Hikâye mi mu’cize mi?-1

Kur’an’ı Mu’ciz’ül-Beyanın önemli İ’caz (mucizelik) yönlerinden birisi ve belki en önemlilerinden birisi, Kur’an’da geçen Peygamber (AS) kıssalarıdır. Peygamberler (AS)‘in ibretamiz hayatlarının anlatılması ve bunun bir irşat tarzı olarak kullanılmasıdır.

Diğer semavi kitaplarda da kısmen bu özellik bulunmakla beraber, onlarda geçen kıssalar ya kısadır veya bazen kapalı geçmektedir. Bunların bir kısmı tarih kitaplarında da kayıtlı olmayıp naklen de elde edilme imkânı olmayan hadiselerdir. Kur’an bunların doğru ve ibretamiz olanlarını tasdik, ihtilaflı olanlarını tashih ile bazen de tafsilatlı olarak anlatarak dikkatli nazarlara sunmaktadır.
Bu hal mazi ve müstakbeli bütün ahvaliyle bilen ve gören Allah’ın, Kur’an’la Hz. Peygamber’ (ASM) e mucize olarak ihsanı ile Habibinin (ASM) hakkaniyetine ve sıdkına ve Risaletine bir hüccetidir.

Eski ve yeni münafıkların anlamakta zorlandıkları ve medarı tenkit ettikleri bir meseledir semavi kitaplardaki, özellikle Kur’an’daki kıssalar.
Kur’an (hâşâ) bir hikâye kitabı mıdır?
Kur’an’daki kıssalar, Allah’ın sevdiği kulları olan Peygamberin (AS) hayatlarından kesitlerdir. Bunlar birer şablon olarak ehli imanın dikkatine sunulmakta ve o şablonlar haritasına kendimizi oturtmamız ve uyarlamamız istenilmektedir.

Ehl-i imanın musibet ve problemlerinde, şahsi veya içtimai hayatlarında rastlayacakları meselelerde, doğru bir çıkış yolu bulmak, hak ve hakikat üzerinde olmak, Hak’kın rızasını arayıp bulmada ne şekilde bir tavır ve haslette bulunmak gibi ipuçları nevinden düsturlar ile külli ve umumi kanunların ders olarak verilmesi hakikati vardır.

Kur’an’ın, bilhassa muhataplarından en kalabalık bir taife olan avam tabakasının basit anlayışlarını okşayan ve onların irşadını esas alan mucizevî bir tarzdır.
Geçmiş tarihi hikâyeler olarak değil belki külli düstur ve dersler olarak her asra ve her tabakaya hitap eder. Yeniden nazil oluyor gibi her asırda işlenen zulümlerin ve o zulmü işleyen zalimlerin akıbetlerine ve mazlum ehl-i imanın sabır, sebat ve şükür ile mukabeleleri neticesinde ki necatlarına felahlarına dikkat çekerek teselli ve müjde verir.

Kur’an’da çok küçük hadiseler vardır ki onun arkasında çok büyük bir kanun ve külli bir hakikat ve insanı kâmil bir haslet huzur ve rızay-i İlahiye ye medar haller keyfiyetler saklanmıştır. Bunu misalleriyle anlatırsak bir kaç kitap olur.
Kur’an’ı Hâkim cüz’i hadiselerin ucundan tutup insanın dikkatini o noktaya çekiyor.
Bu hadiseye bu olaya iyi bak. Kıssanın başlangıcına gelişmesine ve kıssada ismi geçen zalimine ve mazlumuna dikkat et, neticesinden ibret ve ders al.

Zamani mazi istikbalin aynasıdır, olaylar kısmen aynen tekerrür ediyor. Allah’ın sevdiği kulları tarzında aklını başına al onlara benze kendine çeki düzen ver, yanlış adım atma hem necata kavuş hem de rızayı İlahiye onlar gibi mazhar ol diyor.
İşte Kur’anda’ki kıssalar aynen böyledir. Yani Kur’an’daki kıssalar buz dağlarına benziyor.  
Ayat’ı Kur’an’iye adeta su üzerinde görünen buz dağına dikkat çekiyor, insanın merakını ve hayretini tahrik ediyor ona yöneltiyor.

Sonra insan, görünen o az kısma yaklaşıp baktığında ve araştırdığında buzun sadece o az kısımdan ibaret olmadığını belki o görünen kısmın altında suyun görünmeyen kısmında buzdan koca bir dağ olduğunu görüyor. Korkutmadan, ürkütmeden hak ve hakikati göstermiş oluyor.

Kur’anın parlak bir tefsiri ve elmas bir kılıncı olup bu zamandaki maddiyunluk taununu yok eden ve dinsizliğin belini kıran ve zulüm ve zulumatını dağıtan, Hak ve hakikatin Kur’an’da olduğunu kör gözlere de gösteren Risale-i Nurlarda da, hikâye ve temsillerle mesaj verme tarzının önemli bir metod olarak kullanıldığını görüyoruz.
Risale-i Nur külliyatının en mühim mecmuası olan Sözler on iki adet temsili hikâyeciklerle başlar ve devam eder.

Kur’an’ın kırk vecihle mucize olduğu ve kırk cihetinden birisinin de Kur’an’daki kıssa ve temsiller olduğunun geniş izahatını Sözler kitabının özellikle 20. ve 25. Sözlerinde çok geniş olarak bulmak mümkün.
Geçmiş peygamberler kıssalarının bu günümüze belki tüm zamanlara bakan veçhi nedir? Bunlarda ne şekilde bir ders ve talim var? Gibi sorulara en güzel cevabı Risale-i Nur veriyor. En güzel ve tarihte emsali görülmemiş bir şekilde ortaya koyan Bediüzzaman Hz.leridir.

Lem’alar Mecmuasının 1 ve 2. Lem’asında Hz.Yunus ve Hz.Eyyüp (AS)’ın kıssalarını hülasa eden Bediüzzaman Hz.leri o iki lem’ada bu zamanın ehl-i imanına öyle enteresan ve emsalsiz dersleri çıkarıp ehl-i imanın nazarına verip ispat ediyor ki o izahlara hayran olmamak mümkün değil.
Bu güne kadar gelmiş geçmiş müfessir ve allamelerde bu kıssalardan bu şekilde zaman ve zemine muvafık bir hakikat dersini çıkarıp ders ve irşat etme tarzını pek göremiyoruz.
Ancak Bediüzzaman Hz.lerinin emsalsiz bir İslam Âlimi olarak Kur’anın bu yönüne dikkatleri toplayarak bir mu’cizelik yönünü de bu şekilde ortaya koyduğu görülüyor.
Semavi kitapların özellikle Kur’an’ın önemli bir bölümünü kapsayan bu Peygamber(AS)  kıssalarının neden bu kadar ağırlıklı nazara verildiğini düşünmeyenimiz yoktur.

Ben de bunu düşünürken, birden on bir yaşındaki oğlum Bayram Ali’nin hikâyeleri çok sevmesi nedeniyle hemen her akşam bir Peygamber (AS) kıssasını dinlemek istemesi ve Resul-i Ekrem (ASM)’ın bu meyanda hayatıyla mucizelerini dinlemesindeki ısrarı zihnime şöyle bir fikir açtı ki;
Bütün dünyadaki çocukların, evlerde ebeveynlerinden hikâye dinleme arzuları umumi bir fıtrat hakikatına insanı götürüyor.
Hemen bütün okullarda ve kütüphanelerde çocuklar için yazılan had ve hesaba gelmez sayıda ki eğitici, öğretici hikâye ve masal kitaplarını, çizgi romanlarını düşünelim.

Radyo ve televizyonlardaki çocuklara hitap eden programların hemen ekserisinde masal, hikâye ve hikâye tarzındaki gerçeğe yakın veya hayali hikâyeler, senaryolar, sayısız çizgi filmlerin ağırlıklı bir yekûn teşkil ettiğini ve çocuklar dünyasının hikâyesiz olmazsa olmazı olduğunu...
Yine gençlerin, ailelerin ve yetişkin büyüklerin dünyalarında filmlerin, dizilerin belgesellerin ne derece ağırlıklı bir yer işgal ettiğini hepimiz biliyor ve görüyoruz.
Hele bu fitne-i ahir zamanda ekser insanların ve beşerin her tabakasının film ve dizilerle yatıp kalktığına ve umumi bir sanal âlem dünyasına girildiğine bir vakıa olarak baktığımızda birden Kur’an’ı muciz’ül beyanın kıssalara ehemmiyet vermesindeki hakikatini daha açık ve net anlamak mümkün.
Evet, nev’i beşeri irşad ve ıslah için nazil olan ve hak ve hakikatı ekserin anlayacağı tarzda şefkatkarane misal ve temsiller ve kıssalar yoluyla nazara veren Kur’an’ı muciz’ül beyan bu ders ve irşat tarzıyla mucize olduğunu bir kere daha ispat ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.