Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kimdir? diye yapılan suale cevaben deriz ki

Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kimdir? diye yapılan suale cevaben deriz ki

Günün Risale-i Nur dersi

dunun-risale-dersi.png

Reşhalar

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Tenbih

Hâlık-ı Âlemi bize târif ve ilân eden deliller ve burhanlar, lâyüad ve lâyuhsâdır. O delillerin en büyükleri üçtür.

Birincisi: Bazı âyetlerini gördüğün, işittiğin şu kitab-ı kebir-i kâinattır.

İkincisi: Bu kitabın âyetü’l-kübrâsı ve divan-ı nübüvvetin hâtemi ve künûzu mahfiyenin miftahı olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselâmdır. 

Üçüncüsü: Kitab-ı âlemin tefsiri ve mahlûkata karşı Allah’ın hücceti olan Kur’ân’dır. Şimdi, birkaç reşha zımnında ikinci burhanı tariften sonra sözlerini dinleyeceğiz.

BİRİNCİ REŞHA: Arkadaş! Hâlıkımızı tarif eden, pek büyük bir şahsiyet-i mâneviyeye mâlik, burhan-ı nâtık dediğimiz, “Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kimdir?” diye yapılan suale cevaben deriz ki: Hazret-i Muhammed (a.s.m.) öyle bir zâttır ki, azamet-i mâneviyesinden dolayı sath-ı arz, o zâtın mescid-i aksâsıdır. Mekke-i Mükerreme onun mihrabı, Medine-i Münevvere onun minber-i fazl-ı kemâlidir. Cemaat-ı mü’minîne en son ve en âli imam ve nev-i beşerin hatîb-i şehîridir; saadet düsturlarını beyan ediyor. Ve bütün enbiyânın reisidir; onları tezkiye ve tasdik ediyor. Çünkü, dini bütün dinlerin esasatına câmidir. Ve bütün evliyânın başıdır; şems-i risaletiyle onları terbiye ve tenvir ediyor.

O zât (a.s.m.) öyle bir kutup ve nokta-i merkeziyedir ki, onun halka-i zikrinde bulunan bütün enbiyâ-i ahyâr, ebrâr-ı sâdıkîn onun gelmesine müttefik ve kelâm-ı nutkuyla nâtıktırlar. Ve öyle bir şecere-i nuraniyedir ki, damar ve kökleri, enbiyânın esasat-ı semâviyesidir. Dal ve budakları, evliyânın maarif-i ilhamiyesidir.

Bu itibarla, herhangi bir dâvâyı iddia etmiş ise, bütün enbiyâ mu’cizelerine istinaden ve bütün evliyâ kerametlerine müsteniden ona şehadet etmişlerdir. Evet, bütün dâvâlarının tasdiklerini iş’âr eden, bütün kâmillerin hâtem ve mühürleri vardır. Ezcümle:

O zâtın (a.s.m.) dâvâlarından biri tevhiddir. Bu dâvâyı tasrih ve ifade eden Lâ ilâhe illâllah kelime-i mübârekesidir. O zâtın halka-i din ve zikrine giren bütün geçmiş ve gelecek insanlar o kelime-i mukaddeseyi rükn-i iman ve vird-i zeban etmişlerdir. Demek, o dâvânın hak ve hakikat olduğuna kanaat ve itmi’nan ve iz’anları hâsıl olmuş ki, zaman ve mekâna şâmil bir tarzda, o kelime-i mübâreke, meşrepleri, meslekleri, an’aneleri mütehalif, mütebayin insanların ağızlarında Mevlevîler gibi semâvî deveran ve cevelân ediyor.

Binaenaleyh, gayr-ı mütenahî şahitlerin tasdikiyle hak ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir dâvâya, hiçbir vehmin haddi değildir ki, ona dest-i itirazı uzatabilsin!

Bediüzzaman Said Nursi
Mesnevi-i Nuriye