Mehmet Ali KAYA

Mehmet Ali KAYA

Hukukun siyasallaşması ve sonuçları

İnsanları idare eden siyasettir. Siyasetin amacı devlet kurumlarını yöneterek insanları adilane idare etmektir; ama neye ve hangi kurallara göre idare edecektir? Adaleti hangi kurallarla sağlayacaktır? Elbette yasalara, yönetmenliklere ve tüzüklere göre bunu yapacaktır. Ülkede yasalar ne kadar adil ve düzgün olursa ve üstün irade olarak “Hukukun üstünlüğü” kabul edilirse haksızlıklar ortadan kalkar ve halk o derece mutlu olur.  Bir ülkede hukukun üstünlüğünün sağlanması keyfî ve zalimane idarenin önündeki en büyük engeldir. Bu sebeple “Hukukun üstünlüğü” istenen ve özlenen bir durumdur.

Siyasetin en büyük hatası ve siyasilerin en kötü durumu hukukun siyasal amaçlarına alet etmeleridir ki buna “hukukun siyasallaşması” adı verilir. İslam dünyasında hukukun siyasallaşmasının en çarpıcı örneği Yezit dönemidir. Hz. Ali’den (ra) sonra “Hilafet” saltanata inkılâp etti.  Hz. Hüseyin (ra) Yezidin siyaseti ırkçılığa alet etmesine ve hukukun siyasallaşmasına karşı çıktı (Münazarat, 1996, s.38) ama bunu canı ile ödedi. Tarihe de “Kerbelâ Olayı” olarak geçen feci bir zulme de sebep olmuştur. İşin acı tarafı o zamanın cehâlet ve vahşeti Yezidin istibdadına güç vermiştir.

Yezid’e göre devleti bekası ve saltanatın devamı için her şey meşrudur. Emevî Devletinin baş şehri Şam’dır. Hz. Ali’nin (ra) fitneyi Medine’den çıkarmak için hilafet merkezini Kufe’ye taşımıştı. Muaviye de hilafete geçince başkenti Şam’a taşıdı. Hz. Muaviye’nin (ra) vefatından sonra anlaşma gereği hilafet “Ehl-i Beyete” geçecekti. Ama Yezid’in bunu kabul etmemesi ve saltanata geçmesi üzerine Kufe’liler Hz. Hüseyin’i (ra) Kûfe’ye davet ederek kendisine biat edeceklerini haber verdiler.

Bu olayların yaşandığı dönemde Kûfe’li biri Şam’a gider. Şamlının biri de Kûfe’linin devesi hoşuna gittiği için gasbeder. İş mahkemeye intikal eder. Durumdan haberdar olan Yezid mahkemeye gider ve kadı ile görüşerek davaya kendisinin bakacağını söyler. Kadı ise savcı makamındadır. “Bu deve Kûfe’linindir; Şamlı haksız bir talepte bulunmaktadır” der. Şamlıya deve ile ilgili sorular sorarlar. Kadı makamındaki Yezid sorar “Senin deven dişi miydi, erkek miydi?” Şamlı deveye el koymuştur ama devenin cinsiyetine bakmamıştır. Şaşırır ve “devem dişidir” der. Mahkeme görevlisine gidip deveye bakması söylenir. Görevli gider deveye bakar ki deve erkektir. Gelir ve kadıya “Efendim deve erkektir” der. Yezit hışımla ayağa kalkar ve bağırır “Derhal git deveye yeniden bak ve Yezid soruyor de!” diye görevliyi kovarcasına gönderir.  Görevli tekrar gider ve bakıp gelir ve “Efendim kusura bakmayın deve dişiymiş” der. Bunun üzerine Yezid parmağını Kûfelinin gözüne sokarcasına sallar ve “İşte Yezidin adaletini görüyorsun! Yezid adını duyunca deve bile korkusunda cinsiyet değiştiriyor. Erkek deve dişi oluyor. Gördüğünü Kûfe’lilere söyle beni desteklemezler de emrime karşı çıkarlarsa Kûfe’ye gelirim bir tane canlı bırakmam!” diyerek mesajını verir ve Kûfe’liyi mahkemeden kovar.

Adam korku ile Kûfe’ye giderek durumu anlatır. Başına gelenleri hikâye eder. Dağa taşa korku sinmiştir. Kûfe ileri gelenleri bir araya geldiler ve “Yezid zalimdir, dediğini yapar. Hz. Hüseyin (ra) ise merhametlidir, bizim sözümüzden dönmemizi anlayışla karşılar” diyerek Hz. Hüseyin’e (ra) bir heyet göndeririler ve “Kalbimiz sizinle beraberdir; ama kılıçlarımız Yezidin yanındadır. Bize anlayış gösterin” derler.  

Sonuç malumdur. Kerbelâ olayı yaşandı. Sözlerinden dönen ve Kûfe’liler felaketten ve acı sondan kurtulamadılar. Bir müddet sonra ne Kûfe’den ve ne de Kûfe’lilerden eser kalmadı.
İşte hukukun siyasallaşmasının en çarpıcı örneklerinden birisi budur.
**
İslam, devlet idaresinde yöneticiden adalet ilkesine uymasını ister. Hz. Ömer (ra) “İçinizde en zayıfınız benim katımda hakkı alınana kadar en güçlü ve kuvvetlinizdir” derdi. Çünkü İslama göre “haklı olan güçlüdür.” Gücün kaynağı hak ve haklılıktır. Hukukun amacı da hak sahibine hakkını vermek ve haksızı cezalandırmaktır ki buna “adalet” denir.

İslam hukukunda “dokunulmazlık” mefhumu olmadığı gibi, devlet idarecilerini ve memurları yargılamak için özel bir mahkemenin kurulmasını emreden bir hüküm ve tatbikat da yoktur. Hukuk karşısında şah ve geda birdir. Yüce Allah’ın idarecilerden istediği adalettir ve adaletin tecelli edeceği yer mahkemeler ve uygulayacak olanlar da hâkimlerdir. Bunun için mahkemeler bağımsızdır. Yargı bağımsızlığı adalet için şarttır. Hz. Ali (ra) ile bir Yahudi’nin ve Fatih Sultan Mehmet ile Rum mimar mahkemede ve hukuk karşısında eşit şekilde yargılandıklarına tarih şahittir

Kısacası, adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Adalet sadece yargıda değil, devlet kurumlarının her safhasında söz konusudur. Bunun için de siyasetin adalet mekanizmasının dışında ve adalet mekanizmasının da bağımsız olması şarttır. Adalet Allah’ın emri olduğu için adaletin hakim olduğu yerde Kur’ân ve Allah’ın hükmü hâkimdir.   

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.