İbadetin büyük bir ticaret ve saadet oluşu

Bir gün Nasreddin Hocayı kapının önünde bir şeyler ararken gören dostları:

-Hayrola hocam ne arıyorsun?

-Yüzüğümü düşürdüm de onu arıyorum.

-Hocam nerede düşürdüğünü söyle de biz de yardımcı olalım demişler.
 Nasreddin Hoca:
"-İçeride, evin içinde düşürdüm." demiş.
-Peki, hocam içeride düşürdüğün yüzüğü neden dışarıda arıyorsun?
"-Burası daha aydınlık ta ondan dolayı burada arıyorum." demiş.

Demek ki, saadeti doğru yerde ve kaynağında aramak gerekiyor. O halde insan hayatının huzur ve saadetle devam edebilmesi için ibadetle desteklenmelidir. Aksi takdirde îman; zamanla zayıflayarak kuvvetten düşer, günün birinde yıkılmaya yüz tutabilir. İşin en acı ve gerçek tarafı da insanların bu sessiz ve derinden yıkılışın farkında olamamalarıdır. îman ile ibadet arasında çok sıkı ve ciddi bir bağ vardır. Amel, pratik bir îman, îman da teorik bir ameldir. Sadece tıp kitaplarını okumakla doktor olunamadığı gibi, sadece teorik bir îman ile de ebedi saadete ulaşmak ve cennete gitmek mümkün değildir. Bedüzzaman hazretleri “İbadetin büyük bir ticaret ve saadet” olduğunu ve insanda potansiyel olarak bulunan latifelerin ve hislerin harekete geçmesi için ibadet ve taatın muhakkak gerekli olduğuna vurgu yapar.

Yüce Allah: "Ey insanlar, ibadet ediniz" ile başlayan ayette insanoğlunun yoktan var edildiğini, yeryüzünün ve gökyüzünün yaratılıp insanlığın hizmetine sunulduğunu ve yağmurun rahmet oluşuna nazarları çevirdikten sonra öyle ise “Ey insanlar sizi tepeden tırnağa nimetlerle donatan O Yüce Yaratıcı’ya itaat edin” [1] ifadesine dikkatleri çeker.

Kulluk yani “Ubudiyet, mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, belki netice-i nimet-i sabıkadır.”[2] Yani geçmişte verilmiş bütün nimetler, hepsi birer şükür ve ibadet isterler. İnsan; verilen bunca nimetlerden kaçının şükrünü eda etti de, cennete gözünü dikerek, amelimin karşılığıdır diyebiliyor. Hâlbuki “Cennet; hiçbir insanın (peygamberler de dâhil olmak üzere) alın terinin karşılığı değil, ancak Allah’ın insanlara bir ikramı, fazlı ve ihsanıdır.” Yani sadece Allah’a yapılan kullukla cennet kazanılamıyor. Yapılan ibadetler; insana önceden verilen nimetlerin bir sonucu, bir neticesidir. Bu sebeple yapılan ibadetler: Cennetin ve şu anda verilmiş ve gelecekte verilecek olan nimetlerin bir karşılığı değil, belki önceden hak etmediğimiz halde verilen nimetlere bir teşekkürdür. Çünkü kâinatı, vücudumuzu ve vücudumuz için gerekli olan nimetlerin verilmesiyle zaten ücretimizi almış bulunmaktayız. Onun için verilen bunca nimetlere karşı ibadet etmek, insanlığın bir gereği ve borcudur.

İnsan bu dünyada hanında bir asker ve yolcudur. Sağa yolun yolcusu, cennet bahçelerinden bir bahçeye, sol yolun yolcusu ise, cehennem çukurlarından bir çukura gider. Evet, sağ her zaman iyiliğin, güzelliğin, mutluluğun, güvenin ve bereketin sembolü ve ahiret eksenli olmuştur. Sol ise; şüphenin, endişenin, korkunun, tehlikenin, huzursuzluğun adresi ve dünya eksenli olmuştur. Çünkü “ Bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Asıl hayat, ebedî olan ahiret yurdundaki hayatıdır. Keşke bunun bilincine varsalardı!”[3]

Bu dünyada bir yolcu ve asker olan her insana rahatlıkla taşıyabileceği beş kilo gram ağırlında bir çanta yüklenmiştir.  Bu beş kilo gram ağırlığındaki çanta ise, farz olan beş ibadettir. Bunlar da Namaz, oruç, hac, zekât ve kelime-i şahadettir. Bu dünyada yolcu olan her insana kendini tehlikelere karşı koruyabilmesi için iki buçuk kilo ağırlığında bir silah daha verilmiştir ki; bu da takvanın esaslarından olan ihlâs ve samimiyettir. Kur’an-ı Kerimde “Unutmayın ki en hayırlı elbise, takva elbisesidir.”[4] buyrulur. Görüldüğü üzere bu dünya hanında yolcu olan her mümin, takva elbisesini ve azığını almadan yola çıkmaması gerekiyor. Aksi halde yolda yalnız, aç, susuz, perişan ve kimsesiz kalacaktır. Hayatını iman, ibadet ve marifetle bezeyenler ise, hiçbir yol yorgunluğu hissetmeden hayal gibi uçup gidecekler.

Bu dünya yolculuğunda sırtımıza aldığımız yiyecek ve mühimmata bakılırsa bunların tamamı ancak on kilo kadardır. Bedenen zayıf insanların bile rahatlıkla taşıyabilecekleri bir ağırlıktır bu. Çünkü “Cenab-ı Hakk, hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez.”[5] Evet,“ibadetin gerçi görünüşte bir ağırlığı var;” fakat “Allah'a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez”. Ne mutlu bu lezzeti hissedenlere! Kaldı ki ibadetin biraz da meşakkati olacak tabi ki. Çünkü bu dünya bir hizmet yeridir. Orada rahat edebilmek için biraz da burada çalışıp çabalamak gerekir. "Yok öyle üç kuruşa beş köfte!"

İmanın ve İslamın anahtarı olan ‘Kelime-i şehadete’ gelince “Yaratan ve rızık veren yalnız Odur, Ondan başka ilah yoktur” anlamı saklıdır. Dikkat edilecek olursa bu iki ismin yani Hâlık ve Rezzâk isimleri, Bakara suresinin 21. ve 22. Âyetlerinde “sizi ve sizden önceki insanları yaratan Rabbinize ibadet ediniz” ayetiyle Hâlık ismine, “Gökten yağmur indirip, onunla size rızık olarak çeşitli mahsuller çıkardı” ayetiyle de Rezzâk ismine işaret edilmektedir. “Kalbi imanla nurlanmış bir kul için, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz.”[6] Çünkü orada hikmet devreye girerek; “O Hakîmdir; abes iş yapmaz.”[7] veya İbrahim Hakkı Hazretleri dediği gibi “Hak şerleri hayr eyler/ Zannetmeki gayr eyler/ Mevla görelim neyler/ Neylerse güzel eyler.” sözlerini mırıldar.

“İbadet ve kulluk, zararsız olmakla beraber, onda dokuz ihtimalle ebedî bir saadetin hazinesi gizlidir.” Kur’an-ı Kerim’in dört temel esaslarından biri de ‘ibadettir.’ Çünkü “âhiret gibi dünya saadeti dahi ibadettedir”

Sonuç cümleleri olarak: “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni yani iki dünya saadetini temin eder.” İnşallah bizler inandığımız ve Müslüman olduğumuz için bu saadete nail olanlardan oluruz. “Bize taat ve muvaffakiyet nasip eden Allah'a sonsuz hamd ve senalar olsun!” [8]



[1] Bakara Suresi, 22. Ayet

[2]24. Söz 5. Dal İkinci Meyve

[4] A'râf Suresi, 26. Ayet

[6] Sözler 3. Söz

[7]Sözler 3. Söz

[8]Üçüncü Söz

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.