İçimizden kopan bir tel

Duygu ve his kelimeleri bizde ince, sıcak ve derin algılamaları çağrıştırır. “Çok duygulandım” sözü, içimizde bir sevgi, bir şefkat ve bir acıma hissi duymamızın kelimelerle ifadesidir.

Duygular içimizin görünmez parçaları ama onlarsız asla bir an geçirmediğimiz zenginliklerimiz olması itibariyledir ki, insan olarak onlarla ilgilenmemiz de son derece yoğuncadır. Karşımızda zor durumda olan ve acı acı ağlayan bir çocuğu görüp de içinden bir tel kopmayanın mutlaka canavarlığa yakın bir duygu erozyonuna kapıldığını söylemek pekâlâ mümkün.
.
Duygulanmak ve duygulanmanın gereğini yerine getirmek bir düzey işidir elbette. İçimizin en büyük zenginlikleri olan duygularımızdan uzak yaşamayı denemek insanlığımızın bir büyük köşe taşının yerinden oynaması ya da kaybolması demektir. Bu nedenle bizde var olan duygularımızın farkına varmak belki de varoluşumuzun en önemli amaçlarından biri. Hiç olmazsa bu yanımızı genel çizgileriyle de olsa tanımamız ve onlarla ilgilenmemiz son derece önemlidir. Bu nedenle bu yazımızda belli başlı duygularımızın bir listesini vermeyi uygun görüyoruz. Ama önce duygunun anlamı üzerinde duralım.

Büyük Türkçe Sözlüğüne göre kısaca duygu, “Belirli bir nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim” olarak tanımlanır. Yine aynı sözlükte, Yeniçağ akılcı felsefesine göre, değişik anlamları içinde bize en uygunu şöyle: “Kendine özgü bir ruhsal devinim ve devinimlilik.” Bu anlama göre duygu, ya belirli bir şeye yönelmiş özel bir duygu ya da tümüyle duygu ve duygu durumu olabilir. Bu tanımla çok değişik duygular gündeme gelmektedir. Oxford İngilizce Sözlüğü ise duyguya, “herhangi bir zihin, his, tutku çalkantısı ya da devinimi; herhangi bir şiddetli ya da uyarılmış zihinsel durum” anlamını yüklemektedir.

Bütün bu tanımlar bizi şu noktaya getirmesinde bir sakınca yok: Her duygu, bir his ve bu hisse uygun belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bunlara bağlı olarak hareket eğilimlerinden haber verir.

Çok değişik ve değişken duygular var. Doğu Mistisizminde seksen dört bin yıkıcı ve bir o kadar da yapıcı duygulardan söz edilir. Bunları hangi kriterlere göre hesaplamışlar? Elbette bütün bunları adlandırmak da mümkün değil. Belki bazı temel duyguları saymak ve adlandırmak mümkündür. Diğerlerini de bu temel duygulara bağlı olarak değerlendirmek gerekir.

Duygular dünyamız o denli girift ve karışıktır ki, onları “bu şudur ve bu budur” diye bir bir ayırmak ve ayrı ayrı tespit edip tanımlamak son derece zor. Araştırmacılar bile hangi duyguların temel ve diğerlerinin bunlara bağlı olarak ortaya çıktıklarını henüz kesin belirlemiş değiller. Hatta temel duyguların var olup olmadığı hakkında bile tartışmaktadırlar. Yani anlaşılan duygular konusunda henüz bir birlik sağlanmış değil. Ama ne olursa olsun yapılan araştırmalara göre varılan sonuçlar, en azından şimdilik bizi tatmin eder durumdadır.

Aynı duygu değişik kişilerde benzer bir şekilde mi ortaya çıkar? Yani her insanın aynı tepkide bulunduğu evrensel duyguları var mı? Mesela gülme, Eskimolarda bizden olduğundan farklı mıdır? Bunun üzerinde de çok araştırmalar yapılmış. Bu ilginç araştırmayı San Francisko’daki
 Kaliforniya Üniversitesi’nde Paul Ekman yıllar süren çalışmasında ortaya koymuş. Ekman,
belirli yüz ifadelerinden dördünün, yani korku, öfke, üzüntü ve zevke karşı değişik kabilelerden okuma yazma bilmeyenlerinin aynı tepkide bulunduklarını gözledi. Özellikle bu duyguların evrenselliğini ortaya koydu. Ekman bu sonucu Yine Gine’in yaylalarında medeniyetten tecrit edilmiş halde Taş Devri’nden kalma Fore kavminde de gözlemleyerek insanların aynı temel duyguları tanıdığını ileri sürmüştür. Duyguların yüze vuran ifadelerinin evrenselliği diğer bazı araştırmalarca da ispatlanmıştır. Asya kıtasında yaşayan bir beyazın gülme şekli nasılsa, Amerika kıtasında yaşayan bir zencinin de gülmesi aynı mimik hareketleriyle olmaktadır.

