İlimlere tek gözle bakmak

Son dönemlerde hizmet içi eğitim diye bir kavram gelişti. Esasında Hazreti Peygamber Efendimiz (asm) ilmin beşikten mezara kadar olması gerektiğini ifade buyurmuştur. Bu da bugünkü anlamda hizmet içi eğitime tekabül etmektedir. İlim bir aşama veya süreç değil hayatın mecrasına dahil bir boyuttur. İslam hukukunda kitabu’l kada/yargıçlık fasıllarında yargıçların kendilerini literatür takibi için bir yıl nadasa çekmeleri veya kendilerini yenilemeleri tavsiye edilmektedir. Kadınlara nasıl ki doğumlar için izin veriliyorsa literetür yenilemek ve takip için de doktorluk veya yargıçlık gibi mesleklerde belirli fasıllarla yenilenmeye ihtiyaç var. Buna şarj ve deşarj diyoruz. Ebu’l Hasan en Nedevi eğitimin elbiseye benzediğini ve sürekli yenilenmeye açık olduğunu söylemiştir. Günümüzde bilgi akışının hızlanması nedeniyle bazı bilgiler geçersiz hale gelmektedir. Bilgiyi, ayrıntıyı takip etmek daha da zorlaşmıştır. Tıp alanında yeni hastalıklar türemekte ve yargıda da siber suçlar adıyla yeni suç türleri belirmektedir. Bütün bunlar yenilenme ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. Peygamberimiz (asm) bir başka hadislerinde “Ya âlim, ya ilim öğrenen, ya da ilim dinleyen ol. Dördüncüsü olma, helak olursun!” buyurmuşlardır. İlim tahsili iki ucu açık bir süreçtir ve bundan kopmamak iktiza eder. Hazreti Ömer’den mervi bir söz vardır der ki: "Bir makama gelmeden evvel kendinizi yetiştiren." Bazen göç yolda düzülse de bazı şeylerin telafisi yoktur. Bal yapmak için bin bir çiçek gerekli olduğu gibi bir kitabı (Kur’an) anlamlandırmak için de bin bir kitaba ihtiyaç vardır. Profesyonel körlükten kurtulmak için sürekli olarak amatör ruhu kuşanmak gerekiyor. İnsan, oldum dediği noktada tökezlemiştir.
 
Son sıralarda eğitim konusunda bir hayli tartışmalar var. İlahiyat fakültelerinde felsefe dersinin gerekli olup olmadığı tartışılıyor. Burada temel kriter Mevlana’nın pergel benzetmesi esas alınarak temel şer’i ilimler ihmal edilmeden diğerlerine de uzanmak, köprü kurmak gerekir. Bununla birlikte şer’i ilimlerde ihmal doğru bakış açısının kazanılmasını fevt eder. Bu nedenle tartışmaya bu zaviyeden bakmak gerekir. Son sıralarda dini eğitimde Kur’an ve Sünnet ve fıkhi ilimler alanında yeterli bir birikim sağlanmadan diğerlerine geçilmektedir. Bu ise yarım hocalar ve din münekkitleri doğurmaktadır. Bu tartışmada kimse dini ilimlerde yeterli bir altyapı sağlanıp sağlanmadığından bahsetmiyor. Mahfuzat/ezber üzerinden değil tamamen muhakeme üzerinden gidiliyor. Muhakeme olmalıdır lakin bu en son safhaya bırakılmalıdır. Elbette Gazali’den beri teknik bir ilim sayılan mantık bittabii (mala yetimmu’l vacibu ila bihi fehuve vacib) kuralı gereği gerekli ilimlerden sayılmıştır. Lakin tartışma dinmemiştir. Felsefe tahsili ise edinmeden ziyade tevakki yani sakınmak için öğrenilmelidir.  
Benimseme değil bilme, tanıma ve savunma amaçlı olarak öğrenilmelidir. Bu anlamda ümmet için farz-ı kifaye olduğu söylenebilir. İçselleştirme anlamına gelmeden tarassut anlamına felsefe ve benzeri ilimler tahsil edilebilir. Bunun tamimi ise gereksiz olduğu gibi nadanlara suistimal kapısını aralar.
 
Yüksek İslam enstitülerinin müfredatının belirlenmesinde Ahmet Davutoğlu kelam ilmiyle iktifa edilmesi gerektiğini savunmuştur. Kimileri ise kelamın iki basamağı olduğunu bunun birincisinin ispata medar konuları ihtiva ettiğini ikincisinin ise yöntem olarak ispatı amaçladığını ifade etmektedirler. Kelam ilmi hem aslı hem de usülü barındırmaktadır. Selefiler ise asla taraf ama usüle karşı çıkmışlardır. İbni Teymiye mantığa karşı çıktığı gibi yine kelamın muhteviyatına değil ama yöntemine itiraz etmektedir. Bundan dolayı adeta bütün hayatını Eş’arilerin ve Maturidilerin benimsediği kelam mesleğini redde adamıştır.   Günümüzde Hüseyin Cisr Efendi, Vahidüddin Han ve Bediüzzaman’a kadar birçok isim artık ispat mesleğinin metot olarak felsefeden mülhem kelam olmadığını, bilim olduğunu ifade ediyorlar. Bu gerçeği ifade eden anonim bir ifade şudur: Fi külli şey’in ayetün/ Tedullu ala ennehu vahid. Her şeyde onun birliğine işaret eden bir ayet vardır.  Her şeye ayet/nişane şeklinde birliğini nakşetmiştir. Bu nedenle kelamı birliğine delalet ettiği gibi mahlukatı da birliğine delalet eder.
 
Kastamonu'da lise talebelerinden bir kısmı sürgünde olan Bediüzzaman’a gelirler. "Bize Hâlıkımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar" derler.  Gerisini Bediüzzaman’ın satırlarından takip edelim: "Ben dedim: Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisân-ı mahsusuyla, mütemâdiyen Allah'tan bahsedip, Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz…” Bu nedenle kitab-ı kainatı ihmal etmemek lazımdır. 
 
Bazen gaflet makamında olan hafızlar da hamule ve yüklerinin farkında değildirler. Elbette Kur’an münkirlere hitap etmektedir. Bununla birlikte her dönemin bir dili vardır. Kur’an her daim yeni olmakla birlikte bu dili asrın diliyle mezcederek ifade etmek gerekir. Şeyh Galip’in ifadesiyle söylersek: “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım.”
 
Asli ve ebedi dile yabancılaşmadan muasırlara asrın diliyle hitap etmek lazımdır. Akif bunu belki bazı itirazlara karşın şöyle dillendirmiştir: "Asrın idrakine söyletmeli İslam’ı." Eskiler tam bu anlamda "likülli makamın makal" demişlerdir. "Her makamın bir dili vardır." Kur’an’a agah olmadan ondan delil getirmek sahibini sorumluluktan azat etmeyeceği gibi muhatabı da ikna etmez. Burada iki yanlış makam vardır. Bazı hocalar ilmi alanı hafife alıyor, bir kalem darbesiyle silip atıyor. Bazı bilim adamları da dini alana aşina olmadan dindarlar üzerinden dini karalayıp gidiyorlar. Bu da pozitivizmle birlikte mektep-medrese ikilemini ortaya çıkarmıştır. Bu ikilemi aşmak için Malezya din adamlarıyla fen hocalarını veya okul hocalarını zaman zaman ortak mahfillerde buluşturma, bir araya getirme projesinne işlerlik kazandırmak istemiştir. Fikir alışverişinde fayda var. Böylece tek yanlı dini bilimler tahsilinin getireceği taassup ikliminden uzaklaşılmış olur. Keza buna mukabil tek yanlı fen ilimleri tahsilinin getirdiği inkar batıklığına da düşülmemiş olur. Bediüzzaman bu hususta şunları söyler: "Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder. ” Tevhid denge üzerinde yakalanır. Eskiler de bu dengeye işaretle ‘kim tasavvufa dalmadan (fıkhı batınla mücehhez olmadan) zahiri fıkıhla iştigal ederse fıska düşer kim de tersini yaparak sadece tasavvufla veya batini fıkıhla uğraşarak zahiri terk ederse zındıklığa düşer’ mealinde sözler söylemişlerdir. Gazali bütün bunları mezcetmek için İhya kitabını kaleme almıştır.  
 
Kamil insan her makamın hakkını veren insandır.
 
Son sıralarda bazı İslam ülkelerinde dini laubalilik veya kayıtsızlık hüküm sürerken Ezher Şeyhi Ahmet Tayyib Mısır’da ateist akımın veya ilhad akımının hızlandığını söylemiştir. Daha önce Suudlu yazar Abdulaziz Muhammed Kasım da Cidde gibi şehirlerde ateizm akımının yayıldığını yazmıştır. Bu akım Hamza Kaşgari gibilerin şahsında yüzünü göstermiş ve yüzeye vurmuştur. (1) Selim Azuz isimle yazar Mısır’daki ateizm akımıyla alakalı olarak yazdığı makalesinde Ezherli hocaların Allah ve Resulünü tanımayan mülhitleri ayet ve hadislerle ikna etmeye çalıştığını lakin söylenenlerin hakikatte doğru olsa bile bu makamda onlara işlemediğini ifade etmektedir. (2) Zira onların yaşadığı akli makama bulaşık bir psikolojik makamdır. Bunlar, ‘muhalefet et meşhur ol’ makamında yaşıyorlar. Bu nedenle onlara karşı basitten mürekkebe doğru bir tedavi biçimi uygulamak gerekiyor. Esasında kitab-ı mesturu veya iki kapak arasındaki bilgileri anlatan ilimlere şer’i ilimler diyoruz. Onun ötesinde kainat kitabını anlatan veya Sünnetullahı dile getiren ilimlere de Gazali’nin tabiriyle dini veya İslami ilimler diyoruz. Şer’i ilimler öz, İslami ilimler ise onun geniş alanı, hinterlandıdır. Beşeri ilimler, sosyal ilimler alıp bırakılmaya elverişlidir. Bundan dolayı İsmail Raci Faruki ve Taha Cabir Alvani’nin temsil ettiği ekol sosyal ilimleri İslamileştirmeyi hedeflemiştir. Tecrübi ilimler ise Allah’ın kainat kitabını okumaktır. Şer’i açıdan bu ilimlerin tahsil edilmesi bıçak mesabesindedir. Nerede kullanıldığına bağlı olarak meşruiyet kazanır veya kaybeder.  Nükleer çalışma yapmak başka nükleer silahlar yapmak daha başkadır. Nükleer silahların da savunma veya saldırı amaçlı olarak edinilmesi arasında farklar vardır.
 
