Hayale atılan ip: Roman

Modernizm Yazıları/Roman, tarihin bulanıklaşması ve burjuva

Avrupa'nın Ortaçağ zihniyetinden Yeniçağ’a adım atışı sürecinde, seyahat yazılarının etkisiyle ortaya çıkmış başka bir edebî tür olarak roman, hayatın ritmini değiştiren önemli bir unsurdur. Geleneğe hücumun ve otoriteye başkaldırışın, toplumu yeni bir hendesî kalıba sokmanın, dinin etkisinin kırılışının ve yeni ilimlere olan yakınlaşmanın sağlanmasının romanın gelişmesiyle sıkı bir paralelliğe sahip olduğu söylenebilir. Roman, bir saldırı psikolojisinin yerleşmesi için meşrû bir ortam oluşturuyor; Kitâb-ı Mukaddes'in dogmalarına karşı aklî delillerin halk arasında deverânını sağlıyordu. Söz'ün kudretini elinde tutan Kilise'den kelimelerin alınışını temsil eder roman. Doğu'nun Binbir gece Masalları da, rubaîleri de, mesnevîleri de hakikât’e ve rüyaya dayanıyorlar; tahrîb için değil tamir ve teselli için yazılıyorlardı. Roman ise, kendini hep bir vahşet ve yalnızlığın içinde hisseden Avrupalıya acılarını unutturan, pısırıklığını gideren, düşmanlarını hicvedebildiği bir dünya bahşediyordu.

TARİHİN BULANIKLAŞMASI

İnsanlığımızın kökeniyle alâkalı olan inançlar konusunda bir güvensizliğin oluşması, modern anlayışa geçişin bir devresini teşkil eder. Kronoloji, olayların dizilişini tarihsel bir çizgide gösterebilmek için çıkarılmış bir disiplin iken; kütüphane köşelerinde bir kaç adamın derin tetkikatları sonucunda kutsal kitaplar hakkında şüphelerin üretildiği bir metod haline gelecektir. Vesikaların değerini çıktığı kaynağın (otoritenin) kutsallığına değil basit matematik işlemlerinin sonuçlarına dayandırmaya başlıyorduk. İncil'in ve Tevrat'ın belirttiği tarihler ile vak'anüvislerin kitaplarında kaydettikleri tarihler arasında gözlenen uçurum Kutsal Kitâb(lar)a olan itimadı sarsmakla kalmadı tarihçilere olan güveni de yok olma derecesine indirdi. Kitâbî kültürleri çok eski zamanlara dayanan Çinliler ile Mısırlılar'ın yazdıkları ise, kronoloji ilminin vardığı sonuçları haksız çıkartıyor; böylece bütün bir tarihi süreç konusunda emin olabildiğimiz şeyler giderek azalıyordu.

Tarihin böylesine bulanıklaşması, filozofları haklı çıkartan ve din konusunda daha rahat konuşmalarını sağlayan bir hava meydana getirecektir. Mısırlılar dünyanın 6984 yıllık, Kutsal Kitâb ise 3740 senelik bir geçmişi olduğunu söylüyordu. Bu karmaşadan arkeolojiye kaçarak kurtulmak isteyip; tarihimizi, ölülerimizi emanet ettiğimiz mekânda, toprakta aramaya başladık. Antropologlar, modernliğin çerçevesini oluşturacak olan entelektüel kesimin ilk tiplemesi sayılabilirler. Modern zamanların en gözde bilimi sayılan sosyoloji, antropoloji üzerine inşa edilmiş yüksek bir gözetleme kulesini andırır. Eski medeniyetlerden arta kalmış taş kırıntılarını heyecan verici bulabilmek için insanın zır deli olması lâzımdı. Biz bir bunalım çağları sürecinin başlangıcında, onyedinci yüzyılın ortalarında olduğumuz bir halde, bir zihin bulanıklığı içerisinde bulunuyorduk. Arkeolojinin başlaması, antropolojiyi geliştirecek; daha sonraları Darwin'in bizi maymun soyuna irca edişini beraberinde getirecekti.

BURJUVA

Kendini bize zorla dayatan yeni devir; birbirimize sıkıca bağlanmamızı sağlayan aile, cemaât ve meslek bağlarımızı zayıflatıyor, soyut olandan somuta, nitel olandan nicel olana kaymaya zorluyordu. Her bir reformist söylem, bize din hususunda doğru bir fikir vermekten ziyade din konusunda negatif düşünmeye sürüklüyordu. Ortaçağ'dan beridir hürriyetimizin sınırı bağlı bulunduğumuz sınıflarla çevrelenmişti. "Çalışan, vergi veren, adsız ve haysiyyetsiz kalabalık" (1)  olarak vasfedilen Burjuva sınıfı; savaş köleliğinden sonra toprak kölesi durumuna; sonra da üçüncü sınıf konumuna gelmekle kendisine bırakılmış tek bir yolda; yani ticaret yapmak ve iktisâdi faaliyet olarak ziraâtin dışında kalmak zorunda kalan insanlardan oluşacak; bu durum onu ileride ezilen insanlığın, ezelî aklın, evrensel dengenin ve adaletin yeni mimarı olmanın kıyısına getirecektir. Feodalizm’i devirebilmesi için iktisâden güçlü olması; Kilise'yi etkisiz kılabilmesi için de zihnen hazırlanması gerekliydi. Efendilerin inançlarına sövmek köleliğin karakterindendir. Dinî karakterli olan felsefeyi materyalizm ve ateizme çevirmeye kalkışan şehirli insan; aslında Din'in kendisine değil rahiplerin imtiyazlı oluşuna içerlemekteydi.

Tamâmiyle beşerî olanı temsil etme durumuna düşen burjuvazi tanrı (Kilise) ve tanrının yeryüzündeki gölgeleriyle (Krallar) savaşmak zorundadır. İnsan Hakları'nı otoriteye karşı savunmaya kalkan bu sınıf, artık her yönüyle insan ürünü ve insan-merkezli olacak bir dünya hayatı, bir sosyo-kültür, bir insan tipi, bir inanç inşa etmek zorundadır. İdeolojiler Çağı'nın başlangıcı bu ihtiyacın ortaya çıkışına denk düşer .(2)

Seyahatlerin çoğalması ve Coğrafî Keşifler Avrupalı'nın kurmaya çabaladığı yeni kültür formatının bütün dünyaya yayılmaya başlayışını netice verir. Aydınlanma Felsefe'sinin tanrısıdır "akıl". Ne geleneğe, ne de rahiplerle aristokrasinin uzlaşmalarına ihtiyaç duymaksızın; sadece akıl marifetiyle hayatımızın bütün kurumlarını bir anlama oturtmaya çabalayışın adıdır Aydınlanma. Kölelerin bağrından çıkmış ve onlara kudret macunu olmuş olan Hristiyanlık, en büyük düşmanlığı kendi kölelerinden görecektir. Birer birer yıkılan "put"ların ardından yeni putların doğuşu. Hümanizm, 16.Asırda Kilise'nin dışındakiler için öğrenim yapabilecekleri egzotik bir atmosfer sunarken, 18.asırda artık kaybedilen imanın yerini dolduracak bir insanlık dinine dönüşecektir.

14.Louis'nin Nantes Fermanı'nı ilgası Avrupa'da yeni bir gerginliğe yol açacak, din hususunda Batılının zihninde ortaya çıkmış olumsuz tarafların gelişmesine müsait bir durum oluşacaktır. Fransa, Avrupanın, dil üzerine bir akademisi bulunan tek ülkesidir. Fransız dilini koruyacak böylesi bir kurumun varlığıyladır ki, Fransızca kısa zamanda bütün Avrupa’da bilinen bir dil haline gelir. Fransız kültürünün yükselişi İngilizler'i harekete geçirir. Fransızların serbestiyete ve birey özgürlüklerine önem verişi kültürel yapının gelişmesine teşne olur. Nantes Fermanı'nın ilgasından sonra, Protestanlık ve Kalvinizm taraftarı pek çok aydın İngiltere'ye ve Hollanda'ya yerleşecektir. Cemiyet hayatında ustalık, güzel konuşma, zarif muaşeret adabı ve düşünce kudretinin Fransızlarda; ferdiyetçi güç, cesur ve samimi araştırma zihniyeti ve hür düşünce'nin İngilizlerde belirişine tanık oluş ...(3) John Locke felsefede, Isaac Newton bilimde yepyeni şeylerin peşinde koşmaktadırlar.

Fransa'nın Protestanlar'a ve Kalvinistler'e olan olumsuz tutumları, Katoliklik, Ortodoksluk ve bizatihi din aleyhtarlarının Hollanda'da ve İngiltere'de yerleşmelerini netice verirken; bu ülkeler hem dindarâne yaşayabilmek hem de ticaret gibi dünyevî işlerle uğraşabilmeyi sağlayacak; yani Hristiyanlığın sadece âhiret hayatına yönelik yapısını değiştirebilecek düşüncelerin üretilmeye çabalandığı yerler oldular. Bilhassa Hollanda her din ve mezhebe kucak açacak bir ekonomik yapı arz etmekteydi. Bankerliğin merkezi konumuna gelmiş; Kapitalizm asıl gelişimini bu ülkede gerçekleştirmiş, üniversitelerin kapısı her diyardan gelen bilginlere açık tutulmakla da modernizmi doğuran ilmî altyapının rahmi olmak bu ülkeye nasip olmuştu.

14.Louis'nin düzenli tek bir devlette, tek bir dinden başkasına yer vermeme düşüncesi, Fransa'da reformculara karşı bir baskı ortamının oluşmasını; bu baskıdan kaçan pek çok insanın Avrupanın diğer ülkelerine hicretini netice verecektir. Bu tutum, dini tekrar tartışma sahasına getirecek, Hıristiyanlık düşmanlığını içinde-dışında, gizli-açık taşıyan herkese, Kilise'ye ve Krallık düzenine karşı fikirlerini daha cesurca belirtebilecekleri bir ortamı doğuracaktır. Fransa'da çıkan Reform Hareketleri, böylece Fransa'nın dışında İngiltere ve Hollanda'da devam edecektir.

Kalvenizm'in (4) dünyevîleşmiş yapısı, ekonomik alanda nüfûzu artan Hollanda'nın ve İngiltere'nin işine geliyordu; çünkü Katolik anlayışa göre dünya hayatına karışmamak ve zâhidâne yaşamak esastı. Modern dünyanın ekonomik metâya verdiği önemin kökenleri, böylesi girift çıkar çatışmalarının kucağında gelişmişti. 

Modernliğin Felsefe ve Bilim alanında gelişimini daha kolay çerçeveye sığdırabiliyoruz. Rönesans Hareketleri'nin ilim ve sanat anlayışının değişmesinde mühim rolleri bulunmaktadır. Avrupalı için heykel derin bir anlamı haizdir. Tevhid Dini'ne, Hristiyanlığa girişinden sonra bile, bu putperest ruh, ilâhı üçe çıkarmak için az uğraşmamış, ibadethaneleri ikonalarla doldurmaktan çekinmemiştir. Avrupa mimarîsi hep bir heykel havasını andırır. Gotik mimarî tarzı, zulmün, baskının, soğuk iklimin ve paganizmin bir karışımı olarak ortaya çıkacaktır.

DİPNOTLAR:
1-"Mağaradakiler", Ötüken yy.sh.30
2-"Şuurlanan burjuvazinin yeni bir ideolojiye ihtiyacı vardır. Bu dünya görüşünü rahipler değil, pratik bilgi uzmanları kuracaktır: kanun adamları (Montesqieu), edebiyatçılar (Voltaire, Rousseau, Diderot), hekimler v.s. rahibin yerine geçecek ve filozof adını benimseyeceklerdir, filozof yani bilgelik dostu." "Mağaradakiler" Sh.350 (J.P.Sartre'dan nakil)
3-Batı Düşüncesinde Büyük Değişme sh.81
4-J.Calvin tarafından kurulmuş, kutsal kitabı Hristiyanlığın biricik esası ve kaynağı olarak gören mezhep. Bu, Katolikliğin toplumdaki haşmetli yaptırım gücünü kırmak mânâsına gelmekteydi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum