Hz. İbrahim ve üç yalan

İslam’ın esası doğruluktur. Bediüzzaman: “sıdk ve doğruluk İslâmiyet’in hayat-ı içtimaiyesinde ukde-i hayatiyesidir”,  “Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’i-vüska, sıdktır; yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur” buyurmuştur.

Her söz doğru olmalıdır. Ya doğruyu söylemek veya susmak lazımdır. Her doğruyu söylemek de doğru olmadığını Bediüzzaman ifade ediyor.    
Cenabı Hak da aleyhimize de olsa doğru söylemeyi emretmiştir. Dinin esası sıdktır, doğruluktur. Münazarat isimli eserde şöyle ifade ediliyor:
“Sual: "Her şeyden evvel bize lazım olan nedir?"
Cevap: Doğruluk.
Sual : "Daha?"
Cevap: Yalan söylememek.
Sual: "Sonra?"
Cevap: Sıdk, sadakat, ihlâs, sebat, tesanüddür.
Sual: "Neden?"
Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu bürhan kafi değil midir ki, hayatımızın bekası îmanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.”

Maslahat için yalan olur mu? Buna asrın imamı fetva vermiyor. Şöyle ifade ediyor: “Amma, maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiştir.” (Tarihçe-i hayat 85)
Ancak şu noktayı da tasrih etmiş ve dikkatimize sunmuştur.
“Fakat kinaye veya tariz suretiyle, yani gayr-ı sarih bir kelimeyle söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.” (İşarat’ül-İ’caz 93)
Peygamber Efendimiz (asm) Hz. İbrahim için ifade buyurduğu ve işaret ettiği üç yalan da bu babtan izah ediliyor. Bize de bir kapı aralanmış oluyor. Bunlar ise:

1-Hz. İbrahim Mısır’a çok güzel olan hanımı Sara ile girdiğinde, Kralın zorla elinden alacağını düşünmüş. Böyle bir durumda Sara’ya kardeşi olduğunu söylemesini bildirmiş. Tabi hanımı ile din kardeşini niyet etmiş ve kinaye olarak kullanmış.
Hakikaten Kral Sara’dan haberdar olunca kötü niyetle ve zorla yanına getirtmiş. Hz. İbrahim de namaza durarak zalimi Allah’a havale etmiş. Kral Sara’ya el uzatınca elleri dona kalmış. Sara’dan affını dilemiş. Elleri çözülmüş. Bu hal üç defa tekrarlanınca Kral kötü niyetinden vazgeçmiş. Hacer’ i de onlara vermiş.
Zulme maruz kalındığı zaman namaza durup Allah’a sığınmak Hz. İbrahim’in bir sünnetidir

2-Hz. İbrahim putları kırmış, baltayı da büyük putun boynuna takmış. Putları kırdığı için muaheze edilmiş. O da; büyük puta sorun konuşursa o kırdığını söyleyecektir. Büyük putun kırdığı doğru değildir. Ancak onun kırdığını, konuşmasına bağladığı için yalan olmayıp rakiplerini susturma taktiği olarak ifade ediliyor.

3-Müşrikler bayram merasimi için Hz. İbrahim’i davet etmişlerdi. Resmi törende putlara saygı merasimi de olacaktı. Hz. İbrahim hasta olduğunu söylemiş. Söylerken ileride hasta olabileceğini niyet etmişti. Hastalığın derecesine göre herkeste olacağı düşünülürse, bu ifadeyle kendisini kurtarmıştır.
Zalimin zulmünden birini korumak için de bu tür ifadeler kullanılabileceği anlaşılıyor. Bediüzzaman da kinaye veya tariz suretiyle, sarih olmayan bir kelime ile söylenen yalanın kizb olmayacağını ifade ediyor.
Kandırmak, kötülük ve yanlış şeyler için bunun kullanılması yanlıştır, günahtır. Bu zamanda doğruluğa dikkat etmek ve doğru konuşmak çok önem kazanmış. Bediüzzaman bunu çok iyi teşhis etmiş dikkatli olunmasını şöyle ifade ediyor:

“Şu zamanda, kizb ve sıdkın ortasındaki mesafe o kadar kısalmış ki, âdetâ omuz omuza vermişler. Sıdktan yalana pek kolay gidiliyor. Hattâ, siyâset propagandası vâsıtasıyla, yalancılık doğruluğa tercih ediliyor. İşte, en çirkin şey, en güzel şeylerle beraber bir dükkânda, bir fiyatla satılsa, elbette pek âlî olan ve hakikat cevherine giden sıdk ve hak pırlantası, o dükkâncının mârifetine ve sözüne itimad edip, körü körüne alınmaz.” (Sözler 446)
 
Cenab-ı Hak bizleri, mesleği doğruluk olan enbiya, evliya ve salihlerle beraber kılsın. Amin.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.