Güdük ihtilal…

Başlangıcından çağımıza kadar tarih gösteriyor ki, varoluşunu bilgi ve sanat ürünleriyle belgeleyen her cemiyette, inananlarla inkârcılar, birbirine karşı, iki insan türü yorumlanageldi.

Bilginler ve sanatçılar belki de yorumlarının sırrına ermeden kendi zamanlarında boyuna, hem inananların ve hem de inkârcıların düşlerini tabire çalıştı. Elleri kalem tutmaya başladığından beri sanatçılar ve fikir adamları, insanı inancı ve inkârı ile şiirlerinde, resimlerinde, destanlarında, masallarında ve heykellerinde değerlendirdiler, tablolaştırdılar. Hatta kendi toplumlarının iktisadi yapılarını bile inkâr bozgunlarının ve inanç ilkbaharlarının hasatlarıyla ve alıp götürdükleriyle kurdular. İtikatsızların hayata uygulanan ekonomileri ve sanatları kayıpta, güdükleşmede; inananlarınsa berekette ve velûdiyette zirveleşti.

Güdümsüz tarihlerin çağımız aydınına aksettirdiği realite böyledir.

Çağımıza gelince; çağımızın şartları insanı, peygamberlerin beşiği bilinen Doğu’yla, filozofların yatağı sayılan Batı kavşağında buluşturdu.

Aslında Batı, Rönesans öncesi polemikte bu kadar mutantan değildi. İlâh ve ilâhlar fikrine dayalı “eski Yunan mucizesinin eseri”  olarak anılan Roma ve Bizans’ı puta tapıcılık, sosyal bir depremle, eskiden de yokmuş dedirtecek derecede yerlerinde yeller estirdi. Rönesans’a rağmen batının büyük fikir adamları çağın başında, başlangıçta gizli tuttukları düşüncelerinin kapısını Doğu’nun aydınlık ufuklarına açtıklarını belli ettiler. Aristo'dan beri Batı’da sosyal bir hayvan olarak ele alınan insan, son elli yıl içinde Fransız büyük şair ve diplomatı Paul Claudel, İngiltere'nin modern şiir temsilcisi Thomas Stearns Eliot ve birçoklarınca özünde “Tek Allah” a inanç bulunan katmerli bir gül açılışı gibi yorumlanmaya başladı. Gene Amerika'nın ünlü romancısı Ernest Hemingway, natüralizmin  yanı sıra Allah'ı romanında uçsuz bucaksız bir kum sahrasında küçücük bir sarıçiçeğe renk ve hayat veren olarak buldu.

Puta  tapıcılığın akıbeti olarak fikirde düşük doğan pozitivist ve Marksistler, çağımız aydınını ne kadar din aleyhine kışkırtırsa kışkırtsın ve kendisini ister inanan ister inkarcı saysınlar, kâinata nizam verene gönül penceresini ardına kadar açan Einstein’ın “dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır” bilim dünyasını sarsan sözünü duymazlıktan gelemezler. “Ben Allah’ın zar attığına inanmıyorum” diyordu. Einstein’ın düşüncesi, “aklın nuru fünun-u medeniyedir, vicdanın ziyası ulûm-u diniyedir” ifadesiyle köklü şekilde örtüşüyor.[2]

Allah'a iman mevzusu, en çok çağımızda popüler oldu. Çünkü inkâr fırtınaları, Fransız büyük ihtilâliyle birlikte en fazla fen ve felsefe alanlarında dünyanın dört bir yanına püskürtüldü körüklendi.

Fransız aydınları, Hıristiyanlık düşüncesini Protestanlarda olduğu gibi reformcu bir bakışla, aslına irca etmeyi hedef alacak yerde, hapishane kaçkınlarını dinsizlikle eğiterek günümüz terörünü netice veren sahte bir inkılâbın gerçekleşmesini sağladılar. Gücünü Hıristiyan metafiziğine dayandıran, reformcu fikirlerden neş’et eden ve dinsizlikle gerçekleşen adı büyük olsa da Fransız İhtilâli'nin güdük bir inkılap zincirinin baş halkası olduğu, görünen sonuçlarından anlaşılıyor.

Batı Kilisesi günümüzde bilhassa Papa II. Jean Paul ile resmen başlayan bir inkılap olarak, harıl harıl akılla imanı tevhit etmekle, dayalı ayakta durmaya çalışmakta, ya da yerini kendisinden sonra gelene terk etmektedir.

İslâm ve Allah'a iman müjdesi on dört asır önce yakut gibi Arabistan'a damlamasaydı, bugün ne Doğu ve ne de Batı var olacaktı. Petrol ülkesi Arabistan'da on dört asır önce parlayan tevhid güneşi, çağımıza kadar peşine bilginin ve şiirin her alanda kutup yıldızlarını takarak aydınlığını taşıdı.

Pers İmparatorluğu'nu bünyesine katarak…  Irak, Suriye ve Anadolu üstünden çağlar boyu heykel engellerini aşa aşa Almanya'ya, İngiltere'ye ve Fransa'ya kadar bütün kültür merkezlerine sanat abideleri biçiminde mührünü vura vura yayılan tevhid esası, yetmişli yıllarda sinema tekniğine uygulanan şaheser olarak Hristiyanlığın tevhide yaklaşmasında önayak olan Mesih, kurtarıcı anlayışı, Tommy’de temsil edildi. Tommy çağın en büyük propaganda ve telkin aracı sinemada “çağın hadisesi” oldu. Tommy Hristiyanlığın kinci yırtılışını yani Batının   haber veriyordu.

Nitekim bir gençti Tommy… Önce bir şehit çocuğuydu. Ve çağımızın bütün yanlış değer ölçülerinin ötesinde Allah'a iman düşünce ve duygusunu konu alan bir üstünlükle bütün insanlığın baş tacı oldu. Olmaya da lâyıktı. Çünkü Allah'ın kendisine açtığı ufukla bütün engelleri aştı. Üstün fikre, gerçek müziğe ulaştı.

Türkiye’deki Marksist sinema yapımcıları hadise karşısında küçük dillerini yuttu, afalladılar.

Tommy ve benzeri büyük hareketlerle aslında Batı Doğuya değil; Soljenitsin’ in kavlinde olduğu gibi Doğu-Batı ötesinde insan izi bulunan her iklimi kuşatıcı “Tevhid” gerçeğine dönmüş görünüyor.

Çağımız kültür ve sanat hayatına başarılı tarzda imzasını atan tevhid fikri, arkasından daha çok sosyo-ekonomik ve sosyo-psişik yeni ve büyük hareketleri getirecektir.

 

[1] Evet, ihtilal-i Fransavide hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrib ettiğinden, aşıladığı fikir bilahere bolşevikliğe inkılab etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı ahlakiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette ektikleri tohumlar hiç bir kayıd ve hürmet tanımayan anarşistlik-terör- mahsulünü verecek.

[2] Bohr–Einstein tartışmaları, kuantum mekaniği hakkında Albert Einstein ile Niels Bohr arasında süregelen münakaşalardır. Tartışmaları, kuantum fiziğine olan katkılarına ek olarak bilim felsefesine de katkı sağladığı için günümüzde hala önemini korumaktadır. Bu tartışmalar hakkında yapılan ilk kapsamlı çalışma, Bohr tarafından yayımlanan "Einstein ile Atom Fiziği'ndeki Epistemolojik Problemler Üzerine Sohbetler" kitabıyla yapıldı. Einstein ile Bohr arasındaki düşünce farklılığı büyüktü ancak ortak görüşleri ve dostluklarını yaşamlarının sonuna kadar sürdürdüler

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.