Hilal Kaplan’a göre Said Nursi ile Gülen arasındaki fark

Hilal Kaplan’a göre Said Nursi ile Gülen arasındaki fark

Said Nursi ile Fethullah Gülen'i karşlılaştırdı

Risale Haber-Haber Merkezi

Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan, Bediüzzaman Said Nursi ile Fethullah Gülen arasında karşılaştırma yaptı.

Said Nursî ve Fethullah Gülen'in farklı dönemlerde ortaya çıktığını, iki ismin de İslâmî temsili ve pek çok gönüldaşı olan iki önemli şahsiyet olduğunu belirten Kaplan, "kişileri aynı çerçeve içine koyabilmek için duruş ve fikriyat açısından yüzeydeki benzerlikleri aşan bir mütekabiliyet ilişkisi tesbit etmek şarttır" dedi.

Nursî-Gülen arasındaki temel farkların 'otorite-âlim ilişkisi' ve 'anti-emperyalizm-İslâm müdâfaası' bağlamında belirginleştiğini ifade eden Kaplan, iki günlük yazısında şu örnekleri verdi:

"Said Nursî, geçtiğimiz yüz yılın en özgün mütefekkir ve âlimlerinden birisiydi. Otoriteyle başının hiçbir zaman hoş olmaması bu özgünlüğün en kıymetli yönlerinden birisiydi.

Örneğin ilk gençliğinde hocalarıyla yaşadığı bazı anlaşmazlıklar sonucu medrese eğitimi sırasında sık sık yer değiştirmişti. Tarihçe-i Hayat'ta âmirane söylenen en küçük bir söze bile tahammül edemediğini belirtmişti.

II. Abdulhamit'ten 'Medresetü'z Zehra' için ödenek ayrılmasını istemeye geldiği İstanbul'da, selâmlık törenine yöresel kıyafetleri, sarığı ve hançeriyle katılmakta ısrar ettiği gerekçesiyle akıl hastanesine bile kapatılmıştı. II. Meşrutiyet yaklaşırken, yıllardır taşıyageldiği bazı fikirlerinin yavaş yavaş karşılık bulduğunun anlaşılmasıyla akıl hastanesinden bu sefer de hapishaneye gönderilmişti. Fakat duruşundan ve fikirlerinden asla taviz vermemişti.

Tek Parti rejimi kurulduktan sonra da muhalif duruşundan milim geri adım atmadı. 'Bu sarık ancak bu başla beraber gider' sözü hâlâ kulaklarımızda çınlar…

Büyük Millet Meclisi'ne sunduğu on maddelik manifestoda 'Türkiye'nin şekillenmesinde mânevî dinamiklerin ihmal edilmemesi gerektiği' ibaresi yer aldığı için, daha o zamandan 'rejim düşmanı' olarak yaftalanmıştı.

***

Öte yandan Fethullah Gülen'in, hareketi ortaya çıkmaya başladığı andan itibaren, ordu başta olmak üzere devleti yönetenlerle ve rejimle arasını hoş tutmaya çalıştığı kamuoyunun malumudur. Bediüzzaman'a en çok ızdırabın çektirildiği dönem olmasına rağmen, kamuoyu önünde Atatürk hakkında en ufak bir eleştiri yaptığı da vâki değildir. Bilakis, aşağıdaki gibi övgü içerikli pek çok demeci vardır:

'Elli yıl cami kürsülerinde konuştum, hiçbir zaman Atatürk'ün aleyhinde söz etmedim. Hatta Atatürk'e hakaret eden birisini cami kürsüsünden protesto ettim. Atatürk kendi toplumunda yanlış biliniyor. Yanlış takdim ediliyor.'

***

Bediüzzaman'ın, sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı duruşunun en belirgenleştiği zaman dilimi şüphesiz Millî Mücadele dönemidir. O karanlık günlerde bazı âlimler işgalci kuvvetlere direnmeye karşı pek çok fetva yayınlamış, hatta işin boyutu Millî Mücadele'yi yürüten kuvvetleri 'dinsiz' ilan etmeye kadar uzanmıştı. İşte bu kritik vakitlerde Nursî, 'Hutuvat-ı Sitte' adlı bildiride Millî Mücadele'yi İslâm'ın hizmetindeki bir cihad hareketi olarak tanımlayıp, mevzubahis fetvanın ilmen geçersiz olduğunu belirtmekten geri durmamıştır...

Millî Mücadele dönemi öncesinde, İttihat ve Terakki'nin ülkenin felakete sürüklenmesinden sorumlu olduğunu düşünen ve bu minvalde pek çok eleştiride bulunmuş olan Nursî, emperyalist güçler denkleme dahil olduğu andan itibaren eski defterlere sünger çekmiştir. Şu tarihî sözü, bu duruşu özetler mahiyettedir:

'Ben tokadımı Antarik'e patlatırken Enver'e, Venizelos'a yapıştırırken de Said Halim'e vurmam! Nazarımda vuran da sefildir!' (Risale Haber'in Notu: Cümlenin orjinali şöyledir: "Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, venizelos ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.”)

Ayrıca Nursî'nin, Rus desteğiyle Doğu'da işgal ve intikam hareketlerine girişen Ermeni çetelerle savaşan milislere komutanlık edenlerden birisi olduğunu da not etmek gerekir. Tabii ki hep vurguladığı prensibinden savaş zamanı da vazgeçmeyerek: 'Kadın ve çocuklara dokunmak caiz değildir...'

***

Bu mukayese yazısına son noktayı, hâlen Gülen'in resmî sitesinde bulunan bir yazıdan iktibasla koyalım:

'Bazıları Fethullah Gülen'i Said Nursî'nin müridi olmakla nitelendiriyorlar. Buna cevabımız ilerde gelecektir. Fakat, şu kadarını ifade edelim ki, Said Nursî'yi bir defa olsun bile görmemiş olan Fethullah Gülen, pek çokları gibi Said Nursî'yi okumuş olabilir. Fakat, bir insanı okuma, onun her düşüncesini tasvip etme manâsına gelmez. Kaldı ki, Said Nursî'yi okuyan sadece Fethullah Gülen olmadığı gibi, bir insanın bir yazar, fikir adamı veya sanatçıdan istifade etmesi gayet normaldir. Fethullah Gülen, Said Nursî'yi okuduğu gibi, daha başka pek çok yazarı, meselâ Shakespeare'i, meselâ Tolstoy'u da okumuştur.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
22 Yorum