Danıel Goleman da duygularla ilgili temel ilkeler ararken Ekman’ı ve diğer araştırıcıları izleyerek, “ben de duyguları kümeler ya da boyutlar bağlamında düşünüyorum” der. Böylelikle duyguları daha yakından anlayabilmek için kümeleme tekniğinin daha yararlı olabileceğini ileri sürer ve “öfke, üzüntü, korku, zevk, sevgi, utanç gibi başlıca kümeleri duygusal hayatımızın sonsuz çeşitliliğinin bir delili olarak görüyorum” diye de konuya açıklık getirir. Aşağıda da göstereceğimiz kümelerin her birinin özünde temel bir duygusal çekirdek bulunur. Bu çekirdekten temel duygunun akrabaları ya da bu temel duygunun özelliklerinden bir ya da birkaçını taşıyan diğer duygu çeşitleri sayısız mutasyonlarla halkalar halinde yayılır. Dış halkalarda ruh halleri vardır; teknik açıdan bunlar duygulardan daha kalıcı ve sessizdir.

Duyguların kümelemelerinden söz etmişken temel duygu diyebileceğimiz belli başlı duygu kümelerimizdeki çeşitlerini verelim:
 
Öfke: Hiddet, hakaret, gazap, içerleme, kızma, sinirlenme, hınç, kin, rahatsızlık, alınganlık, düşmanlık gibi. Bunların en uç noktada patolojik nefret ve şiddet vardır.

Üzüntü: Acı, keder, neşesizlik, kasvet, melankoli, kendine acıma, yalnızlık, can sıkıntısı, umutsuzluk. Patolojik durumu şiddetli depresyondur.

Korku:  kaygı, kuruntu, asabilik, tasa, hayret, şüphe, uyanıklık, vicdan azabı, huzursuzluk, çekinme, ürkme, dehşet. Bu duygunun patolojik boyutu ise fobi ve paniktir.

Zevk: Mutluluk, coşku, rahatlama, tatmin, haz, sevinç, eğlence, bedeni zevk, heyecan, vecd hali, hoşnutluk, kendinden geçme, aşırı zindelik, kapris ve bunun en uç noktası ise manidir.

Sevgi: Kabul görme, dostluk, güven, iyilik, yakın ilgi, sadakat, hayranlık, aşırı tutkunluk, muhabbet.

Şaşkınlık: Şok, hayret, afallama, merak.

İğrenme: Hor görme, aşağılama, küçümseme, tiksinme, nefret etme, hoşlanmama, itici bulma.

Utanç: Suçluluk, mahcubiyet, hayal kırıklığı, pişmanlık, küçük düşme, üzülme, çile ve pişmanlık. 

Temel duygular bunlardan ibaret değildir elbette. Aslında kıskançlık başlı başına bir temel duygudur. Bunu öfkenin bir çeşitlemesi olarak görenler var. Oysa kıskançlık da öfkeyi tetikleyen sebeplerden biri… Öfke mi yoksa kıskançlık mı temel duygu? Yukarıda sayılmayanlar arasında aidiyet ve güven duygusu da bir temel duygu. Duygu kuramcıları arasında da anlaşmazlık var. Önemli olan çok değişik duygularımızın ve bu temel duygulara bağlı olarak sayısız duygu uzantılarının olduğudur.

Duygularımız hakkında ne denli bilgi sahibi olursak, iyilerinden yararlanmayı ve kötülerinden uzaklaşmayı o denli becermiş oluruz. Dışarıda ele avuca sığmayan dolaşanlar varsa, içimizde de denetimimizin altına girmeyen ya da girmeye direten duygularımız da vardır.

(Not: Kaynak olarak Danıel Goleman’ın Duygusal Zeka adlı kitabından yararlanılmıştır.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.