İktisat ve haddini bilmek

Optimizasyon iktisadın önemli meselelerinden birisidir. Yani kaynakları en etkin ve en verimli şekilde kullanmak. Eğer ben iktisatçı değilsem bu kavram beni ilgilendirir mi?

Eğer ömür sermayem az ve lüzumlu işlerim çok ise,ki öyle, bu kavram bana çok lazım. Elimde az olan, kısıtlı olan bir şey var ve benim çok şeyler yapmam gerekiyor. Uçağının kalkmasına iki saat kalmış ve henüz bavul hazırlamamış biri veya yarım saat sonra misafir geleceğini öğrenen evi dağınık bir hanım az bir zamana çok şey sığdırması gerektiği bilinci ile ciddi çalışır ve hedefine odaklanır ve hedefe hizmet etmeyecek şeyleri de gündemden çıkarır. Veya az bir malzeme ile çok çocuğuna yemek hazırlayan bir valide malzemeyi en verimli şekilde kullanmaya odaklanır.

Şimdi kendimize bakalım; ne kadar vaktim var ve neler yapmam gerekiyor?

Ortalama altmış sene (Risalelerde hep altmış arşınlık kuyu misaline kıyasen) ömrüm var. Peki işlerim neler? Taallüm ile tekemmül. Yani ilim ile kemale gitmek.

Kemalimin uç noktası neresi, yani nereye gelince tekemmülüm tamam olacak?

Kendi aksal-gayatıma ulaşınca. Yani Allah’ın verdiği istidatlarımız nem’alanınca. Bir başka ifade ile; küçük hakikatim sümbüllenince.

Elbette küçük hakikatimi sümbüllendirecek olan FETTAH ismi ile müsemma olan Cenab-ı Hak’tır. Peki ben ne yapacağım?

Mahiyet çekirdeğimi dış etkenlerden muhafaza edip, ezilip parçalanmaktan ve dışarıdan delinerek içindekinin çıkarılmasına çalışılmasından muhafaza edeceğim. Ubudiyet toprağı altına koyacağım, İslamiyet suyu ile sulayacağım, îmanın ziyası ile arasına girecek perdeleri kaldıracağım. Ve o çekirdeği zararlı maddeleri celb etmek için kullanmayacağım. yani kısaca, fıtratımı bozacak şeylerden uzak duracağım.

Cenab-ı hak bir incir çekirdeğinde nasıl incir ağacının programını yazmış ise, benim istidat çekirdeklerim içinde de kader kalemi ile harika programlar yazmış. O programlara kudretin tecellisi ile vücut verecek. Benim sadece o çekirdeğe müdahale edip onu delmemem ve sulamayı ihmal etmemem ve îman nurunun önüne kalın gaflet perdeleri çekmemem gerekiyor. Yani sadece hayrı kabul edeceğim. Yoksa kendim, kendime bir şey yapacak değilim. Allah programı yazmış ve kudreti ile fettahiyyeti ile açacak, eğer ben bozmaz isem.

Bu noktada soracağım doğru soru ‘ne yapsam ne yapsam’ değil de ‘ne yapmasam, ne yapmasam’dır. Cevap da gayet basit: bozma, karışma, karıştırma. İlk okulda öğrendiğin gibi; sadece fasülyeleri toprağa koy (pamuk olmasın, fıtrî değil ve koku yapar), sulamayı unutma (suyu sen yapmayacaksın ve yapamazsın), pencereden gelen ışığı kalın perdeler ile kesme (güneşi de yapacak olan değilsin ve ışığın gelmesi için ekstra çabalaman gerekmez, sadece perdeyi aç). İşte hepsi bu kadar. Sonra bekle, sadece bekle…

Her insan da bir çiçek tohumu gibi; kimi gül, kimi papatya, kimi lale gibi. Herkesin içinde ayrı bir program yazılmış. Bu program bir ciheti ile aynı, bir ciheti ile ayrı. Yani vahdet ve ehadiyet tecellilerine mazhar.

İstidatlar ciheti ile meseleye böyle bakabileceğimiz gibi bir de emanetin bir ciheti olan ene çekirdeği var ki öyle acib bir çekirdek ki ondan zakkum ağacı da çıkabilir, tuba ağacı da. Şimdilik bu meseleye girmeyelim.

Demek en önemli işim îman, İslamiyet ve ubudiyyet noktasında.

Sadece benim orada iş görebileceğim ve benim çabam olmadan gelip başkasının düzene koyamayacağı tek yer kendi iç alemimdir. En büyük vazifem de kendi vücut ülkemde ve o ülkenin merkezi ve belki de o ülkeyi bir cihette ihata eden kalb dairemdir. Ülkeyi (Türkiye) idare etmek için bana ihtiyaç yoktur, o konuda vazifeli değilsem ve inisiyatif kullanabilecek bir makamda bulunmuyorsam ilgilenmem de gereksizdir. Üklemizin kurtulamamasının sebebi herkesin kurtarıcı olmak istemesi ve kendi işini öncelememesi olabilir.

Öyle anlıyorum ki benim en büyük ve daimi vazifem kalb dairemde. Diğer geniş dairelerde ise bazen küçük vazifelerim olabilir. Tv haberlerini dinlemek ise kalbimin Rabbimden verdiği haberleri kaçırmak ve kalbimin sesini hiç işitmemek için bir fiili dua olabilir.

Madem ömür az ve en büyük vazifem kalb dairemde, öyle ise kalbimi beslemek ve kalbimi zararlardan muhafaza etmek en öncelikli işim. Vaktimi tanzim ederken önce kalbimin gıdasını alacağım vakti ayıracağım sonra diğer dairelere (bu dairelerin 11.Şua’nın 4.meselesinde izahı var) bakacağım ve daimi vazife sadece kalb dairesinde.

Daimi oluşunu şöyle anlıyorum ki; biri bana iyilik ettiğinde kalbimin perestişi acaba ona mı gidiyor yoksa Allah’a mı gidiyor? Biri bana zarar verdiğinde o zararı ondan mı biliyorum yoksa “zarar ve menfaat Allah’ın elindedir” deyip, bu zararın gelmesine hangi fiilim ile yol açtım ya da bakalım ardından ne hayırlar gelecek diye araştırıyor muyum? Bir işi yaparken kul olduğumun bilinci ile, sonuca odaklanmadan hareket edebiliyor muyum? O işi yapmaya beni sevk eden Allah’ın emri mi oluyor, nefsim mi? bu sorgulamayı uzatabiliriz. Her an kalbde manalar dokunuyor ve her an yapıp ettiklerim ve tefekkürüm kalbimin zahrı olan hafızama işleniyor. Kalbimi bir kenara koyup da yaptığım hiçbir şey yok öyle ise her daim kalbime ait vazife var. Her nefesimde ve algılayışımda kalbime bir katre damlıyor, yaşadığımın hülasası olarak.

Daha ileri gitmeyelim ve burada tefekkürümüzü başladığımız noktaya bağlayarak tamamlayalım. Sermayem ömrümdür. Görmek, işitmek, konuşmak ve cihazatımın hepsi de bana emanettir. Padişahım bana vermiş ve git bununla şu pusulada yazdığım şeyleri al, ticaret et demiş. Öyle ise kendime ait olmayan şeyleri öz sermayem sanarak haddimi aşmamalıyım. Ben sadece bir dümenci neferiyim. Gemi benim değil, içindekiler de. Hayat sefinesi bana ait değil. Görevim gözümü, kulağımı doğru yöne çevirmektir. Ömrümü doğru yönde sarf etmektir. Zira sermayem sadece ömrümdür, hayat ve ona takılanlar benim değil. Bunun müeccel neticesi ebedî saadettir. Muaccel vazifesi ise rahatla sahil-i selamete çıkmaktır. Gemiyi ve içindekileri sahiplenmek ve geminin tüm neticelerini kendime almayı istemek ise haddimi aşmak manasına gelir. Netice itibariyle optimizasyonuna çalışacağım sermaye ömür sermayesidir. Ömrümüzü malayaniyatta sarf (israf da bu kökten geliyor) etmekten Allah’a sığınıyoruz, zira çok zaman bundan aciz kalıyoruz.

Ömür sermayemizi bir kasıt (iktisat kelimesinin kökü) ile şuurlu olarak en verimli şekilde kullanmak duası ile. 

Ömrünüze bereket…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum