Hastalıklara Müslüman’ca bakış

1-Hastalık, dert değil, dermandır. Neden? Çünkü hastalık, imanlı, sabırlı ve şükürlü bir insanı, manevî, uhrevî ve ebedî hastalıklardan kurtarır. İnsanı günahlardan uzak tutar, ahirete sağlıklı gitmesini sağlar. Bu, günahlardan uzak kalabilmek için illa da hasta olalım, demek değildir. İnsan, hasta olmadan da günahlardan uzak durabilir ve durmalıdır. Esas olan da budur. Sünnet olan da budur. Peygamberimiz, hasta olun sevap kazanın, dememiş. Allah’tan af ve afiyet isteyin, demiş. Hastalık ve musibetler Müslümanların günahkârına da gelir, günahsızına da.

Günahkârın günahlarını silmeye, günahsızın da derecelerinin yükselmesine vesile olur. Her şeye rağmen biz, Peygamberimizin tavsiyeleri üzerine sağlıklı, günahlardan uzak, kuvvetli, huzurlu, çalışkan, iman ve Kur’an hizmetlerinde kuvvetli ve kahraman bir mü’min olmayı, Yüce Rbbimizden niyaz ediyoruz. Dünya ve ahiret saadetini, Onun rahmetinden ve sonsuz lutfundan diliyor ve bekliyoruz.

2-Hastalık, ömür sermayesinin meyvesidir.

3- Hastalık, menfi (bir bakıma mecburi )bir ibadettir. İstenmediği ve beklenmediği halde gelir, acı çektirir, günahları eritir. İnsanı sıfır kilometre haline getirir, gider. Günahsız insanın da derecelerini yükseltir. Namaz, oruç, hac, zekât… gibi ibadetler müsbet ibadettir.  Bu ibadetler bizim, maddi ve manevî kirlerden, günahlardan, hastalık ve musibetlerden korunmamızı sağlarlar. 

4-Hastalık, bir mü’minin bir dakikasına bir saat, kâmil bir müminin bir dakikasına da bir gün, ibadet sevabı kazandırır.

5-Eğer hastalık olmazsa, sağlık ve afiyet gaflet verir, ahireti unutturur. İnsan zalim ve zorba olur. Hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuş: “Eğer Allah Teâlâ üç şeyle Ademoğlu’nun önünü almasaydı, hiç bir şey onun başını eğemezdi. Onlar da: Hastalık, fakirlik ve ölümdür.”

6-Hastalık, bazı kimselere merhameti sonsuz olan Allah’ın bir ihsanı ve bir hediyesidir.

7-Hastalık bazıları için sağlıktır. Hasta Allah’ım, der, inler. Allah’ın merhamet ve mağfiretini üzerine çeker. Cennetlik olur. Bazıları için de sağlık bir hastalıktır. Bazıları sağlığın kıymetini bilmez, şükrünü yapmaz, şımarır, yanlış yaşar, günahlara taşar, başına olmadık belalar açar. Böyle bir adam hem dünya ve hem de ahiret cennetini kaybeder. Böyle bir sağlık, hastalıktır.

8-Her şey zıddıyla bilinir. Hastalık olmazsa, sağlık nimetinin kıymeti bilinmez. Bu da insanı nankörlüğe, nankörlük de cehenneme götürür.

9-Hastalık, ya günahların silinmesine, ya da derecelerin yükselmesine sebep olur.

10-Günahlar, ebedî hayatta, ebedî hastalıktır. Bu dünyada da kalbin, vicdanın ve ruhun manevî hastalığıdır. Maddî hastalıklar insanı, günahlardan ve ebedî hastalıklardan kurtarır.

11-Ölümcül hastalıklar, insanı korkutuyor. Kanser olduğunu duyan hasta perişan oluyor, umudunu kaybediyor. Adetâ ölmeden önce ölüyor. Hâlbuki ecel birdir, değişmez. İnsan şunu bilmeli: Ölümü de, hayatı da yaratan Allah’tır. Hastalık, ne kadar korkunç olursa olsun, insanı öldürmez. Eceli gelen ölür. Nice ölümcül hastalığa yakalananlar, eskisinden daha sağlıklı olarak hayata dönmüşlerdir. Öyleyse insan, hastalıktan korkmamalı. Hastalıkların, hayatın ve ölümün dizgini elinde olan Allah’tan korkmalı. Duadan ve namazdan, imkânı varsa sadaka vermekten, imkânı yoksa iyi olmaktan ve iyilik yapmaktan geri durmamalıdır.

12-Ağır hastalığa yakalanmış birisinin umutsuzluk içindeki merak ve endişesi, hastalığını şiddetlendirir. Şikâyet, musibeti; şükür de nimeti artırır. Şikâyet, Allah’ın hikmetini suçlama, rahmetini de tenkid olur.  

13-Hastalıkların bir kısmı, eğer ölümle sonuçlansa, böyle bir insan manen şehid olur, veli olur.

14-Hastalık insanı şefkatli ve merhametli bir insan yapar.

15-Sıkmamak şartıyla hastaları ziyaret, günahlara keffarettir. Hele bu hastalar, anne-baba olurlarsa.

16-Hasta olduysan, senden beter olanlara bak. Haline şükret

17-Hastalık, iki kısımdır. Bir kısmı hakiki, bir kısmı vehmidir. Vehmî hastalık, bir insanın hasta olmadığı halde kendini hasta zannetmesidir. Hakiki hastalıklar için Şafi-i Hakîm olan Allah, bir derman yaratmıştır. Vehmî hastalıklar, hastalık değildir ki dermanı olsun. Hasta olmadığı halde kendini hasta zanneden gerçekten hasta olur.

18-Tedavi için ilaç almalı, doktora gitmeli, ama şifayı Allah’dan bilmeli ve beklemelidir.
19-Hastalıkların ve musibetlerin bir kısmı, su-i istimallerden ve israftan gelir. Bunu anlamak istersen, git, hastahanelerden, kabristanlardan ve hapishanelerden sor.

20-Vehmî (zannî, hayalî) hastalıkların ilacı, onlara önem vermemektir. Panik atakı hatırlayalım.

21-Hakiki, lezzetli ve kudsî bir ilaç olan imanı, inkişaf ettirmek ve kuvvetlendirmek gerekir. Yani insan, tevbe ile, istiğfarla, namaz ve sair ibadetlerle, o mukaddes ilaçtan (imandan) istifade etmelidir. Yine insan kendisini gafletten, nefsin heveslerinden, meşru olmayan oyun ve eğlencelerden, kısaca günahlardan kurtaran, cennete hazırlayan hastalığa teşekkür etmelidir.
İman her derde ilaçtır. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur, derlerdi. Ben bunun tersini söylüyorum: Sağlam vücut, sağlam kafada, sağlam kafa da sağlam imanda bulunur.

HASTA BAKICILIĞIN MÜKÂFATI

22-Hasta çocuklara ve çocuklaşmış ihtiyarlara hizmet eden hasta bakıcıların eline çok önemli bir ahiret ticareti geçmiştir. Hasta bakıcılar şevk ve gayretle o ticareti kazanma fırsatını iyi değerlendirmelidirler.

Mâsum çocukların hastalıkları, o nazik vücutlarına bir idmandır, ileride gelmesi muhtemel olan dünya sıkıntılarına karşı direnç elde etmedir. Bu bir ilahî terbiyedir. Bu direnci onların vücutlarına şırınga eden Allah’tır. Hastalık, onların ileride ve ahirette manen yükselişlerine sebep olacak. Ayrıca, çocuklara gelen hastalıklar, çocuğunun sağlığını kendi sağlığına tercih edecek kadar şefkatli olan ana-babalarının amel defterlerine sevap kazandırmaktadır.

İhtiyarlara bakmak, çok büyük sevaptır. Hele bir de o ihtiyarlar ana-baba ise. Onların dualarını almak ve kalblerini hoşnut etmek ve vefâkârâne hizmet etmek, insanı dünya ve ahiret saadetine kavuşturur. Yaşlı ana-babasına tam itaat eden bahtiyar bir veled, evlâdından aynı itaat ve hürmeti görecektir. Eğer evlat, anne-babasını rencide etse, ahiretteki azâptan başka, dünyada da çok felâketlerle karşılaşacaktır.

Bu iyilik ve şefkatı, müminler sadece kendi çocuklarına ve yaşlılarına değil, başkalarının çocuk ve yaşlılarına da göstermekle görevlidirler. Çünkü müminler birbirirnin kardeşidir. Kardeş, kardeşini çaresizliğe terk etmez.

Cenâb-ı Hak, bizi sağlam imandan mahrum bırakmasın.
Lutfettiği sağlık ve afiyeti elimizden almasın.
Bizi, dünya ve ahiret nimetlerine layık eylesin.
Hastalarımızı ve yakınlarını lütfundan beklediğimiz şifalarla sevindirsin.
Yardım seven, yardım yapan kullarının arasına alsın, cennetine koysun. Âmin, âmin, âmin.

1- Ebü’l-Hasen el-Basrî el-Mâverdî, Edebü’d-Dünya ve’d-Din, 218
2- Bu konuda, derin, geniş ve etkili bilgi almak ve dertlerden kurtulmak isteyen, Bediüzzaman’ın Lem’alar kitabındaki 25. Lem’a’yı okusun. Ben bir özetle sadece oraya ulaşamayanlara yardımcı olmaya çalıştım.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum