'Hür Adam' aslında bir despot mu?

"Hür Adam"ı nihayet izledim. Her şey bir yana da Mesut Çakarlı'dan Muzaffer Çetinyılmaz'a kadar birçok oyuncuyla hasret gidermiş oldum.

Vay canına, zaman nasıl da akıp gidiyor!

En son gördüğümde yine babasının yönettiği "Sürgün"de çocuk (Durmuş) rolünde oynayan Tarık Tanrısever maşallah kocaman delikanlı (Şamlı Mehmet) olmuş.

Film bittiğinde yılların usta kurgucusu Mevlüt Koçak'tan birlikte birçok işe imza atığımız değerli arkadaşım Metin Çamurcu'ya kadar tanıdık isimler jenerikte arzı endam ediyordu.

Öyle ki, bu işte yer almadıklarını bildiğim halde gözüm Şahin kardeşleri (Nedim, Nesim, Selahattin) aradı.

Bir de, Kanaltürk'teki o talihsiz programa Zaman gazetesi yazarı Nedim Hazar dostum telefonla katılınca "Hah, tamam!" dedim, "Eski günler geri geldi..."

Benim gibi iflah olmaz bir nostalji hastası Allah'tan başka ne isterdi ki!

Yazık ki yazık, çok geçmeden çok sevimsiz bir şey cereyan etti.

"Hür Adam"ın yönetmeni Mehmet Tanrısever, Bugün gazetesinin değerli köşe yazarı Nuh Gönültaş'a mikrofon fırlattı.

Mevzunun mikrofon fırlatmaya nasıl geldiğini gerçekten de anlayamadım.

Dedim ya, dalıp gitmiştim.

"Birlik Sahnesi"nin bodrumdan bozma "ofisinde" Ulvi Alacakaptan ve rahmetli Hasan Nail Canat'la sinema konuştuğumuz yıllara kadar uzanmıştım.

Sanırım seksenli yılların sonuydu.

Ulvi abi, Mehmet Tanrısever adında çelik tencere fabrikatörü bir adamla tanıştığını, film yapmayı kafasına koyduğunu müthiş bir heyecanla anlatıyordu.

Masal niyetine dinlemiştim.

Şükür ki şükür, üç beş ay sonra Fatih'teki o düdük gibi binanın en üst katında "Minyeli Abdullah"ın prodüksiyon çalışmaları başlamış, "masal" gerçek olmuştu.

Rahmetli Yücel Çakmaklı'yı ve Bülent Oran'ı galiba ilk orada tanımıştım.

Ve, Mehmet Tanrısever'i de.

Muttaki bir Müslüman, son derece mütevazı bir insandı.

Feza Film'e ait bir film afişi herhangi bir duvara izinsiz yapıştırılırsa kul hakkına girileceğini düşünüyor, PR faaliyetlerini yürüten arkadaşlara dikkatli olmalarını söylüyordu.

Bir de...

"Minyeli Abdullah"ın başrol oyuncusu Berhan Şimşek filmin imajını zedeleyecek haberlerle magazin basınında boy gösterince, mezkur filmden sonraki sözleşmeleri ona göre yapmaya başlamıştı.

Bunda da hepten haksız sayılmazdı.

Mesela, "Hür Adam"ı başarıyla canlandıran Mürşid Ağa Bağ'ın uygunsuz bir pozisyonunu yakalamış olsalar neler yazıp çizeceklerini düşünebiliyor musunuz?

"Hür Adam gece aleminde dağıttı..."

Veya...

"Hür Adam kaçamak yaparken yakalandı..."

Malum medyanın bu tarz haberlere aşerdiğini tahmin etmek hiç zor değil.

Neyse ki hem Tanrısever tedbiri elden bırakmaz, hem de (hepsinden önemlisi) başrol oyuncusu Mürşid Ağa Bağ bilebildiğim kadarıyla sorumlu bir insan.

Yazık ki yazık, başka bir şey, bambaşka bir şey oldu.

Filmin yapımcı ve yönetmeni, "Sen kimsin... Kaç paralık adamsın... Edepsiz..." diyerek bir meslektaşımıza canlı yayında mikrofon fırlattı.

Medya (başrol oyuncusundan malzeme çıkmayınca) filmin yapımcısı ve yönetmeni üzerinden fırsatı kaçırmadı:

"Hür Adam çıldırdı..."

"Hür Adam mikrofon fırlattı..."

Dünkü yazısında "Meğer Hür Adam'ı bir despot çekmiş" başlığıyla tepkisini ortaya koyan Nuh Gönültaş umarım yeni bir tartışmaya neden olmaz.

Çünkü malum medyanın bunu "Hür Adam aslında bir despot" şeklinde temellük edeceği kesin.

Mehmet Tanrısever neden bu kadar öfkeli bilemiyorum.

Onca zengin, onca Anadolu kaplanı falan varken, ondan başka hiç kimse sinemaya yatırım yapmamış, bundan mı?

Biraz takdir, biraz da ilgi bekliyor belki.

Ben onun yerinde olsam kimseden bir şey beklemez, Radyo Feza(97,4)'dan 24 saat hiç durmaksızın "Türkçe Kur'an meali" yayımlamanın yüzü suyu hürmetine Bediüzzaman'ın hayatını çekmek bana nasip oldu diye düşünür, ömür boyu şükrederdim.

Ne de güzel bir film çekmişti. Zamanlaması filmden daha güzel bir film...

O kadar ki, senaryodaki kimi aksaklıkları görmezden geliyor, "Bu topraklarda yıllar yılı Bediüzzaman'ın o mübarek anasının dilini mi yasakladınız lan siz?!" diye haykırmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz!

"Kürt sorunu" hakkında ilk kez millet konuşuyordu.

Bediüzzaman tek başına koskocaman bir milletti çünkü.

Milletin ta yüreğinden gelen sesi, film yoluyla millete duyuran bir yönetmenin, bu sesin gölgelenmemesine herkesten daha fazla özen göstermesi gerekmez miydi?

Yeni Şafak
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.