Hakikatin Hak akışı

Hakikat tevillerle ters yüz edilmekten incinir; ürker terk eder gider. Zira o kimsenin tevil tekeline girmez, kimse onu tevil tekeline alamaz. Hem gün gibi aşikâr şeyler tevil edilir, gece diye gösterilir mi?
 
Oysa fıtratın akışı hiç değişmez; “Hakikat aldatmaz, hakikatbin aldanmaz.” Zaman üstü zamansız bir gerçektir bu; her zamanın bir rengi vardır, hakikatin ruhu ise sabittir. İsimler, resimler değişir; onları sabit sananlar tevile yeltenir, teville hakikati tahrip eder, bunu yaparken de tamir ettiğini sanır. Vah esafa.
 
Kalbi selim, aklıselim ehli yapar tevili; gürültü erbabı değil. Aklı sükûn etmemiş, kalbi mutmain olmamışların işi değildir hakikat madenine inip de hikmet incileri çıkarmak. Midye kabuklarını inci diye tanıtmak; gürültü aceleciliğinde boğulmuşların yanıltıcı işi, yoran yorumu.
 
Suyun üstü gürültü dalgalarıyla kirlenmiş, kesifleşmiş, katılaşmış. Sakinleşmedikçe de denizin dibi, incilerin kaynağı, hikmetin renkleri, hakikatin sesi duyulmaz.
 
Hakikat bülbülünün şakıyışını duymak için seher sakinliğini yakalamak gerekir. Seher sükûnu gaflet kalınlığı kırıldıktan sonra yaşanır; sonrasında hakikat bestesinin bütün seslerini dillendiren bülbül dinlenir. Ne tevile, ne yoruma gerek vardır o sükûn serinlikte; hakikat bütün çıplaklığı ile ortadır; göz görür, gönül hisseder, kulak duyar.
 
Gürültü ile tıkalı kulaklar, teville kapalı gözler, malumatfuruşlukla kaplı gönüller; uykunun derin demlerinde gördükleri rüyaları teville meşgul, zan karanlıklarında yaptıkları yorumlarla uyumaktadır. Bu, bir de uyanıklık ve fütuhat diye lanse edilir ya; neuzü billah.
 
Zikzaklı teviller dosdoğru giden hakikat akışı değiştirmez, sadece akışı bir müddet titretir; hakikat her zaman olduğu gibi yoluna yeni yolcuları ile devam eder. Galaksilerden atoma, zerreden Kehkeşan’a, evrenden esire her şey Hak üzere yaratılmıştır çünkü. Bir elektronun, bir yıldızın, bir galaksinin Hak akışı hiç değişmiş midir? Değişirse ne olacağı malum.
 
Malum olanda tevile yeltenmeye gerek yok, açık olanı yorumla karartmanın âlemi hiç yok. Kapalı olanları aklıselim, kalbi selim sahibi kimselerin oluşturduğu meclis istişare ile açar.
 
Evet, “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şuradır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum