İlim Dua İrtibatı

Madem insan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek üzere gönderilmiştir. Ve mahiyet ve istidat itibariyle herşey ilim ile irtibatlandırılmıştır. O halde Rabbe seslenmek, Rahman’ın icabetiyle manen nefeslenmek demek olan dua hakikatı da, nur-u a’zam olan ilmin ihatalı dairesinden hariç değildir...

İman Halık-ı kâinat ile intisap kurmaktır. İntisap edilen zat ile kavli ve fiili irtibata geçmek ister. İrtibata geçmek ise ilim ile duayı iktiza eder. Bu irtibatın Allah’tan insana olanı vahiy ile, insandan Allah’a olanı ilim ve dua ile gerçekleşir. Yani insan ilim vasıtası ile aklen, dua vesilesi ile kavlen Allah ile irtibata geçebilir...

İnsan acz, fakr ve zaafı itibarıyla mütenevvi ilimlere muhtaç ve müstaiddir. Binaenaleyh bidayette marifet ile hayreti, nihayette muhabbet ile haşyeti intaç eden nâfi bir ilim duayı tevlide kabildir. Demek acz-i insani istidat-ı ilmiyenin harice çıkması için bir şart-ı adidir...

Evet ubudiyetin pek çok esrarını hâvi, bir hami-i meçhule sığınma hâli olan dua; acz ve fakr ile yaratılan, izzet ve ikrama mazhar kılınan insanın kâinatı kendi etrafında döndüren zata yönelmesi, sonsuz kudretine iltica etmesi, Rahman’ın rahmetinden istemesidir...

Nafi bir ilmin en nurani kârı, sema kapılarının altın anahtarı, kalpteki ihtiyacın Rabbe izharı, mükedder bir gönlün yazı baharı olan dua; insanın çokluğunu (varlığını) değil, yokluğunu (fakrını) idrak etmesidir...

Batındaki imanın zahire akseden sesi olan dua; ilahi icabete nailiyet, Rahman’a kurbiyet vesilesidir...

Rahman’a aidiyetin kavli, hali ve fiili bir avdeti olan dua; ilim ile açılan yolda insanın âli makamlara yükselmesidir...

Allah’a intisap ve ihtiyacın fark edilmesi, halis bir imanın neticesi olan dua; aciz ve fakir benliğin koca âlemleri kolayca çeviren Zata teslim edilmesidir...

Dua; insanın acz ve fakrını anlaması, kulluğunun farkına varması, istinad ve istimdat noktalarını araması, ellerini semaya kaldırması, bir hami-i meçhule yalvarmasıdır...

Allah’a yalvarmak, O’nu anmaktır...

Allah’a yalvarmak, O’na dayanmaktır...

Allah’a yalvarmak, manen aklanmaktır...

Allah’a yalvarmak; sırr-ı tevhidi anlamaktır...

Allah’a yalvarmak; O’ndan yardım almaktır...

Allah’a yalvarmak, O’ndan başka Hak Mabud tanımamaktır...

Allah’a yalvarmak, “iyyake nestain” hakikatini fiilen anlamaktır...

Allah’a yalvarmak, O’nun isimlerini almaktır... (Mütevazi olan bir reisin ismini aldı, mağrur almadı.)

Acz korkuyu, korku merakı, merak tanımayı, tanıma sevmeyi, sevme ise sevdiğinden istemeyi intaç eder. Evet, aciz olan insan korkar, korkan kişi isnad edecek bir nokta arar. Bu arama onu tanımaya (ilme) vasıl eder...

Sekizinci sözde, dehşet ile korkan ikinci adam kendini tanıttırmak isteyen zatı merak eder. Tanımak merakından tılsım sahibinin muhabbeti, ondan dahi tılsımı açmak arzusu, o arzudan dahi tılsım sahibini razı edecek bir vaziyet almak iradesi neşet eder. Sonra niyaza (duaya) başlar. Sonra tılsımın anahtarı (yaratılış hikmeti) ona ilham edilir...

Elhasıl; Duanın mebdesi Allah’tan istemek, müntehası ve kemali ise Allah’ı istemektir. en büyükten istenen en büyük olmak icabeder. Bu ise ilim ve marifetten alınan pay ile mütenasiptir. Avam Allah’tan istemeyi, havas Allah’ı istemeyi önceler. Allah’ı istemek; esma ve sıfatına marifet ile mazhariyeti, zat ve şuunatına muhabbet ve kurbiyeti istemektir...

İnsan acz, fakr ve kusurunu idrak etmeyince kibirlenecektir. Nefis kibir ile kirlenince dil O’ndan istemeyecektir. O’ndan istemeyen diller başkalarından dilenecektir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum