Hayatı anlamlı kılmak

Kur’an’dan Risale-i Nur perspektifinde günümüze mesajlar(29)

Bir şey demek için on kez tartıp düşünmek yalnızca yanılmamak için değil, etrafımızda olup bitenlerin ve şeylerin gizemli taraflarına vakıf olmanın da en etkin yoludur. Önemli olan konuşmak değil, konuşulanın bir anlam ifade etmesidir. Kaba gürültü sessizliği bozarak huzuru kaçırmaktan öteye geçemez. Oysa her varlık anlam ve düzenin bir şaheseridir.

İnsan, anlam gizemini ortaya çıkaran tek varlık konumundadır. Konuşurken ve iş yaparken gelişi güzellikten uzak durması fıtratın gereğidir. O yalnızca eylem halinde iken değil eylemsizlikte de anlam ifade edebilir.

Kur’an, 

يُؤْتِيالْحِكْمَةَمَنْيَشَٓاءُۚوَمَنْيُؤْتَالْحِكْمَةَفَقَدْاُو۫تِيَخَيْراًكَث۪يراًۜوَمَايَذَّكَّرُاِلَّٓااُو۬لُواالْاَلْبَابِyani “İsabetli hükmü verme yeteneğini (hak edene) vermeyi diler; ama kime isabetli hüküm verme yeteneği bahşedilmişse, doğrusu ona tarifsiz büyüklükte bir servet bahşedilmiştir. Fakat derin kavrayış sahiplerinden başkası bunu düşünüp kavrayamaz.”[1]der; derin seziş ve kavramanın önemine vurgu yapar.

Düşünce, tasavvur ve buna paralel davranış bütünlüğü olan ayette geçen hikmete ilişkin çok yorumlar edilmiş ve bilginler hikmete değişik anlamlar yüklemiştir. Ama bütün bu görüşlerin ortak noktasının söz olsun iş olsun her şeyde iyiyi ve güzeli yakalamak ya da olması gerekeni fark etmek olduğu dikkat çekicidir. Tartıp sözün en güzelini söyleyerek ve araştırıp yapılması gerekeni en iyi şekilde yaparak kozmosla uyum içine girmek! Bu tür bir davranış bilinçliliktir; insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli bir özelliktir.

“İnsanın benliğinde muhkem bir meleke haline gelen ve iradesine hâkim olan, bu yolla eyleme dönüşen bilgiyi doğru kullanarak isabetli hükme ulaşma melekesi”[2] şeklinde tarif edilebilen hikmet, bir bakıma Allah tarafından verilen bütün yetenekleri en iyi şekilde kullanma becerisidir. Yeteneklerini tam kapasiteyle kullanamayan hikmetin bir ürünü olan olup biten ve hayatın anlamınıortaya koyamaz. Hikmetsiz insan düşünce açısından son derece sıska olduğu gibi hayattan da zevk alamaz. O boş bir çuval gibidir, bir madde yığınıdır. Huzursuzdur.

Râgıb El-İsfahanî, hikmeti “Gerçeği ilim ve akılla yakalamak” diye tarif ederek, akıl ve bilgiyi hikmetin iki ayağı olarak gösterir. Bu tarife göre aklı kullanarak bilgiyi elde edemeyen doğru olana ulaşması mümkün değildir.

Ayette hikmetin verilmesinden söz edilmektedir. Ayetin ومَايَذَّكَّرُاِلَّٓااُو۬لُواالْاَلْبَابِyani “fakat derin kavrayış sahiplerinden başkası bunu düşünüp kavrayamaz” parçasıyla alabilme becerisini bu hikmet denen zenginliğe erişilme sebebi olarak gösterir. Yani hikmete erişmenin başı aklı kullanmak ve yetenekleri tam kapasiteyle çalıştırmaktır. Allah bu muhakeme gücünü vermiştir ama alacak olan insandır.[3] Hiçbir şey bedelsiz olmadığı gibi hikmeti yakalamanın şartı da insanî güçleri amaçlı olarak bu yolda kullanmaktır. Kapısı aralanmayan gizli hazinenin hiçbir önemi olmaz.

Sözün kendini gösterdiği yer eylemdir. Eyleme dönüşmeyen söz boşlukta kalır. Bunun içindir ki hikmet, “bilgi ve onu uygulamaktır”[4] diye tarif edilmiştir. Bu, bilginin sanatla kaynaşması demektir. Elbette yalnızca bilgi hikmeti gösteremez. Çünkü uygulanıp ortaya çıkmayan bilgi söz olmaktan öteye geçemez.

Hz. Ali “El-Hikmetü fehmu’l-Kur’an: Hikmet Kur’an’ı anlamaktır” veİbni Abbas da buna çok yakın “El-Hikmetü ma’rifetü’l-Kur’an: Hikmet Kur’an’ı tanımaktır”[5] diye tarif ederler ki Kur’an yolunda giden ve Kur’an’ın bakış açısına göre hareket eden insan, her davranışında ince kavrayış ve sezişi yakalar. Kur’an kâinatı doğru olarak okuyan tek kitaptır. Hikmeti yalnızca Kur’an’ı okuyanlara has kılmak da doğru değil. Aklını kullanıp kâinat kitabında düşüncelerini yoğunlaştıranlar da çalıştıkları oranda hikmetten yani ince seziş ve kavrayıştan nasibini alabilirler. Nitekim “Müşriklerin dilinden de gelse, hikmeti alın”[6] diye Peygamberimizin sözleri vardır. Ama hikmet, vahiyle, Kur’an’la zirve yapar. Düşüncelerini vahyin ölçüleriyle bileyip doyuranların bakış açıları çok daha ufuk açıcıdır.

Düz bir mantıkla, hikmetle her şeyi bütün ayrıntılarına göre yerli yerine koyan anlamında olan “Hâkim”, Allah’ın sıfatlarındandır. Hikmet kökünden gelen kelimeler Kur’an’da değişik yerlerde iki yüzü bulur. Hikmetse yirmi yerde geçmektedir. Hikmetli davranış insan olmanın önemli bir şartıdır.

İnsan kendini bilgi ile donatırken, hem duyularını ve hem de duygularını keskinleştirir. İç ve dış dünyayı tanırken de olup bitenler hakkında derin bir sezgi gücüne, ferasete ve kavrayışa sahip olur. Mesela; varlıkların anlamını kavrayarak ufki bir bakış açısı geliştirmeleri yanında insan tiplerine ilişkin derinlemesine bilgi edinenler, iletişim kurma melekesini de kazanırlar. Artık muhataplarına yüzeysel bakarak fikir beyan etmezler; iç dünyalarındaki oluşumları hesaba katarak onlarla iletişim kurmayı becerirler. Akıl ve bilgiyi kullanmasını bilenler etraflarına daha bir hikmetle bakarlar. Artık “Kimeisabetli hüküm verme yeteneği bahşedilmişse, doğrusu ona tarifsiz büyüklükte bir servet bahşedilmiştir” ayetinin bolluğuna ve rahatlığına ererler.

Bir dostun, hikmetin insanda yansıması noktasında,“ben eğer daha genç yaşımda psikoterapiye ilişkin kitapları okusaydım bunca sıkıntılar çekmezdim” sözü, bilginin ve onu uygulamanın ne denli insan hayatını değiştireceğini ve hayata anlam kazandıracağını apaçık göstermektedir. Önce kendimizi ve sonra başkalarını tanımak hayatı dolu dolu yaşamanın vazgeçilmezidir. Bütün kavgaların insanların birbirini tanıyamamalarından kaynaklandığını söylemek hiç de abartılı olmaz.

İnsanı ve kâinatı tanımak; hikmete ulaşmanın önemli adımlarıdır. Her iki unsuru yakından tanımak iyi bir bakış açısı geliştirmekle mümkün… Bediüzzaman bu bakış açısına “manay-ı harfi” ve “manay-ı ismi” diye iki yöntemle açıklık getirir.[7] “Manay-ı harfi” şeylere yaratıcı adına bakmaksa “manay-ı ismi”  şeylere kendi adına bakmaktır. Kur’an bu bakış açısını insana kazandırarak hikmeti daha çabuk içselleştirmeyi sağlar. Kur’an gözüyle bakanlar olayları hikmet boyutlarıyla değerlendirirler.

[1] Kur’an, Bakara: 269.

[2] İslamoğlu, Mustafa, Hayat Kitabı Kur’an (ilgili ayet izahında), Düşün yayıncılık, İstanbul.

[3] Elmalı, Hak Dini Kur’an Dili, (ilgili ayet tefsiri).

[4] a.e.

[5] İslamoğlu, Mustafa(2011) Kur’an’a göre Esmaü’l-Hüsna, Düşün Yayıncılık, İstanbul.

[6] Öztürk, Y. N. Kur’an’ın Temel Kavramları 

[7] Nursi, Bediüzzaman Said, Sözler, On İkinci Söz, Birinci Esas, erisale.com 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.