İbrahim  KADİROĞLU

İbrahim KADİROĞLU

Her şey aslıyla güzel

Son birkaç haftadan beri Risale-i Nur’un sadeleştirilmesiyle ilgili tartışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Bu tartışmaların uzun bir süre daha devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü sadeleştirmeyi yapan yayın evi geri adım atacak gibi gözükmüyor.

Tabi ki Nur Talebelerinin ve cemaatlerin tepkisinin zamanla azalacağını söylemek pek de doğru olmaz, çünkü mesele Risale-i Nur ve Bediüzzaman olunca cemaatlerin hassasiyetleri bir kat daha artmakta. Umarım bu tartışmalar, güzel bir zeminde ve kırıcı olmadan devam eder. Zaten bölünmelerle beraber yeterince güç kaybeden nur cemaatleri bu tartışmaların yıkıcı olması sonucunda istenmeyen sonuçlar doğabilir. Şimdilik sonucunun hayırlara vesile olmasını temenni etmekten başka çare yok.

1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşlarında 500.000’den fazla şehit veren bu Müslüman millet, çok ağır ve yıkıcı bir bedel ödedi. İstiklal Mahkemelerinin de kurulmasının ardından çok büyük bir çoğunluğunu dindar insanların oluşturduğu yüz binlerce kıyım yapıldı. İstiklal Mahkemelerinde idam edilenlerin sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte, bu milletin okumuş ve aydınlarını oluşturan büyük bir dindar kitle bu zülüm cenderesinde canlarını mazlum bir şekilde vererek Allah’a kavuştular. Bu bağımsızlığı canlarıyla ödeyerek kazanan bu dindar ve münevver insanların üzerine basarak ortaya çıkanların yaptığı en önemli faaliyetlerden birisi de Osmanlıca Türkçesi üzerinde yapılan büyük tahribatlardır.

700 Yıllık bir geçmişe sahip olan kadim Osmanlıca, İslamiyet’in de etkisiyle bünyesinde birçok Arapça ve Farsça kelime ve deyimleri barındırmaktaydı. Bu mükemmel kelime zenginliği sayesinde, Osmanlıcaya ehil olanlar, Arapça ve Farsçayı da kısmi olarak anlayabiliyor ve bu dilleri öğrenmede çok büyük kolaylık duyuyorlardı.

Cumhuriyet döneminden itibaren uygulama sahasına konan dil tahribatının da asıl amacı Türkçe ile İslamiyet arasındaki bu kuvvetli bağları koparmaktı. Bu amaç çerçevesinde Türkçeden, Arapça ve Farsça kelimeler çıkarılmış ve birçoğu batı dilleri kökenli ve dilimizle hiçbir bağı olmayan birçok saçma sapan kelime literatüre sokulmuştur. Latin alfabesinin de kabul edilmesiyle beraber bu tahribat çalışmaları büyük bir hız kazanmıştır. Sırf Arap harfleriyle bağları koparmak için vagonlar dolusu resmi Osmanlı belgeleri hurda kâğıt fiyatına Bulgarlara satılmıştır.

Risale-i Nur’un tamda bu dönemde nasıl büyük ve manevi bir görev yaptığını sadeleştirme tartışmaları ile birlikte bir kez daha anlamış bulunuyorum. Evet, Üstadın kulağına üflenerek oluşturulan Nur Risalelerinin en önemli vazifelerinden biri de buydu. Türkçeyi bile çok iyi konuşamayan Bediüzzaman Hazretleri çok önemli bir hizmeti daha ifa etmekle görevlendirilmişti. Şu an da günlük dilimizde az da olsa Osmanlıca kelimeleri kullanıyorsak ve buna şahit oluyorsak bunu büyük oranda Risale-i Nur’lara borçluyuz demek herhalde yanlış olmaz.

Daha önceleri, çevremde sıkça Risale-i Nur’un dilinin çok ağır olduğunu ve anlaşılmasının çok zor olduğu yönünde birçok söyleme muhatap olmuştum. O zamanlar ne şekilde bir izah getireceğimi bilememiş ve her eserin oluşturulduğu şekilde kalması ve değiştirilmemesi şekilde bir savunmada bulunmuştum.

Keşke o soruyu şimdi alsaydım diye söylüyorum kendime…
Camiamızdaki müdakkik ağabeylerimiz o kadar mükemmel izahatlarda bulundular ki. Evet, her şey aslıyla güzel. Bunu iki haftadır kendi kendime tekrar edip duruyorum.
Risale-i Nurları ilk okumaya başladığım zamanları hatırlamakta pek güçlük çekmiyorum. 8 ya da 9 yaşlarındaydım. Bu zamanlar Risale-i Nur’un neredeyse hiçbir kelimesini anlamıyor ama okumaya yeni başlamanın verdiği heyecanla birlikte sayfaların arasında kendimi kaybediyordum.

‘’Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız…’’  Nur Risalelerindeki muhteşem akıcılık ve cazibe. Halen okuduğum zaman tamamını anladığımı söyleyemem. Bu anlamda kat edilmesi gereken yol çok uzun. Ancak Risale-i Nurları bir okuyuşta anlayıp idrak edebilmeyi hiç istemem. O zaman nurlardaki o çekicilik kaybolur gider hemen. Bir roman değil ki bu hakikatler hemen okuyup ta anlayasın. Çabalıyacaksın, emek sarf edeceksin, zaman ayıracaksın. İşte o zaman, nurlara zaman ayırabildiğin takdirde gerçek manada Nur Talebesi olmaya ve nurlardaki muhteşem sırlara vakıf olmaya hak kazanırsın.

Son sözümü söylemek istiyorum. Risale-i Nur gençliği olarak hakikatleri sadeleştirilmiş bir Risale-i Nur istemiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum