Herkes 28 Şubat’ını Yaşıyor

Toplumların hayatında karanlık günler vardır. Aydınlığın kıymeti anlaşılsın diye, insanlar itiraz etmeyi, olgunlaşmayı, hakkına sahip çıkmayı öğrensin diye ""Batıl, hakka musallat olur."

Bu toplum, Türkiye pratiği ile 90 yıllık mazisi darbeler hızarından geçmiş bir ülke ise, tünelin ucunu görmeyi arattıran nice karanlık geçişler ve karabulutlar yaşanır olur. İrili ufaklı darbeler, ara darbeler, post darbeler, yavru darbeler ve onlarca taşeron darbe sektörleri hatırladığımızda ve bunları isimlendirdiğimizde, neredeyse kullanılmayan harf bile kalmamıştır. Coğrafya dili otoriteye dayalı, kurtarma sendromları ile toplumu ezmeye ve çatışmalı bir dil ile ötekileştirmeye kurgulu, masumu dışlayan ve nefessiz bırakan bir iklimin velut idarecileri ve buyurgan bürokrasisi ile uğraşmamız ise işin cabası...

İşte 28 Şubat, böylesi kasavetli geçmişimizin en karanlık dönemlerinden birinin adıdır.

Darbelerin tecrübe kazandığı, post unvan aldığı, askerin sütrede sözde sivil kuruluşları topluma rağmen, toplum adına cepheye sürdüğü bir trajedinin adıdır.

28 Şubat, kanayan milyonlarca vicdanın duyulmayan ağlayışına, kendini bile şahit tutamayan iç kanamanın, ızdırabın sessiz çığlığıdır.

28 Şubat, her mağrurun mağdur üretmeyi neredeyse hayatına ve psikolojisine kazıdığı bir dönemin hala bitmeyen ve gölgelerini, kapalı devre ve uyuyan dev modunda koruyan bir derin tezgahın, sadece tezgahları ele veren uzun süreli bir senaryosudur. Hakkı "müzehheb ve mühezzep yapmak için" kaderin bir hükmü ile tasallut olan hakim güçlerin meşru seçim ve halkın iradesine rağmen toplumu dizayn etme yaralarının hala kapanamadığı bir kanamadır.

Şükür ki 1000 yıl sürer denilen 28 Şubat, kendi defterini dürmek zorunda kaldı.

Milli iradeye inanmayanların hala farklı tezgahtarlar bulma çabaları artık nafile! Ama gelin görün ki, millet uyanışın şuuruna erdikçe, sivilleşmenin ayak sesleri yükseldikçe, tezgahtar yetiştiren menfi tezgahlarında azalması gerekir. Bunun için Sivil bir anayasa bu darbe hevesçilerine kalıcı ve köklü bir ilaç olur.

İmanla hürriyetin, bireyle toplumun, ilimle ihlasın, aile ile huzurun kol kola birbirini sardığı sosyoekonomik standartını yakalamış bir müreffeh ülke için gayrete, müspete ve kardeşliğe olan inancımızı daha da pekiştirerek, AB yolunda İslam dünyasına da kulaç atan bir ülke olmalıyız.

28 Şubat’ı yaşayan ve yaşatan her dem ve ahvalden çıkmanın zarureti, hepimizi daha müdrik birer mümin, adil birer müşevvik, müşfik birer kardeş, eşit birer vatandaş, girişimci birer küresel vatandaş yapacaktır. Birlikte düşünmenin keyfi ve huzuru ve yatayda gelişmenin müzakereci kültürü ve derin vicdanların aklı selimle ülkenin irfan dinamiklerinden beslenen kalbi inkişafına ve aklın işçiliğine talipli olmuş ve bunun hakkını veren herkes, 28 Şubatını yendiği gibi, 28 Şubat silüetlerine de itibar etmez. Ne 28 Şubat, ne kış zemheriri ne de birbirimizi terletecek ruhsal gerilimlere ihtiyaç var.

Kader, makul olanı mazlumca ve mahzunca mahzeninde korudukça, bu ülkenin aklı selimi, imana ve İslam’a susamış bu vatan evlatlarını hem payidar edecek, hem de ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel değerlerimizle yeniden inşa etmenin take off eşiğine getirecektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum