Risale sofrası

Haydi, herkes buyursun; Risale Sofrasına,
Her gelen bir tat bulsun, mugaddî lokmasına.
 
Tatmayan hiç bilemez, bu Nur’un kıymetini,
Gönlünü açmaz ise; sarf eder servetini.
 
Ne Lema’lar, Şua’lar, özlü Sözler sinesinde,
Küçük-küçük Risaleler, garnitür çevresinde.
 
Bu sofranın nimeti; Nurs’tan, Barla’dan geldi,
Önermedi yemeden, Aziz Üstadım kendi.
 
Yiyip de hazm eyledi, hazır etti bizlere,
Hakîkati gösterdi, görebilen gözlere.
 
Ülfeti kaldırıp da; hep hikmeti yoğurdu,
Atılan o tohumdan; ne fidanlar doğurdu.
 
Meyveleri görünür; her bir ülke bazında;
Nurun Bayramı vardır, baharında yazında.
 
Sofralar ayrı-ayrı, aşçı aynı çok şükür,
Tatlardaki bu çeşit; ne güzel bir tefekkür.
 
Karakavak, Çam Dağı, çeşit-çeşit mekânlar,
O Cennet Bahçesinde; Huzur bulur insanlar.
 
Hapishanede pişti, demlendi ılık-ılık,
Çilelerden süzülmüş, vazgeçilmez sevdalık.
 
Tüm hâsseler, masseder, lâtifeler hoş olur,
Öyle bir iksirdir bu; içenler sarhoş olur.
 
Bu Risale Sofrası; herkese nasip olmaz,
Öyle bir sofradır ki; Burda yiyenler doymaz.
 
Biz açız hep bunlara; tonlarca, verin gelsin;
Öyle bir tat aldık ki; Allah bereket versin.
 
Rahmetler diliyoruz; Aziz Üstad’a şimdi,
Getirdiği tiryakla; Acılarımız dindi.
 
Çâre var biliyoruz, bu günün dertlerine;
Değişmem bu değeri; Dünya Servetlerine.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.