Mantığı reddedenler bugün bazı sosyal ve tecrübi ilimleri de reddediyorlar. IŞİD’in Musul, Rakka ve Deyri’z Zur okullarında uygulamaya koyduğu müfredat bu zeminde tartışma konusu oluyor. IŞİD’in denetiminde olan okullarda sadece şer’i ilimler okutuluyor. Bunlar için de ‘bazı şer’i ilimler’ demek daha doğru olur. Bu şer’i ilimlerin hinterlandı olan fenni ilimler yasaklanıyor. Bu yüzden de IŞİD inkarcı eğitimi gözden geçirmek (revise infidel education) gerekçesiyle Suriye’nin doğusundaki bazı okulları tatil etmiş ve öğretmenlerini şer’i kurslara havale etmiştir. (3) Burada çözüm, fizik, kimya, tarih gibi ilimlerin yasaklanması değil, gözden geçirilmesi ve revize edilmesidir. Birçok ilim dalını yasaklamalarına rağmen matematik bu kapsamın dışında tutulmuştur. Halbuki İngiliz filozof Bernard Russel’ın zaviyesinden bu ilim dalını da yasaklamaları gerekir. Russel sonsuzluk makamında matematikle iktifa ettiğini söylemektedir. Sonsuzluk ve beka duygusunu matematik üzerinden tatmin ettiğini ifade etmiştir. Yani sanii zülcelal ve’l kemal ve ona bağlı sonsuzluk ihtiyacını matematik üzerinden karşıladığını söylemektedir. Russel böyle dedi diye matematiği yasaklamamız mı gerekir? IŞİD de yasaklamalara kılıf veya gerekçe olarak bütün ilimlerin Allah’a ve yaratıcıya dayandığını ifade ediyor. Bu umumi ifade doğru olmakla birlikte sapla samanı ayıklama aşamasında yine de gayret ve çalışma gerektiriyor. Bu umumi ifade omuzlarımıza tümünü yasaklama değil yanlışla doğruyu ayıklama görevini yüklüyor.  
 
IŞİD yetkilileri Deyri’z Zur şehrinde okul yöneticileriyle bir araya geliyor ve öğretmenlerin bir ay boputca kursa tabi tutulacaklarını ve bu arada kendilerinin de inkarcı müfredatı gözden geçireceklerini  ifade ediyorlar. Akedemik yılın başlamasıyla birlikte IŞİD’in kontrolü altında olan bölgelerde eğitimin mahiyetiyle ilgili çalışma onu ötesinde tartışmalar devam ediyor.  Mahmut al-Amin IŞİD’in Şeriat okulları serisi kurduğunu veya  bu isimle dönüştürdüğünü ancak eğitim seviyesinin açınacak durumda olduğunu ifade ediyor( 4). Bilim tarih ve coğrafya gibi ilimler tayyediliyor.  
 
Kimileri IŞİD’in eğitim anlayışını ABD’de Cumhuriyetçi Partinin radikal kanatlarından Çay Partisinin anlayışına benzetiliyor.  Çay Partisi de Darwinci anlayışlara ve evrim ve tekamüle karşı çıkıyor ve ilimlerin Allah’a bağlanması gerektiğini savunuyor. Çay Partisinin ileri gelenleri Amerikan demokrasisini Musa Aleyhiselamdan mülhem olduğunu ileri sürüyorlar.  Tahkik etme veya gerçekleştirme yöntemi tartışmalı olsa da ilimlerin merkezine Allah’a koyduğunuzda kainatı anlama anahtarını da bulmuş olacağız.   Hadisler, ahirzamanda pozitivizmi nazara vererek; ilmin Allah rızası dışında  tahsil edileceğini haber  vermektedir. İlimler Allah için değil dünya için tahsil edilmektedir.  Bu hem pozitivizme hem de pragmatizme çağrıştırmaktadır.  
 
 Sonuç olarak; 11 Eylül sonrasında Amerikalılar İslam dünyasının müfredatına müdahale ederek İslami eğitimi modernize etmek istemiştir. Bu eğitime ideolojik bir müdahaledir. Bu ideolojik olarak yanlış bir müdahale olduğu gibi IŞİD’in yaptığı da tersinden benzeri bir sona çıkmaktadır.  Siyasi olarak da IŞİD ile Bush’un anlayışı benzemektedir: Benimle değilsen hasmımsın!
 
1-http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=18128
2- http://www.almokhtsar.com/news
3- ISIS cancels all classes except religious studies in Syrian schools because 'even the two-times table shouldn't be taught as all knowledge belongs to the creator'
http://www.dailymail.co.uk/news/article-2825451/Islamic-State-shuts-schools-eastern-Syria.html
4- http://al-shorfa.com/en_GB/articles/meii/features/2014/11/10/feature-01
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum