İlim üç türlüdür, biri de 'Bilmiyorum' diyebilmektir

İlim üç türlüdür, biri de 'Bilmiyorum' diyebilmektir

Hadis-i Şerif

Bismillahirrahmanirrahim

îbni Ömer (ra) rivayet ediyor. Resulullah (sav) buyurdular ki:

İlim üç türlüdür: Açıklayıcı bir kitap, eskiden beri sürüp gelen güzel bir âdet ve "Bilmiyorum" diyebilmektir.
 
Üç türlü ilimden birincisi kapalı hiçbir nokta bırakmayan, ele aldığı meseleleri hiçbir şüpheye yer bırakmayacak, akla yeni sorular getirmeyecek tarzda açıklığa kavuşturan kitaptır. Burada kitabın yazılı metin mânâsına geldiği ve yazılı olan herşeyi içine aldığı düşünülürse, bu özelliği taşıyan bir makalenin, bir risalenin, bir tezin veya küçük büyük herhangi bir maksada matuf olarak yazılmış yazıların ne derece faydalı olacağı, birçoğunun ruh dünyasını aydınlatacağı, yola getireceği, kötülüklere bir kılıç gibi ineceği göz önüne getirilebilir. Kur'ân'da kaleme yemin edilmesi bu hikmete binâen olsa gerektir. Tarih boyunca bu mânâyı taşıyan nice kitabın kütüphanelerin baş köşesinde yer aldığını, elden ele dolaştığını, ruh ve kalblerin derinliklerine kadar işlediğini görüyoruz.

İşte Hadis-i Şerifte dikkat çekilen özellikleri azamî derecede kendisinde bulunduran en mükemmel kitap hiç şüphesiz Kur'ân-ı Kerîmdir. Kur'ân'ın bir isminin "Kitap" olması da bu ismin en liyakatli şekilde ve öncelikle ona yakıştığının bir ifadesidir. Diğer kitaplar onunla paralellik arzettiği ve onun manevî güneşinden feyzlendiği ölçüde değer kazanırlar.

Hadiste yerleşmiş, eskiden beri devam edegelen güzel âdetlerin de ilim çeşitleri arasında sayılması oldukça manâlıdır. Çünkü bu âdetler defalarca tecrübelerden geçirilerek süzülegeien, muşahhaslaşan, şuurluca devam ettirilen, bilerek uygulanan, kökü maziye dayalı prensiplerdir. Bu manevî miras kültür kelimesiyle de ifade edilebilir. Milletleri ayakta tutan unsurların en önemlilerin den biridir. Çünkü böyle âdetler geleceğe atlama tahtası olur, geçmişle gelecek arasındaki bağı kurar, devamlılık ve canlılık sağlar. Bu güzel âdetler bir milletin adetâ kimlik belgesidir. Bu belgeyi yitiren milletler şahsiyetlerini kendi elleriyle ayakları altına almış olurlar.

Faydalısıyla zararlısıyla kültürü, örf ve âdetleri öğrenmek faydalı bir davra­nıştır. Faydalı uygulanmak, zararlı da sakınılmak için öğrenilir. Faydalılık ve zararlılığın ölçüsü de Allah'ın dinidir.

Hadiste "Bilmiyorum" diyebilmek de ilim olarak gösterilmiştir. Yerinde ve zamanında söylenen bu kelime gerçekten ilmin, birşeyler bilmenin ifadesidir. "Bilmiyorum" diyebilmek tevazûdan çok bir gerçeği dile getirir. Aynı zamanda bu ilerlemenin, inkişafın da temel taşıdır. İnsan bilmediği konuda "Bilmiyorum" diyebilmelidir. Çünkü bir kimsenin herşeyi bilmesi mümkün değildir. Bilmediği halde "Biliyorum" diyen kimsenin öğrenebileceği birşey de yoktur. Kendine ilim hazinelerini kapamış olur. Yükselmesi de söz konusu olmaz.

İlimde mesafe alanlar öğrendikçe cehaletlerini anlamış, daha çok öğrenme aşk ve şevki içerisine girmişlerdir.
"Bilmiyorum" diyebilen insanlar aynı zamanda haddini bilen insanlardır. Birgün İmam-ı Ebû Yusuf'a bir soru sorulmuş, "Bilmiyorum" cevabını vermişti. "Bilmiyorsun da kâdıu'l-kudât unvanıyla şu kadar maaşı niçin devlet hazinesinden alıyorsun?" dediklerinde'şöyle demişti: "Ben bildiğim kadar alıyorum. Bilmediğim kadar alsaydım devlet hazinesi buna yetmezdi."

İşte hadisin belirttiği üç ilimden birisi de budur.

(Camiussağir - 5710)