafına mahsus bir nizamla muntazaman dağıtılır.

Yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, dört matbahta pişirildikten sonra ve dört inkılâptan geçtikten sonra ve dört süzgeçten tasfiye edildikten sonra rızık olarak taksim edilir. Hem yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, yemeklerin ruhu ve hülâsasıdır. O yemekler âlem-i anasırda dağınık menbalardan muntazam bir düstur ile, mahsus bir nizam ile cem’ ve tahsil edilirler.

İşte bütün bu nizamlar, bu kanunlar, bu intizamlar, hep bir kast, bir irade, bir hikmetten çıkıyor. Evet, meselâ Habib’in gözünde yerleşen bir zerrenin, unsur-u havadan veya unsur-u türabdan o garip, acip tavırlarda, inkılâplarda yaptığı muntazam hareketinden anlaşılır ki, o zerre, toprakta iken Habib’in gözüne tayin edilmiş ve bir memur gibi mahall-i memuriyetine muntazaman i’zam kılınmıştır (yükseltilmiştir).

Evet, fennî bir nazarla dikkat edilirse anlaşılır ki, o zerrenin hareketi, körü körüne, tesadüf eseri değildir. Çünkü o zerre, hangi mertebeye girerse, o mertebenin nizamına tâbi olur. Ve hangi bir tavra intikal etmişse, onun muayyen kanunuyla amel etmiştir. Ve hangi bir tabakaya misafir gitmişse, muntazam bir hareketle sevk edilmiştir.

Hülâsa, neş’e-i ûlâya dikkat edenin, neş’e-i uhrâ hakkında tereddüdü kalmaz. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın emrettiği gibi, “Neş’e-i ûlâyı gören adam, neş’e-i uhrâyı inkâr edebilir mi?” Çünkü ikinci teşekkül, yani ikinci yapılış, birinci teşekkülden daha kolaydır. Bunu yapan, onu daha kolay yapar.

Meselâ, bir fırka askerin ilk teşekkülünde, efradın birbiriyle ünsiyetleri, muarefeleri olmadığından ve talim ve terbiye görmemeleri yüzünden yontulmamış taşlar gibi olduklarından, o efrad, o fırkanın bünyesinde yerleştirilinceye kadar çok zahmetler vardır. Fakat ba’de’t-teşekkül terhis edilip de bir daha taht-ı silâha dâvet edildiği zaman, pek kolay içtima eder ve fırkayı teşkil ederler. Bu teşekkül, evvelki teşekkülden daha kolay olur.

Kezalik, birbiriyle ülfet peyda eden ve herbirisi yerini tanıyan ve bir derece yontulmuş taşlar gibi kesb-i letafet eden bedenin zerratı, ölümle dağıldıktan sonra, haşirde, Hâlıkın izniyle, İsrafil’in borusuyla o zerrat-ı asliye ve esasiye içtimaa dâvet edildikleri zaman, pek kolay içtima ederler ve beden-i insanîyi yine eskisi gibi teşkil ederler. Maahâzâ, kudret-i ezeliyeye nisbeten en büyük, en küçük gibidir; hiçbir şey o kudrete ağır gelemez.

Arkadaş! Zâhire nazaran, haşirde, ecza-yı asliye ile ecza-yı zâide birlikte iade edilir. Evet, cünüp iken tırnakların, saçların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan herbir cüz’ün bir yere gömülmesi sünnet 3 olduğu, ona işarettir. Fakat tahkike göre, nebatatın tohumları gibi “acbü’z-zeneb” tabir edilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insanî neşv ü nema ile teşekkül eder. 4 

1 : “Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.” Nuh Sûresi, 71:14. 
2 : “Rabbin, kullara zulmedici değildir.” Fussilet Sûresi, 41:46.
3 : “Siz, kan, saç ve tırnaklarınızı toprağa gömünüz ki, büyücüler onlarla sihir yapmasınlar.” Müsnedü’l-Firdevs, 1:102; Fethü’l-Kebîr, 2:375; Kenzü’l-Ummal, 17245; Cem’u’l-Cevâmi’, no: 885. 
4 : “İnsanda bir kemik (kemikte bir hücre) hariç, hepsi çürür. Bu çürümeyen, acbü'z-zeneb denilen kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet günü yeniden yaratılış bundan terkip edilecektir.” Buhari, Tefsir: 39:3, 78:1; Müslim, Fiten: 141; Muvatta, Cenaiz: 48; Ebu Davud, Sünnet: 24; Nesai, Cenaiz: 117e; Müsned, 2:322, 428, 499, 3:28. 

Bediüzzaman Said Nursi
İşaratü'l-İ'caz